Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar diliyorum !
~
En zor durumda kaldığı zamanlar olur ya her insanın hayatında. Mesela ben. Sınav anında sebepsizce biri yangın alarmına dokunsa da dışarı çıkalım sınav yalan olsun isterdim çocukken. Veya babam gittiğinde her zaman annemden izin alırdım arkadaşlarım ile oynayacağım diye. Saatlerce parka gider geçip gidenlerin yüzlerini incelerdim. Babam belki bir gün buradan geçer de, karşılaşırız diye. Annem çok gitmemden şikayetlenip mahalledekilere sormuş beni. Onlarda yok deyince evde kıyamet kopmuştu o gün. Gerçeği öğrenemeyince daha bir kızıp, sinirlenmişti. Dövse bile söylemeyeceğime söz vermiştim içten içe babama. Annemi bırakıp gitmişti çünkü. Ona söylersem gelmez sanardım. Taki çocuk aklım büyüyene kadar. Şimdi babamın gelmesinden daha çok istiyorum Rüya'nın yalvaran bakışlarını söküp yerine mutluluğu koymayı. Her ne kadar tüm gıcıklıklarına maruz kalsam da, Rüya ile biz.. Kardeşiz.
"Beni al abi." dedi sağımızda duran çocuk.
"Toprak, biliyorsun önce yeniler." Adının toprak olduğunu öğrendiğim çocuk yavaşça ayağa kalktı.
" Abi. Üsteleme,ne olur." Adam bir bize baktı, bir ona. Olumsuz bir cevap verecek diye ödüm patladı. Omzuna dokundu Toprak'ın ve kapıdan çıkarttı. Rüya'nın göz yaşları koluma düştüğünde kaldırdım başını ve usulca gözlerindeki yaşları sildim.
"Benim yüzümden, bir şey olacak ona. Ben kötü bir insan değilim Hira. Her ne kadar sana kötülükler yapsam da, benim yüzümden hiç tanımadığım bir insanın acı çekmesine göz yumamam."
"Acı çekmeyecek." dedim kendimin dahi inanamadığı ses tonu ile.
"Acı çekecek, çekeceğiz Hira. Eğer söylediği gibi ise günün birinde bu acıyı tadacağız."
"Baban size ulaşamayınca merak eder belkide, bulmaya gelir bizi."
Alayla küçük bir kahkaha attı.
"İnanıyorsun değil mi ? Hepiniz ciddi ciddi o adamın oraya gerçekten çalışmak için gittiğine inanıyorsunuz.. Ha arayıp sorduğu üç ayın içinde bize ulaşamazsa, sarjımızın bittiğini falanda düşünmezse %12 ihtimal bizi aramak için gelebilir. Bir kaç günün ardından bizi bulamaz ve geri döner. Ve yahut oturduğumuz ev için satılık ilanları vermeye başlar.."
'En azından babanın yaşadığını bilip, bir kaç yılda bile olsa ona dokunabiliyorsun' demek için ağızımı açtığımda kapı yavaşça açıldı. Kan dolu bir kazanın içine düştüğünü varsaydığım Toprak önümüze yuvarlandı. Kesik nefes alışverişleri ve nabzını duymasam, öldüğünü sanacaktım !'' T-Toprak. '' dedim aceleyle yanına gidip omuzlarından sarsarak. Hiç bir tepki vermedi. Yüzü ve vücudu kanlar içinde kalmıştı. Çizikler derin yaraları izliyordu. Yüzüne dokundum, eş zamanlı olarak elim kana bulandı. Kan görmeye dayanamayan Rüya odanın diğer ucunda öğürüyordu. Hızla ayağa kalkarak kapıya yumruklarımı geçirdim.
'' Ya siz ne biçim insanlarsınız. Çocuğu getirdiğiniz duruma bir bakın. Azıcık insaflı olun ve biraz su ile bez verin. Doktor gelmesini istemiyorum sadece bunları yapın. Onu kurtaralım ne olur. ''
Günlük hayatta -filmler haricinde- bu denli akan bir kan görmemiştim. O yüzden yaşadığım olayların şoku tuttuğum göz yaşlarımı bırakmama neden oldu. Kapıya yumruklarımı sabırla geçirmemden etkilendiğini düşündüğüm bir adam demir bir kabın içine su koymuş eski bir bez parçasını da yanına sıkıştırmıştı. Kapının ucundan elime uzattı. Hızla alarak Toprak'ın yanına serildim. O sırada acıyla öksürdü. Önce sudan verdim ağzına. Sonra küçük bez parçası ile önce yüzünü sonra kollarını sildim. Bir kaç yara haricinde çoğu zararsız çizikten oluşuyordu. Pantolonu uzundu. Dizine kadar sıyırdım ve hiç bir yara ile karşılaşmamamın karşısında derin bir oh çektim. Sonunda, vücudundaki tüm kanları üstten temizlediğimde duvarın ucuna taşıyarak yatay pozisyonunu dikeye getirdim.
"Toprak, beni duyuyor musun ne olur bir cevap ver ?" Dedim kulağına doğru eğilerek.
"Toprak, beni korkutmada bir şey söyle. Rüya sende bırak şu aptal mide bulantını, sana ihtiyacım var. Biraz daha su getir !" Diye bağırdım odanın ucundaki Rüya'ya. Ardında kusmuk dolu küçük bir birikinti bırakarak kapıya yöneldi ve ağlamaklı sesiyle bir kaç şey zırvaladı. Kendi ağız tadını su ile yok edebilmek için kalkıp su istediği üzerine bahse girebilirdim.
"Toprak. Hadi bir cevap ver." Beni şaşırtarak dudakları yukarı kıvrıldı Toprak'ın. Hayretli bakışlarımı yüzüne dikmiş bir şey demesini bekliyordum. Sonunda konuştuğunda duyabilmek için kulağımı yüzüne yaklaştırmıştım.
"Sandığın kadar güçsüz değilim, yeni."
![](https://img.wattpad.com/cover/48891699-288-k201528.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Karanlık
Rastgeleİnsan, kaçınılmaz bir karanlığın pençesine düştüğünde çığlıklar atar. Fakat her çığlık doğan yeni ay ile birlikte toprağa gömülür. Ve, ızdırabın yankısını yalnızca ölüler duyar..