Bölüm şarkısı ➡ Do I Wanna Know (Artic Monkeys)
•14.04.2012•
Gökyüzü kendini siyaha hapsetmiş. Sanki her şey karanlığın bir parçasıymış gibi...
Sokaklar, kaldırımlar bile kendi sessizliğine bürünmüş. Soğuk betondan çıkan tek ses genç kızın tok ayak sesleri olup, elinde sönmeye yüz tutmuş sigarasıyla evine varmak düşüncesiydi.
Her zaman karşılaştığı küçük, kimsesiz çocuk olan Emir'e selam vermiş ve cebindeki son elliliği minik çocuğa uzatıp dipsiz bir kuyuya benzeyen sokağa sapmıştı. Etraf birden aydınlanıp gök gürültüsü duyulduğunda sokak kedileri her bir tarafa dağılmıştı. Sanki çevresi bile genç kızın başına gelecekleri biliyordu ve onu uyarmak istercesine gürültü tekrar koptu.
Genç kız tenine işleyen soğuğa karşı ayağındaki postallarını asfalta cesaretini yansıtırcasına bir kez daha vurdu. Bu onun için bir oyun gibiydi. Ne kadar kendinden emin bir adım atsa altında ki taşlar acıyı hisseder gibi ses çıkardığı anda, attığı adımlar daha güçlü olurdu. Bu oynadığı oyunu ona babası öğretmişti.
"Altında ki taşa ne kadar sert basarsan, o da senden korktuğu kadar ses çıkartır. Sakın kendinden, duruşundan ve attığın adımlardan taviz verme."
Aklına gelen babasının sözleriyle genç kızın yüzünde ufakta olsa bir tebessüm oluştu. Elinde ki sigarasını içine son bir kez daha çekip, geriye kalan izmariti atıp, bakışlarını sokağın sonunda, evinin önündeki kalabalığa dikti. Adımlarını biraz daha hızlandırıp, ürkütücü sokaktan kurtuldu. Bahçe kapısında ki insanlar koca bir topluluk oluşturmuş, yığınla kulağa çarpan seslerinden ne dedikleri anlaşılmıyorken genç kız temkinli bakışlarla evin önündeki polisleri geçerek kapıdan içeri girdi.
Evin içerisine girdiği an teni karıncalanıp buz tuttu adeta. Polisler oturma odasındaki bir noktada toplanmış, ellerinde dosyalarla üç siyah naylonun başında serinkanlı bir şekilde etrafı soğuk bakışlarla inceliyorlardı.
Genç kız oturma odasının kapısında durmuş sadece yerdeki naylon parçalarına bakıyordu. Telsiz cızırtıları kulağına ilişince o anda anladı. Ailesi katledilmiş ve kaybettiği insanlar listesine üç çentik daha atılmıştı. Sol gözünden bir damla göz yaşı firar etmiş ve derin bir nefes eşliğinde evden çıktı. Artık tamamen yalnız ve kimsesizdi.
Ne kavga edecek bir abisi, ne yaptığı yemeklere taptığı bir annesi, ne de saçlarıyla oynayacak bir babası vardı. Genç kız artık kimsesiz ve çaresizdi. Umursamazlığı ve hislerini belli etmemeyi abisinden öğrenmiş ve şimdi de o maskeleri tek tek yüzüne yerleştirmişti.
Acımasız rüzgar, genç kızın duygularını yansıtırmışcasına bir kez daha esti ve ardından bulutlar sanki yastaymış gibi incilerini yer yüzüne dökmeye başladı. Genç kızın içinde kopan fırtınaları evren dışarı vurmayı başardı ve genç kız daha fazla ifadesizliğini koruyamayarak, karanlık duvar dibine çökmüş ve omuzları sarsıla sarsıla ağlamıştı.
Genç kız altında kaldığı enkazdan kurtulamaz olmuş ve çığlıkları bütün sokağı inletmişti.
Şuan ailesinin yanında olmamasının sebebi, genç kızın kendini suçluyor olmasıydı. Düşünceleri onu enkazın altına iyice gömerken, kalbi bir kez daha göğüs kafesini delmek istercesine çarptı. Nefes alış verişi düzensiz bir haldeyken kafasını geriye yaslayıp, ailesinin ölümüne sebep olanları düşündü. Sanki acısını dindirmek ister gibi yumruklarını sıkıp, soğuk kaldırıma vurmaya başladı. Canı o kadar çok yanıyordu ki elinden tek gelen şeyin arkalarından ağlıyor olması, kalbine bir hançer daha batırdı.
Bacaklarını kendine çekerek kollarını etrafına doladı. Sanki bu yaptığı hareketle bedenine yalnız olmadığını inandırmaya çalıştı ama düşünceleri kendini kandırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Genç kız yüzünde ki göz yaşlarını silip oturduğu yerden kalktı. Başına siyah kapşonunu geçirerek babasının dediği gibi kendinden emin adımlarla izbe sokağın sonuna doğru yürüdü.
Genç kız, biraz önce duyduğu korku hissi yerine, içinde bir çocuğun düştüğünde hissettiği acıya bırakmıştı. Bugün... sadece bugün doya doya onların arkasından ağlayacaktı. Diğer günlerde ise intikam ateşi ile yanıp kavrulacak ama o kazanacaktı.
Belki biraz daha acı ama sonrası bir mutluluğa ulaşıp eğer intikam uğruna bir girdaba kendini kaptırmazsa o da yaşayacaktı.
En üzücü olanı ise genç kız artık anne eksikliğinin ne demek olduğunu biliyor olacaktı.
Hani küçükken boyun yetmediği için yüksekte kalan şekerleri alamadığın da annen verir ya... Artık o şekerlerden bir kere daha yiyemeyecek, boyu uzansa bile annesinin elini her zaman bekleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokluğun Kıyısında
Teen FictionYaşanmışlığın ardında hep bir sır... Hep acı, umut, zehir! Yaşanan her şey gizli. Geçmiş hep dünlere, geçen günlere ait. Ama hepsinde küçükte olsa bir iz. Yaşanan her şey ölüm kadar sahici. Kimisi ölüm kadar soğuk. Kimisi ölüm kadar ağır. Gece kad...