Ciğerlerimi hissedemeyeceğim kadar koştum. Acılarımı bırakıp, onlardan uzaklaştığımı birazcık olsa da hissedebileceğim kadar koştum.İnsanların kötülüğünden uzaklara koştuğumu hissedinceye kadar, insanların son kalmış iyilik parçalarına yakınlaştığımı hissedebileceğim yere kadar koştum.
Sonunda kendimi Toprak'ın yanında buldum. Omuzlarından tutarak hızla sarstım onu. Ellerim titriyordu. Vücudum titriyordu. Vicdanım titriyordu.
Endişeli bakan iki çift gözü fark edene kadar ağladığımı da farketmemiştim.
''N-ne oldu ? '' dedi destek aldığı ellerini dirseklerime yerleştirirken. Gözyaşlarım sürerken çekip sarıldı bana. Hiçbir şey söylemeden. Zaman ile yarışmasak ona o an bir kız ağlarken bazen yapılacak tek şeyin hiç bir şey söylemeden çekip sarılmak olduğunun, yaptığının ne kadar iyi hissettirdiğini açıklardım. Saatlerce konuşurdum. Çünkü bazı şeyler buna değer.
''Rüya. Rüya yok ! '' dedim kesik hıçkırıklarımın ardından.
Kafasını olumsuz anlamda salladı. Yumruk yaptığı elini hızla bir ağacın gövdesine çarptı. Yüzümü ekşittim.
''Onu bulmalıyız Toprak. Geri dönüp onu bulmalıyız. ''
Toprak'ın gözleri buğulandı. Kısa bir süre düşündü. Hemen sonra dudaklarından can yakıcı kelimeler teker teker dökülüp,boğazıma yapıştı. Sıkı bir düğüm gibi, boğazımı sıktı.
''Allen'i öldürdün, Hira. Acı ama gerçek olan bu. Oraya tekrar gidersek Aras'ın sana yapabileceklerini düşünemiyorum bile. Sana zarar verme ihtimalini düşünemiyorum. '' Olumsuz bir şekilde kafasını sağa sola sallıyordu.
''Sen tek gitsen ? '' dedim her ne kadar vicdanım buna razı olmasa da.
''Ben gitsem.. Sen ne yapacaksın ? ''
Doğru.
Sanki önümde trilyon tane yol vardı, ve hepside olumsuzluğa çıkıyordu.
''Ben. Kendimi. Hissetmiyorum. '' sesim hissiz çıkmıştı. Lanet olası sinirim yüzünden başımıza gelenler, kendimi boktan bir insan olarak hissetmemi sağlıyordu.
Toprak düşündü, düşündü ve düşüncü. Bir kaç adım attı,düşündü. Oturdu, düşündü. Kalktı,düşündü. Sonunda sanki tüm sesi ormanda yankılanmış gibi bağırdı.
''Buldum. ''
''Evet. '' dedim kuruyan sesimle.
''Söyle Toprak ne buldun ? ''
'Otur.'dedi aceleyle. Oturdum yanına. Ve anlatmaya başladı. Hiçbir ayrıntıyı atlamadan. Sonunda anladığım şey şuydu;
'Aras'ın annesi ölmüş. Bunu söylerken aklıma annem ve babasının akıl almaz ilişkileri geldi. Annesi varken neredeyse bu imkansızdı. Toprak'ın duyduğu kadarıyla annesinin ölüm nedeni halisülasyonlarmış. Şizofrenik bir beyin yapısına sahipmiş, bu hastalık babasının yaptıklarından doğmuş. Sonra bir gün kadın hiç bir neden olmadan kendisini asmış. Aras onu odasında,tavanda asılı bulmuş. Kendi elleriyle indirmiş. Doktorlar sebebinin gördüğü doğa dışı varlıklar olduğunu söylemiş. '
''Ee.'' dedim hemen ardından.
''Rüya'yı kurtarmamızın bunun ile ne alakası var ? ''
''Kabul edip etmeyeceğin durumu sana kalmış ama. Aklıma gelen en dahiyane fikir bu. Sende geçen gece, Allen'i öldürdün ya (- bunu söylerken her zaman tekrar etmenin hoşuna gitmediği de açıklamıştı, benimde hoşuma gitmiyordu gerçi-) Aras'a senin bir tür ruh hastalığı geçirdiğini söylesem, ben. Aras duygusal bir insan. Yapı olarak yani. Buna çoğu zaman şahit oldum. Sana dokunmaz ve bizde içeri girer, Rüya'yı alırız. Birlikte kaçarız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Karanlık
Casualeİnsan, kaçınılmaz bir karanlığın pençesine düştüğünde çığlıklar atar. Fakat her çığlık doğan yeni ay ile birlikte toprağa gömülür. Ve, ızdırabın yankısını yalnızca ölüler duyar..