4

253 31 4
                                    

ÖNCEKİ BÖLÜMDEN

Ne kadar çok gitmek istemesem de .. bilmiyorum işte kendimi onun yanın da ufacık bir kedicik gibi hissediyorum. Bu hayatı yaşamaya mecburum . Geri dönüşüm yok. İstersem gidip hemen boşana bilirim. Hatta o da beni boşayabilir. Ama ben yapamam. Gidecek yerim yok. Babamın beni kabulleneceğini de zannetmiyorum. Mecburum böyle yaşamaya...

.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.,.

Ayna da son bir kez daha kendime baktım. Kendimden tatmin olunca banyonun kapısını açıp odaya geçtim. Emir yatağın üzerine oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Çıktığımı görünce dikkatini bana verip üzerimi süzdü. Elindeki telefonu siyah pantolonunun cebine atıp elinde tutuğu siyah deri ceketi bana uzatarak

" Al bunu da giy. Yağmur yağabilir." dedi.

Bu havada yağmur. Saçmalıyordu.

Elindeki cekete bakıp " gerek yok. Zaten yağmur ya....."

" Giy şunu işte "

diyerek sözümü kesti. Sesini yükseltmişti. Sinirlendiğini anlayabiliyordum. Üstelemeden elindeki ceketi sertçe çekip hızlıca üzerime geçirmiştim. Omuzum da ağrımıştı ama önemsemedim. Alışkındım ben zaten.

Odanın kapısına doğru ilerlemeye başladım. Arkadan seslendiğinde dikkatimi ona verdim.

" Telefonunu filan unutma geri dönemem" deyip o da kapıya doğru ilerlemeye başladı.

Nefesimi dışarıya üfleyip " Telefonum yok" dedim. Kapıdan bana bakıp " tamam hadi yürü"

dediğinde onun arkasına takılıp aşağıya indim. Bu hep böyle emir mi verecekti bana. En gıcık kaptığım erkek tipi.

Dış kapıdan çıktığımızda bahçe de duran siyah spor arabaya doğru ilerlemeye başladı. Sanırım kendisinin arabasıydı. Burası dağ evi gibi bir yerdi sanırım. Evin çevresi neredeyse ağaçlıklarla kaplıydı. Ve çok ıssızdı. Yani ne bileyim bur da kalmaktan tabi ki de korkuyordum. Üstelik koskoca oda da tek başıma kalmak daha korkutucuydu.

" Binecek misin bugün " emir'in sesiyle düşüncelerimden ayrılıp spor dışarıdan göz kamaştırıcı bir siyah renge sahip olan arabaya minik adımlarla koşarak sürücü koltuğunun yanındaki ön koltuğa geçtim. Benim arabaya binmemle Emir arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

Biz hala ormanlık gibi gözüken yerden çıkamamıştık. Şehire bu kadar uzak mıydı oturdukları yerler.Yani artık benimde oturmak zorunda olduğum ev. On dakikalık sürede hiç konuşmamıştık ve bu benim canımı çok sıkıyor. Ondan öğrenmek istediğim çok şey vardı. Hepsini bilmek istiyorum ama onun cevap vereceğinden şüpheliyim.

İlk olarak sessizliğimizi korumak için açtığım müziğin sesini kıstım. Yaptığım şeyle bana hızlı bir bakış attı ama onun bu bakışları benim konuşmamam için engel sayılmazdı. Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. Bunu nasıl soracağımı bilmiyordum. Ama düşünmekte istemiyordum çünkü bu soruyu sormama gibi bir karar almaktan korkuyordum. Boğazımdan garip bir ses çıktıktan sonra yüzümü cama döndüm. Eğer beklemediğim bir cevap alırsam gözyaşlarımı tutamamaktan korkuyordum.

"Evlenme konusunda.... itiraz ettin mi... yani ne bileyim istemiyorum felan dedin mi." dedim gözlerimi kapatarak.

Bir süre bekledim ama cevap vermemişti. Bu daha kötüsü değil miydi. Ben içimi yerken kendisi sadece arabayı hızlandırmıştı. Sinirlenmiş miydi yoksa.

"Kemerini tak" konuşmasıyla gözlerimi açıp yüzümü ona döndüm. Gözlerimi açmamla gözümden bir damla yaş düşmüştü. Ama umursamadım. Kemerime baktım. Gerçekten de takmamıştım. Elimi kemere götürüp bir yandan da ona cevap veriyordum.

