Yaptığı şeyin aptallığını yeni anlayan genç kız tozlu odasında bir o yana bir bu yana yürüyordu. Yaptığı aptallık için kendine söylenirken aynı zamanda Jungkook gelince ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Hızlı geçen on dakikadan sonra zil çaldı. Yavaş adımlarla kapıya doğru yürürken bir yandan kendine söylenmeye devam ediyordu fakat iş işten geçmişti. Jungkook artık buradaydı.
Kapıyı yarım araladı. Karşısında sıradan bir Jungkook vardı. Kesinlikle yakışıklı görünüyordu. Lacivert pantolonu ve üzerinde siyah bir sweat'i vardı. Hava soğuktu. Üşümüş görünüyordu. "Kapıyı tamamen açacak mısın Soo-Hee? Donacağım." Soo-Hee duraklamadan kapıyı açtı ve Jungkook'a yol verdi.
Jungkook ayakkabılarını hızla çıkartıp eve girdi. Gerilmeye başlamış ortamı yumuşatmak için gülerek konuştu. "Hava çok soğuk. Biraz daha dışarıda kalsaydım donacaktım." Soo-Hee ifadesiz kalmaya çalışarak cevap verdi. "Mont giymeliydin." Jungkook koltuğa rahat görünmeye çalışarak oturmuştu. Aslında çok gergindi fakat belli etmek istemiyordu.
"Arabayla geldim. Beni dışarıda bekleteceğini hesaba katmamıştım." Araba... Ne kadar büyüdüklerini yeni farkediyordu. Kendisi üniversiteye geçmişti ve Jungkook'un ehliyeti vardı. Cidden bir buçuk senede olgunlaşmışlardı. Jungkook parmağıyla orta sehpaya dokundu. "Vay canına ne kadarda tozlu."
Soo-Hee ayaktaydı. "Koreye bugün geldim. Temizlemeye vaktim yoktu." dedi sadece. "Kahve ister misin?" diye sordu Soo-Hee.
"Evet,olabilir" diye cevap verdi Jungkook. Soo-Hee mutfağa doğru ilerledi. Hızla hazırladığı kahvelerle geri dönecekken masada oturan Jungkook'u görmesiyle beraber olduğu yerde sıçradı ve etrafa bir kaç damla kahve döküldü. "Beni korkuttun" Dedi derin bir nefes aldıktan sonra.
Islak mendilden bir tane aldı ve yere eğilip dökülen kahve damlalarını sildi. Daha sonra kahveleri masaya koydu ve Jungkook'un karşısına oturdu.
Sessiz geçen iki dakikadan sonra Jungkook kahvesine dikmiş olduğu gözlerini kaldırıp Soo-Hee'ye baktı. Hem fiziksel anlamda hemde duygusal anlamda olgunlaşmıştı. Boğazını temizledikten sonra Soo-Hee kahve kupasıyla oynamayı kesti ve gözlerini Jungkook'un gözleriyle birleştirdi.
Delici bakıyordu. Bu güç bakışlar Jungkook'un biraz cesaretini kırsa da kendine geldi. "Sabah sorularına cevap veremedim..."Duraksadı Soo-Hee'nin bakışları hala sertti."... Aslında bugün orada olmam özel bir şey değildi. Yani... Aslında bir buçuk senedir Kore'de uyandığım her sabah oraya gidiyorum."
Soo-Hee sert bakışlarına devam edemiyordu. Bu cidden çok zordu. Pes etti ve bakışları eski haline döndü. Bir şey söyleyemedi. Sustu.
"Hayatımda kısa bir süre vardın Soo-Hee konuşmalarımız kısacıktı seni bir buçuk yıl göremedim ama aklımdan çıkmadın. Bu yüzden beni öptüğün yere gittim. Sen gittikten sonra, oraya gittiğimde seni görüyor gibi oluyordum. Sonra ki her gün sadece bir kez daha diyerek gittim oraya... Son bir kez seni hissetmek için. Fakat hiç biri son olmadı." Derin bir nefes çekti Jungkook.
Soo-Hee'nin bir buçuk yıldır taktığı umursamaz maskesi düşmek üzereydi. Bunu istemiyordu. Kısık sesiyle konuştu. "Sus." Fakat Jungkook durmadı. Onun kendisine teslim olacağını biliyordu.
"Ben dağılmışken ve sen yokken o parkta geçen anılarımız destek oldu bana." Soo-Hee gözlerini kapattı. "Sus!" dedi sesini biraz yükseltirken. Jungkook susmadı. "O parkta her gün dua ettim geri dönmen için." Soo-Hee hızla ayağa kalkıp bağırdı. " Sana sus dedim!" Jungkook'ta ayağa kalktı.
"Neden bana kendini affettirmeye çalışmıyorsun Soo-Hee?"Soo-Hee ona doğru yaklaşıp bağırdı. "Çünkü kendimi affettirmeme gerek yok!"Jungkook'ta ona yaklaştı. "Nasıl gerek yok? Beni dağıttın Soo-Hee!"
"İyiliğiniz içindi aptal hiç mi grup arkadaşlarını düşünmedin ya da geleceğinizi şuan senin bana teşekkür etmen gerekiyordu!" Jungkook alayla güldü. "Onlar tehditten ibaretti. Bunu gerçekten yapacaklarını mı düşünüyordun!"
"Neyden bahsediyorsun?" diye sordu,bağırmadı ama sesi hala yüksekti. "Jimin hyung menajeri noonayı duymuş. 'Kız çok saftı. Yıllarca uğraşıp büyüttüğümüz grubu bir anda ortadan sileceğimizi nasıl düşündü merak ediyorum doğrusu' demiş telefonda konuşurken. Cidden Soo-Hee buna nasıl inandın?"
Soo-Hee çok şaşırmıştı. "B-ben düşünemedim." Jungkook yine alayla güldü. "Boşuna acı çektim."dedi gözleri dolarken. "Sen inanmasaydın ve her şeyi bana anlatsaydın şuan birlikte olabilirdik." dedi. Soo-Hee Jungkook geldiğinden beri ilk kez ondan gözlerini kaçırıyordu.
"Haklısın bütün hata bende." dedi kabullenerek. Çünkü haklıydı Jungkook bütün hata kendisindeydi."Gözleri dolmuştu ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Jungkook'un da ondan farklı bir yanı yoktu.
Jungkook tutamadığı iki damla göz yaşını koluyla sildi ve Soo-Hee'ye daha çok yaklaştı ve yüzünü avuçladı.Onunda akan iki damla göz yaşını sildi baş parmağıyla. "Her şeyi düzeltebiliriz." dedi Gözlerine doğrudan bakarak. "Yaptığım aptallığı affedecek misin?" dedi Soo-Hee Jungkook gülümsedi. "Ettim bile." Jungkook,dudaklarına yaklaşırken Soo-Hee konuştu. "Peki ya senin şu idol sevgilin?" dedi. Jungkooj derin bir nefes aldı ve geri çekildi. "Sana sahte ilişki olduğunu söylemiştim hatta bir sevgilisi bile var. Onunla arkadaşız."
"Emin misin?" dedi Soo-Hee "Emin olmasam burada olmazdım." dedi ve Soo-Hee'ye sarıldı. Soo-Hee sarılmasına karşılık verirken saati gördü. "Saat geç oldu artık gitmelisin." dedi :Jungkook güldü. "Burada kalmayı planlıyordum." Soo-Hee'de tatlı tatlı güldü fakat bir anda ciddileşti. "Hayatta olmaz. Ben iyi bir aile kızıyım. Bu yüzden gitmelisin. Hem sabah bir sasaeng seni bu evden çıkarken görürse ölebilirim biliyorsun değil mi?"
Jungkook güldü. "Tamam gidiyorum." dedi ve kapıya doğru ilerleyip ayakkabılarını giyindi. Daha sonra Soo-Hee'yi alnından öptü. Hızla kapıdan çıktı.Soo-Hee ise sadece tek bir şeyi düşünüyordu. Onlar sevgili mi olmuşlardı?
Evet :) umarım beğenmişsinizdir. Uzunda yazdım yanisiii lllsdlml 2 saat uğraştım. Yorumlarınızı merak ediyorum :)) Medya tartışma sahnesi :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry//Jungkook
FanfictionElimdeki bavulum ve çantamla beraber o gün oturduğumuz banka doğru hızla ilerlerken onu gördüm. Kahverengi saçları, beyaz teni ve yaşlı gözleriyle birleşen yaşlı gözlerim... Tüm Hakları Saklıdır.