18

152 15 3
                                    

Birine söz verirsin  ve tutmazsın. Tutmak istersin ama tutamazsın. Belki geçerli bir sebebin olsa da içine bir yumru oturur. Beynin sana bunu her defasında bastıra bastıra hissettirir. Yüreğin de kalbin de  senden  izinsiz pişmanlık duyar. Çoğu zaman söz verip de tutamadığımız da bunun sebebini başkalarında  ararız. Hep bir başkasının suçu vardır. Hep bir başkası yüzünden tutamamışızdır sözlerimizi. Hep başkaları önümüze engelleri koymuştur sözümüzü tutamayalım diye. Oysa ki hiç suçu kendimizde aramadık. Hep korktuk . Yalnız kalmaktan korktuğumuz için suçu başkalarında aradık. 

Oysa suç hiç kimse de değildi. Hiç kimse verilen sözü tutmamamızı sağlamamıştı. Sadece ... sadece suç bize tutamayacağımız halde " söz veriyorum" dedirten kişilerdeydi. Bize verdiğimiz sözü düşünmeden verdirten kişilerdeydi.

İşte ben de tam şuan geç kalınmış bir şey yapıyordum. Verdiğim sözü gerçekten isteyerek mi verdim? Yoksa bir anlık duygu karmaşasından dolayı mı verdim? Düşünüyorum. Saatlerdir düşünüyorum. Bacaklarımda ,  en masum haliyle uyuyan Emir'i izleyerek düşünüyorum. Korkuyorum da. Ya verdiğim sözü tutamazsam. Ya onu bırakırsam. Ya Eylül Kanlı olarak kalmazsam. Korkuyorum. Bir kez daha verdiğim sözü tutamamaktan çok korkuyorum.

Bir kaç yıl önce , babam bana istemeyerek yine şiddet uyguladığında kendi kendime demiştim ki  ' Babam bana isteyerek şiddet uygulamıyor ki ondan nefret edeyim.'

 Çünkü yine biliyordum istemeyerek yaptığını. Sadece kullandığı maddeler onu bu hale getiriyordu.

 'O yüzden senden hiç bir zaman nefret etmeyeceğim baba. Ne yaparsan yap senden nefret etmeyeceğim. Sana söz veriyorum. '  O gün babamın bana vurduğu yerlerin acısıyla ağlayarak  kendi kendime bir söz vermiştim. Ondan asla nefret etmeyecektim. Ama beni zorla evlendireceğini söylediği an içimden ' senden nefret ediyorum ' demiştim. Hala nefret ediyor muyum? Hayır. O an sadece  tüm geçmişimi kendi benliğime kusmuştum. Yaşadıklarımın karmaşasıyla bir anlık dilimin ucuna gelmişti ve çıkıvermişti agzımdan .

Emir'in agzından çıkan anlaşılmaz seslerle irkilip, üzerine diktigim gözlerimi kendisinden hala ayırmadan hareketsizce beklemeye devam ettim.

Emir'in bana bir kaç saat önce söyledikleri teker teker beynimde yankılanırken aynı düşünceler  tekrar dilime dolandı.

'Neden benden sebepsiz yere özür dileyip durdu? '

'Benden gizledikleri bir şey mi vardı'

'Annesiyle babasının arası nasıldı.'

Bütün bu sorular beynimi öyle delicesine işgal etmişti ki ne düşünecegimi bilemez hale gelmiştim. Üstelik merak ettigim daha yüzlerce soru varken nasıl daha bilinçli düşünebilirdim ki.

Avuç içlerimi gözlerimin üstüne getirip hafifçe bastırarak derin bir 'off ' çektim.

Kafamda dönüp dolaşan sorulardan o kadar bunaldım ki uzun süre beynimi dinlendirmeye ihtiyacım oldugu kesindi. Ama bir an önce tüm gerçekleri ögrenmem lazımdı. Yoksa benden izinsiz beynim error vermeye başlayacaktı.

Bacaklarımda hissettigim hareketlilikle avuç içlerimi gözlerimden çekip tekrar yatagın üzerine koydum.

Emir 'in yüzünün bir tarafı uzun süre bacaklarımın üzerinde kaldıgından kızarmıştı. Hafif bir tebessümle birlikte  avucuyla gözlerini ovalamaya başladı. Bir yandan da üzerimden kalkmış yan tarafıma geçmişti. Yaşadıkları bir anda aklına gelmiş olacak ki tebessümü yüzünden ışık hızıyla kaybolup yeniden soguk kanlı halini almıştı.