"tamam" deyip kemeri çekmeye başladım. Kemer yarıya kadar çektikten sonra kemer gelmez oldu. Hadi tamam eski bir araba olsa olabilir derdim de bu son model mübarek. Daha hızlı çekmeye başladım. Gelmiyordu.

"Hass" diye mırıldanırken yanımdakini unutmuştum. Kemeri çekmeyi bırakıp Emir'e doğru dönüp

" Gelmiyor bu kemer" dedim şikayetçi olduğumu belli ederek. Arabayı daha da hızlandırdı. Ne demiştim ben şimdi ya gelmiyor işte ben ne yapayım. Elimi arabanın önündeki siyah yere koyup yüzümü ona çevirdim.

Durmasını söylüyecekken kendisi aniden yavaşladı ve ağaçların yanında durdu. Evet daha orman gibi yerden çıkamamıştık. Arabadan inip benim tarafıma gelip kapımı açtı. Ben ona anlamayan gözlerle bakarken kendisi emniyet kemerine doğru eğilip kemeri çekti ve bir çekiş. Ben mi çekememiştim yani. Yok canım kendisi gelmiyordu. Kemeri takmak için üzerime eğildiğinde onu durdurup

"ben takabilirim " dedim. Yapmacık bir sırıtmayla

"Gördük " dedi ve beni hiç aldırış etmeden üzerimden kemeri taktı. Üzerimden kalkarken gözlerimiz ne kadar bir birine kenetlenmiş olsa da kendisi yakası açık olan tişörtten gözüken köprücük kemiğime odaklanmıştım. Eli tişörtüme gidip omzumun yarısına kadar açtıktan sonra bana baktı. Yaptığıyla şok olmuştum . Hemen elini hafifçe ittirip tişörtü geri çektim.

"Se... sen .. ne yapıyorsun?" dedim panikle. Yüzünde bir gram bile oynama olmamıştı. Eli tekrar tişörtüme gidip omzuma kadar açtı. Ama bu sefer elini çekmemişti. Tişörtümü tutuyordu.

" Bunu kim yaptı " dedi omzumdan gözlerini alıp gözlerime dikerken. Gözlerime bakan gözleri o kadar kararmış gözüküyordu ki ne diyeceğimi bilemedim. Gözlerimi gözlerinden ayırıp açık kapıdan dışarıya bakarken sessizce yutkundum.

Babam yapmıştı.

O anı tekrar hatırlamak gözyaşlarımın gözlerime hucum etmesine sebep oldu.

" Kim yaptı." Bağırmasıyla irkilmeme rağmen gözlerimi tekrar ona odakladım. Gözleri alev saçıyordu.

"Babam" dedim gözyaşlarımın arasından.

Elini tekrar tişörtten hafifçe ittirip gözüken morluğu kapattım. Tepkimle üzerimden kalkıp ağzında bir şeyler mırıldanarak şöför koltuğuna yerleşti.

O dakikalardan sonra bir kelime bile konuşmadık. Günlerdir o morluğu kapatmak için içim ulmuş portakala döndü.

Araba büyük bir alışveriş merkezinin önünde durunca,emiri taklit ederek arabadan indim.

Arabanın anahtarını görevliye verip benim yanıma geldi.

"Dediklerimi harfiyen yapacaksın. Çok soru sormak yok. Yada hiç soru sorma sen." Deyip
" şimdi gel benimle" diyerek sözünü tamamladı ve büyük alışveriş merkezinin dönen kapısına doğru ilerlemeye başladım.

Tamam belki dediklerini yapmak zorundayım. Çünkü buraları bilmiyorum da niye soru sormuycakmışım. Sen görürsün emir kanlı.

Bende dönen kapıdan geçip içeriye doğru onun yanına ilerlemeye başladım.

Bu dönen kapı niye var ya düşüyordum az kala. Yanımdaki dede de avanak avanak beni izliyodu. Bari arkamdan gülmeseydin be amca.

Bir magazaya geçtiginde arkasından bende geçtim. Daha çok spor kıyafetlerin bulunduğu bir yere benziyordu.

Birkaç görevliyle yada herkimse işte onlarla tokalaştıktan sonra bana döndü. Kaşlarıyla büyük magazanın ilerisine dogru ilerlememi gösterdi. Yani ben öyle anladim. İçeriye dogru ilerlerken kendiside arkamdan geliyordu.






SERT GÜZGARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin