Yabancı

58 5 2
                                    

Oy vermeyi unutmayın! Ayrıca yapacağınız yorumları tek tek okuyorum :)

*
Lanet olası alarm tekrar o lanet olası sesiyle çalmaya başladı. O kadar yere atıyorum kırılmıyor. Alman malı herhalde.

Saat, 06:45 olduğunu görünce gözlerim faltaşı gibi açıldı.Hemen ılık duşun altına girdim. Güzelce ovalanırken odamın kapısı yavaşça aralanıverdi. Ve ani bir çığlık...

"Aaaaaaaaaahh"

"Bars ablacım uyuyoruz burada, hadi"

Baybars benim küçük kardeşim ama biz ona kısaca Bars diyoruz.

Barsın o paytak paytak yürüyüşüne ister istemez tebessüm ettim. Seviyorum bücürü. Duştan çıkınca siyah bir pantolon ile beyaz bir gömlek giyip aşağı indim. Babamın o neşeli sesini beynimin içinde hissettim.

"Gel abla gel!"

Babam biraz değişik bir tip... Tamam tamam fazla değişik. İyiki bu yüzünü sadece bize gösteriyor. Yoksa hey yavrum hey!

"Baba, annem nerde?"

"Fırına gitti, gelir birazdan. Hah! geldi."

Gözlerimi kapıya doğru çevirmemle adeta şok oldum, annem fırına gitmemiş, fırın buraya gelmiş. Annemin yanağına sulu bir öpücük bırakıp sofraya oturdum. Annemin aldığı poğaçalardan birini alıp 3-4 ısırıkta mideye indirdim .

"Ev halkı! Ben gurbete gidiyorum." diye bağırınca  annemin, babamın kulağına eğildiğini gördüm. Yüzünü buruşturup;

"Aldırmak için çok geç değil mi ?"

Babam kafasını aşağı yukarı sallayarak annemi onayladı.
Sanırım sadece babam değil, bizim aile biraz değişik...

Şimdi işin en zor kısmına geldik.

Mission: Babandan para al.

Zaten babama o bakışım gazeteyi yüzüne doğru tutmasına yetti. Ama benim ismimde Azraysa ben o parayı alırım!

"Baba. Babaa."

"İliğimi kuruttunuz, vampirler sizi. Ne kadar lazım ?"

"Elli liracık"

"Liracık demek al şu yirmiliği toz ol."

Garip bir anlaşma stilimiz olsa bile babamın gerçek yüzü merhametinden ödün vermeyen, tipik baba rolüne karşı gelen bir insandı. Çoğu zaman anneme anlatamadığım durumları babamla paylaşır, fikirlerini alırdım.

Parayı alıp olay yerinden direk uzaklaşıp arkadaş grubumun olduğu kafeye doğru yola çıktım. Kapıdan adımımı atar atmaz soğuk hava yüzümü yaladı. Otobüsle gitmeye karar verdim.Durakta beklerken telefonumdan müzik açıp kulaklığımı taktım ve anın tadını çıkardım. Otobüs gelince ayaklanıp otobüse ilerledim. Arka koltuklardan birine ilerleyip oturacaktım ki otobüs hareket edince karşımdaki kişinin üstüne resmen uçtum. Burnumun içine dolan yoğun kahve ve nane kokusu bir an için kendimden geçmeme yetti. Hemen toparlanıp adamın suratına baktım bir an için ne yapacağımı bilemedim.

"Ö-özür dilerim." diyebildim sadece. Lanet olsun neden kekelemiştim ki diye içimden geçirdim. Etrafa ufak bir kaçamak atıp bana baktıklarını hissettim. Yanaklarımın al al olmasına engel olamadım. Çarptığım çocuğa baktığımda ifadesizce beni seyrediyor olduğunu farkettim. İğrenç birşeymişim gibi üstünü silkeledi. İçimden saydığım küfürler umarım yerini bulmuştur.

Kafenin yazısını görünce arka kapıdan inip kafeye yürüdüm. Ezgi, Pelin, Buket hararetli bir konunun içine dalmış tartışıyorlardı. Hepsiyle tokalaştıktan sonra konuya dahil oldum. Sömestr tatilinin iki gün sonra biteceği hakkında konuşuyorlardı.

"Hadi ya, bitti mi tatil" diye mızmızlanan Pelin'e üzülmüş gibi davrandım.

Biz sohbet ederken garson yanıma gelip bir şey isteyip istemediğimi sordu.

"Vişne suyu" dedikten sonra garson onaylayıcı bir ses çıkardı.

Sınıfın kızlarından falan konuşurken kafenin kapısı açıldı. Ezginin bizi dinlemediğini ve kafasının sabit bir noktaya kilitlendiğini farkettik...

Ortak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin