Bölüm şarkısı ➡ Ghost ( Halsey)
Mekanın içinde ki müzik sesi geniş holde yankılanırken iki adım önümde ilerleyen adamı arkadan inceleme fırsatı yakaladım kendimce.
Geniş omuzlarına, üçgen ve kaslı vücuduna bakılırsa spor salonunda çok zaman harcamış olduğuna kanaat getirdim. Bara girmeden önce dikkat ettiğime göre; beyaz t-shirt, siyah deri ceket, dar siyah pantolon ve siyah postallarıyla kitaplarda ki kötü çocuk profili oluşturduğunu düşünerek yüzümde engel olamadığım memnuniyetsiz bir ifade ile barın üst katına çıkıp, müziğin çokta duyulmadığı bir köşeye geçip karşı karşıya oturduk.
Etrafı inceleme fırsatı bulduğumda, mahzen de olan bütün barlara nazaran buranın kahverenginin bütün tonlarını taşıdığını, raflar da içkilerden çok 1960 ile 70'lerin ağırlıklı olduğu araba koleksiyonlarının bulunması ve mekanda çalan müzik hem ilgimi çekip hem de şaşırmama neden oldu.
Masaya yaklaşan çalışanla bakışlarım tekrar Agah'ı buldu. Yüzünde ki sıkılmış ifafeyi saklama gereği duymamış olacak ki yanaklarını şişirmiş o da etrafı izliyordu. Garsonun ne içersiniz sorusuna karşı irislerimi karşımda ki adamdan çekmeyerek "Buraya bir şey içmeye gelmedim Agah Adal."
Garsona istediği içeceği söyleyip, küçük bir el hareketiyle gitmesini işaret ederek yayıldığı koltukta dikleşti. " Buraya bir şey içmeye gelmedin Esila Noyan biliyorum. " tek kaşını kaldırıp ellerini dizlerine koyup öne eğildi. Kollarımı göğsümde bağladım. "Buraya Ilgaz Seçkin için geldim sende biliyorsun." geriye yaslanıp derin bir nefes aldım " Ama ... senin amacın ne onu öğrenmek ilk hedefim Adal."
Karşımda kasıntı kasıntı gülerken siniri bütün uzuvlarımda hissettiğim aşikardı. Önüne gelen içkisinden bir yudum alıp koltuğa tekrar yayıldı. "Amacım ne olursa olsun küçük intikam oyununda bana ihtiyacın var Noyan. O herifin kökünü kurutmayı senden daha çok istediğimi, senden daha çok o herife yıllarca kin beslediğimi bil yeter."
"Küçük(!) intikam oyunumda neden yer almak istiyorsun? Eminim o adamı öldürmek isteyen çok insan vardır. Yoksa kendimce kurduğum intikam oyunumda küçük bir kıza muhtaç mısın Adal?" Dudaklarıma peydahlanan gülümseme ile karşımda ki adamın kasıntı gülüşünün solmasını keyifle izledim. Elinde tuttuğu içki bardağını daha fazla sıkmaya devam ederse şayet olacaklardan korkmuyor değildim.
"Yanılıyorsun küçük aptal." tıslarcasına vurgu yaptığı cümleyle gözlerimi kısıp değişen mimiklerini izlemeye devam ettim.
"Ilgaz Seçkin'i öldürmek isteyen çok kişi olabilir ama ben öldürmekten ziyade onun sürünmesinden, zarar verdiği insanlara muhtaç olmasından, kendisini öldürmem için bana yalvarmasından yanayım. Bunu benim gibi isteyen tek bir kişi biliyorum. Ona da sadece teklifte bulundum. Zorla yanımda tutmak gibi bir düşüncem yok. Bu işi kendimde yaparım ama senin kendi oyununda sağ çıkamayacağının da farkındayım." söylediklerinin kafamda ki eşit kollu terazi de tartıyor ve küçük Esila'nın bana gerçekten aptal olduğumu fısıldadığı kaseti başa sarıp tekrar dinliyordum.
"Kafasına tek bir kurşun sıkıp siktir olup gitmesini de bilirim ama o kurşun ona ödül olur." dudaklarından çıkan son cümleden sonra masa sessizliğimize ortak oldu.
Haklıydı. Onu öldürmekten ziyade süründürmek daha makuldu. Dışarıda Ilgaz Seçkin'i öldürmek isteyen çok ama onun ölümüne bir kurşun değil kendi sebep olmalıydı.
Ilgaz Seçkin'in sürünmeyi hak eden katilin teki olduğunu Agah Adal tekrar fark etmemi sağladığı için ona minnettardım. Yoksa bu intikam yolunda tek başıma leşim çıkar, oyun başta olmak üzere her şey yalan olurdu.
"Kabul." Kafamı olduğu tarafa çevirdiğimde zaten kaşları çatılmış bir şekilde ne tepki vereceğimi çözmeye çalıştığını fark ettim. "Ama sana güvenmemi bekleme benden. Senden hoşlanmadım. Bunu bil ki oyunun sonunda birbirimizi hiç tanımamış var sayalım."
İçkisinden bir yudum daha alıp boş bardağı masaya koyup ayağa kalktı. Onun ne yaptığına anlam veremezken "O zaman oyunumuzda bize eşlik edecek arkadaşlarımızla tanışalım küçük Noyan. "
***
Yaklaşık on beş dakikadır camdan dışarıyı izleyip hızlıca geçip giden arabaları izliyor ve içimde tarifi olmayan bir hisse kapılıyorum.
Ya ne olduğunu bilmediğim bir adamla beraber iş birliği yapıp arabasına bindiğimden ya da güven duygusu uzun zamandır tatmadığım için huzursuzluk ve yabancılık çektiğimden dolayı pinpirikli davranıyorum.
Aklımın bir köşesinde ki karyolada oturan küçük Esila ayağı kalkarak minik adımlarla yaklaşıyor ve yüzündeki tatlı gülümsemeyle kaseti radyoya takıyor ve babamın sözlerini tekrar dinletiyor bana.
"Ne her şeye güven ne de aşırı şüphe içerisinde ol, üzülmek istemiyorsan her şeye hazırlıklı ol."
Arabanın hafif sarsıntı eşliğinde durmasıyla beni getirdiği evi inceleme gereği duydum. İki katlı, ne çok büyük ne de çok küçük sayılabilecek ahşap eski bir ev.
Arabadan inmiş beni bekleyen Agah'ın sabırsız bakışlarının etkisiyle onu takip ederek eve ilerlemeye başladım. Cebinden çıkardığı anahtarı deliğe yerleştirip kapıyı kendine çekip açmasını izledim. Kapıyı açarken bile çok önemli bir iş yapıyormuş gibi dikkatli yapması beni şaşırtmadı. Adamın her işi düzen içinde olduğunu iki saat geçirmeme rağmen kavradım.
Geleneğini bozmayarak o önde ben onun iki adım arkasında ilerlerken bu sefer evin içinde gezindirdim bakışlarımı. Evin dışı ne kadar eski bir kalıntı gibi dursa da içi dışına nazaran güzel dekore edilmiş ve ferahtı. Salon olduğunu düşündüğüm odaya girdiğinde ilk gözüme çarpan televizyon ünitesinin raflarına dizilmiş renkli Vosvoslar oldu. Krem ve Kum rengi renklerin bir arada kullanıldığı salonda daha fazla ayakta durmadan üçlü koltuğa oturdum.
Ben evi incelerken onun da bakışlarının üzerimde olduğunu biliyordum. Rahatsız olmasam da beni izlediğini bilmek hoş bir şey olmadığını hissettirmek için bu sefer gözlerimi ben ona diktim.
"Daha beni ne kadar izleyeceksin?" Hiç istifini bozmayarak tepkisini ortaya koymakta da geç kalmadı. "Fotoğraflarda ki gibi değilsin daha çelimsiz duruyorsun."
Bu adama alışmakta sorun yaşayacağımı baştan sezmiştim ama onunla zamanla iyi geçinmek düşüncesini kafamdan atmış ve sinirle parlayan gözlerimi kısarak "Senin şu sözde oyun arkadaşların nerdeler. Seninle zaman geçirilmiyor, çekilmez birisin Adal. " kafasını geriye yaslayıp hareket eden adem elmasını izlemekle beraber kulaklarımı dolduran gür kahkahalarını bölen ise paldır küldür salona giren iki kişi ve arkalarından gülerek gelen iki kız, bir erkek ve İdil olmuştu.
Şaşkın bir şekilde İdil'e bakarken kıvırcık saçlı, kumral çocuk yanıma oturup bana sarılmasıyla şaşkınlığım iki katına çıkmış neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. " Lütfen... lütfen beni ona verme. Lütfen" kafasını boynuma gömmüş bana yalvararırken daha ne olduğunu anlamadan esmer çocuk kıvırcık saçlı çocuğu benden ayırıp yüzüne bir yumruk geçirdi. Arka da dikilmiş onları izleyen sarışın kızın çığlık atmasıyla kendime gelmiş ve iki çocuğu birbirinden ayırıp esmer olan çocuğa bu sefer yumruğu ben atmıştım ki salondakiler kahkahalara boğulurken ben yumruk attığım çocuktan gözlerimi ayıramıyordum.
Bakışlarla öldürmek diye bir şey olsaydı şuan kesinlikle yaşamıyor olduğum ortadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokluğun Kıyısında
Fiksi RemajaYaşanmışlığın ardında hep bir sır... Hep acı, umut, zehir! Yaşanan her şey gizli. Geçmiş hep dünlere, geçen günlere ait. Ama hepsinde küçükte olsa bir iz. Yaşanan her şey ölüm kadar sahici. Kimisi ölüm kadar soğuk. Kimisi ölüm kadar ağır. Gece kad...