Bu sefer ellerini ensesine götürüp ovalayarak 
"Eylül" diyerek mırıldandı hala uyku bedenini terk etmezken.

Sesinden yansıyan çaresizligi sezmiş olmam  beni bu kadar üzmemeliydi.

Onu çaresiz görmek beni üzmekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Onu böyle görmek, duymak yada herhangi bir şey. Hepsi kalbimi kırbaçlıyordu.

Tüm korkularım tekrar o çöplükten çıkartılıp  kapımın önüne fırlatılıyordu sanki.

O çaresiz olursa ben ne yapardım beni kim korurdu. Ben yaşadıklarıma nasıl katlanırdım.   Onun Çaresizligi kapımı tekmelese de o pes etmemeliydi. Ettirmemeliydim.

"Efendim" dedim yüzümü yüzüne çevirerek. Hala elleri ensesinde boş duvara bakarken

"Odaya hiç biri geldi mi"

dediginde hiç beklemedigim soruya şaşkınca karşılık verdim.

" Gelmesi mi gerekiyordu?"

"Gelmedi yani"

"Emir neler oluyor açıklar mısın?"

Kim gelecekti. Neler oluyordu. Gerçekten kafam çok karışmıştı.

"Hiç bir şey oldugu yok. "

" Tüm bu yaşananlar bir hiç miydi yani? Emir... sen benim kucagımda agladın. Bana beni affet dedin. Özür dilerim dedin. Hepsi bir hiç miydi yani?"

Gözlerimin dolmasıyla yüzümü önüme dönmem bir oldu.

Beni aglarken görmesinden sıkılmıştım artık. Güçsüz olmaktan, her şeyden habersiz olmaktan, pes etmekten çok yorulmuştum.

Dizlerimi kendime çekip, gözlerimi kapatarak göz yaşlarımı dizginlemeye çalıştım.

"Senden nefret ediyorum." Dedim dişlerimin arasından tıslarken.

Ben her şeyin farkındaydım. Başından beri bu işin içinde bir şeylerin döndügünün farkına varmamam saçmalık olurdu zaten. Babası hala ortada yoktu. Annesi nasıl biri bilmiyordum bile. Sadece tek bir şeyin dogru gittiginden emindim. Neden beni annesinden uzak tutuyordu. Bir süre annesi evde olmadı ve o eve gelirken biz birden bire tatile çıkma kararı aldık. Ne müthiş degil mi?

Her ne kadar boktan bir durumun içinde oldugumun farkında olsam da hatta bunun sonu kötü dahi olsa her şeyi ögrenmem lazımdı. Bu durum en çok benim canımı yaksa dahi.

"Benden sakladıgınız her neyse bunun başından beri farkındayım. Ve bu beni deli ediyor. Neden ben bilmiyorum. Neden bu konunun başrolü benmişim gibime geliyor. Bu yüzden senden nefret ediyorum. Yüzünü görmekten, sesini duymaktan, kokunu içime çekmekten nef..."

Elleri aniden omuzlarımı bulurken göz yaşlarımın akmasına izin vermiştim.

"Lüttfen" dedi ellerini omuzlarımdan geri çekerken.

Yüregimin , kalbimin, vicdanımın azap çektigi yer burası. Başka birinin gözleri. Bir başkasının bakışları içinde bogulmak bu. Azap çeke çeke bogulmak. Ama pes etmeden,yılmadan bildigini okuyan bir başka kalp.Başka vicdan, başka yürek.  En kötüsüyse Kendinin bile bile dibe batmasını saglayan GURUR. İşte bu tüm hücrelerinizi ele geçirdiginde ne kalbiniz ne vicdanınız ne de yüreginiz sizi bu illetten alı koyar.

"Nefret ediyorum" dedim hıçkırıklarımın arasından. Hiç tepki vermeden buruk gözlerle bana bakarken aniden oturdugum yataktan kalkıp henüz yerleştirmemiş oldugum bavulumun açık fermuarını hızla kapatıp , gözlerimi etrafta kalan eşyam var mı diye gezdirirken bir çift koyu  kahve gözlere rastayınca yine agır çekimdeymişim gibi gözlerimi üzerinden çekemiyordum.

Emir aniden yataktan kalkıp yanıma geldiginde durmuş gözyaşlarımın yanagımda bıraktıgı izleri temizleyerek dik bir vaziyette ona döndüm.

"Ben... konu ben miyim?" dedigimde  elini çeneme koyup hafifçe sıvazlayarak

"Hayır" dedi soguk ve donuk bir sesle.

"Konu sen ve annen"

SERT GÜZGARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin