1. BÖLÜM: "ACIMASIZ"

12.7K 349 23
                                    

Gökyüzünde karanlığı aydınlatan yıldızlar gecenin , gece ise insanların umuduydu.
Hayat kötü değildi. Kötü olan insanlardı aslında.

Bir buçuk saate yakın gittikten sonra arabanın taşlı bir yola girdiğini duydum, tekerlekler hafifçe sarsılırken, taşlar birbirine sürtünerek garip sesler çıkarıyordu.

İlerlediğimiz yola baktığımda, ağaçlardan başka bişey bulunmuyordu etrafta. Nereye geldiğimizi gösteren bir iz dahi yoktu. Gökyüzünü kaplayan siyah perde ise saatin geç olduğunu fısıldar gibiydi.

Araba durunca yayıldığım koltukta dikleşerek geldiğimiz yere, bağ evine baktım. Burası tek kelimeyle.. eşsiz bir yerdi.

Ağaçlar, hem bu kadar göğe yakınken , nasıl olurda kökleriylede yeraltının kalbine bu kadar yakın olabilirlerdi?

Kapının açılma sesiyle beraber kafamın içindeki düşüncelerden sıyrılıp, başımı çevirerek ona baktım. Kemikli yüz hatları, herkese nasip olmayacak kadar düzgün bir burun yapısı her kızın aklını başından alabilecek türdendi.

Yüzünü bana çevirdiğinde, gözlerimiz kesişti.

Ah! Yakalanmıştım.

Gözlerimi ondan kaçırıp, göz temasımızı keserek arabadan indim. Yağmurdan dolayı ıslanan kıyafetlerim üşümeme neden oluyordu. Kollarımı göğsümün altında birleştirerek, soğuyan ellerimi ısıtmaya çalıştığım sırada yanıma yaklaşıp kolumdan tutarak bağ evine doğru yürütmeye başladı.

Bedeni kıyamete karşı dik durması için yaratılmış gibiydi. Güç onun sahip olduğu tek şeydi belkide.

Geldiğimiz bağ evinin kapısını açarak içeriye girdik. İçeriside en az dışarısı kadar soğuktu. Ama üşüdüğümü belli etmemeye çalıştım.

Evin içerisine göz gezdirdiğimde sıradan döşenen salona aykırı duran büyük ayna insanın dikkatini çekebilecek türdendi.

Buraya ait değildim. Sürekli burda tutamazdı beni.

Evi incelemeyi bırakarak doğrudan gözlerinin içine baktım. Buz mavisi gözleri gözlerimdeydi. Kelimeler benim kontrolümün dışında dudaklarımdan dökülüverdi.

"Beni hep burada tutamazsın." dedim.

"Ölünce cesedini burda tutacak değilim." dedi merdivenlere doğru yönelirken.

Ciğerlerimde bir sıkışma hissetim o an. Sanki bişeyler nefesimi, ruhumu aşağılara doğru itiyordu..

Yukarı çıktığında, tuttuğumu farkında olmadığım nefesi dışarı vererek, salona doğru yöneldim.

Aynanın karşısında durduğumda, ıslak saçlarımı arkaya doğru iterek yüzüme baktım. 19 yaşındaydım. Bana çoğu zaman güzel olduğumu söyleyen insanlar olmuştur hayatımda. Peki ben neden her aynaya baktığımda, yaşayan ruhsuz bir ceset görüyordum?

"Ne var biliyor musun?"

Duyduğum ses irkilmeme neden olmuştu. Ne ara gelmişti?

Elindeki sigaradan derin bir nefes çekip gri dumanını havaya bıraktı.
Koltuğun kenarında bulunan kıyafetleri eline alarak yanıma yaklaştı.

Aramızda yok denecek kadar mesafe bıraktığında beni çevirerek aynaya bakmamı sağladı. Arkamdaydı. Kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atarken yeniden konuşmaya başladı.

"Acı çektikçe bir süre sonra yok oluşunu izliyor insan." dedi. Ardından buz mavilerini aynadan çekip başını bana doğru yaklaştırmaya başladı. Sıcak nefesi tenime çarptığı sırada, "Ve sen... her salise acı çekeceksin." diyerek kulağıma doğru fısıldadı.

Ben zaten acı çekiyordum. Bilmiyordu...

Kimse böyle bir şeyi hakedemezdi. Haketmiyordum...

Başını benden uzaklaştırıp beni yeniden çevirdiğinde, başımı kaldırarak gözlerimi buz mavilerine diktim.

"Şimdi  soyun." dedi. Az önce ifadesizce bakan buz mavileri şimdi acımasızdı.

SERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin