3.BÖLÜM : "ŞART"

9.6K 316 15
                                    


Hayat yaşadıklarımızdan ibaretti. Oysa yaşadıklarımız hayat gibi gelmezdi bize, çoğu zaman sadece ölüm gibi gelirdi... Ölüm korkuturdu.. Ölüm acıtırdı.. Ölüm yaralardı..Ölüm belki de sadece hissettirirdi.

Kulağımın dibinde hissettiğim nefesle ayak seslerinin kesilmesi bir oldu. Ayaklarım yere çivilenmiş gibiydi. Hareket edemiyordum. İçimde nedenini bilemediğim korkular vardı. Beni korkutan şey neydi? Başarısız olmam mıydı? Yoksa arkamda nefesini hissettiren adam mıydı?

"Kaçabileceğini düşünüyosun ama kaçamazsın." Fısıldadı. "Çünkü sen bana aitsin. Bana. Sadece bana. Bana ait olduğunu söylemişmiydim?"

Kalbim yerinden fırlayacakmışcasına atıyordu. Oysaki kalp durması gereken yerdeydi. Durması gerektiği yeri bilmiyordu. Hala arkamda oluşu nefes almamı engelliyor gibiydi. Ve buda fiziksel olarak acı çekmeme neden oluyordu. 'Nefes al' dedim kendi kendime. Nefes al.

Soğuk. Hissettiğim ürpertiyle beraber, gözlerimi araladım. Ölmek istiyordum. Ama yaşamak için çırpınmıştım. Kendim, ben olmaktan çıkmıştım. Kaybedecek bir şeyim olmadığını sandığımda kendimi bulmuştum. Ben. Ben kim miyim? Elis Kıran. Ve kimseye ait değildim.

Benden tamamen uzaklaştıgında arkamı dönerek solana doğru ilerledim. Zemine yankılanan ayak seslerim, sessizliğe aykırıydı.

Yanına yaklaştığımda elindeki sigaradan derin bir nefesi ciğerlerine çekti. Sigara sadece iradesizliğin göstergesiydi, iradesizlik ise bitmişliğin.

Başımı olumsuzca sallayarak kendimi düşünlerimden uzaklaştırmaya çalıştım. Sadece iki kelime. Sadece iki. Dudaklarımı araladığımda söylemem gereken şeyi dile getirdim.

"Gitmek istiyorum."

"Gitmek mi istiyorsun?"

"Evet. Gitmek istiyorum." diye hiç vakit kaybetmeden cevap verdim.

"Kapı orada." diye gözleriyle evin çelik kapısını işaret etti. Her şey başladığı gibi bitecekti belkide. Kapının olduğu yere ilerleyerek elimi kapının kulpuna koyduğumda aşağı indirerek açmaya çalıştım. Kapı kilitliydi. Öfkelenmiştim. Öfke; insanın karşı koyamadığı tek histir. 'Sakin ol' dedim kendi kendime. Sakin ol.

"Dalgamı geçiyosun?"

"Dalga geçer gibi halim mi var?"

Yüzüne baktım. Yüzünde alaya dair bir ifade yoktu.

"Neden gitmeme izin vermiyorsun?"

"Ben gitmeni istemediğim sürece gidemezsin. Hala anlayamadın mı?" diyerek elindeki sigarayı masadaki yerine bırakıp yeniden bakışlarını bana çevirdi. Ardından kolumdan tutarak merdivenlere doğru ilerletti. Yukarı çıktığımızda sabah telefon konuşması yaptığı odaya girerek peşinden girmemi sağladı. Burası onun odası olmalıydı. Bir insan neden kendini bu kadar karanlığa mahkum etmek ister? Siyahın hakim olduğu odada sabah yaptığı konuşma yeniden aklıma gelince nefes almakta güçlük çektiğimi hissettim. Onu öldürmemem, öldürmeyeceğim anlamına gelmez. Ölüm normalde insanın korkması gereken ilk şeydir. Ölümümüzü hiçbir zaman yakın gelecekte değilmiş gibi farz ederiz. Ölüm bu yüzden ikinci sırada yer almıştır. Ölüm yakınımda olmasaydı, ölüm korkusu belki de bu kadar yakın hissettirmezdi kendini.

"Gitmene izin veririm. Ama benimde bir şartım var."

"Ne istiyosun?"

Simsiyah geceyi anımsatan vücudu sabit bir şekilde yaklaşırken "Sadece." dedi. Ardından boğuk çıkan sesiyle yalnız ikimizin olmasına rağmen fısıldadı. "Seni."

SERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin