Bölüm şarkısı ➡Just Give Me A Reason (Pink)
Korkunun bir zehir gibi damarlarımdan geçtiğini hissettiğim dakikalarda, kelimelerin ufalanarak yok olduğu sessizliğin altında güçsüzce çırpınan hisleri, son kez avuçlarımın arasında hisseder oldum. Onun karşısına, enkazın altında kalmış, çaresiz bir beden olarak değil, yıkımının ardından, sağlam bir şekilde çıktığımı göstermeliydim.
Mekanın köşesinde sızmış, yaşlı adamın, neredeyse dibini gördüğü içki şişesini aldım. Bu sokaktan şans eseri geçiyormuş hissini vermem gerektiğini düşündüm ki, her hangi bir açıklıkta Sarp işkillenebilirdi.
Sağ elimle tuttuğum şişeyi, mırıldandığım şarkı eşliğinde ritmik bir şekilde sallayarak ilerledim. Her bir adımımda, ılık havayı ciğerlerime doldurma isteğim artmış ve grubun işlerini bir an evvel bitirmeleri umuduyla içten içe yalvarmıştım.
Diğer koruma fark etmiş olacak ki yüzünde pis bir gülümseme ile Sarp'ı dürtükleyip beni işaret etmesini kirpiklerimin altından seyrettim.
Ayyaşın, ağzının değdiği şişeyle temasta bulunmaktan tiksinsem de kafama dikip büyük bir yudum alarak boş şişeyi duvar dibine savurdum. Beni izleyenlerin gözünde sarhoş ve ne yaptığından haberi olmayan serseri izlenimi verdiğime eminim. Yüzümde çok geçmeden yerini alan gülümseme ile zihnimde, Sarp'ın sinirden çenesinin kasıldığı ve yumruklarını sıktığı görüntü ışık hızıyla çarptı.
Mekanın bulunduğu köşeyi dönmeden dudaklarıma kapanan ve nefesimi kesen güçlü elin sahibi, beni geriye doğru çektiğinde , cehennem ateşi gibi yakan düşüncelere eşlik eden soğuk buharlaşarak bir çığlığa dönüştü ve dudaklarımın üzerinde ki parmakların arasından boğuk bir ses olarak çıktı.
Sırtımı göğsüne yaslayıp, boşta kalan eliyle, gözümün önünde ki bir tutam sarı saçı geriye attı. Dudağımın üzerinde ki elin sahibine tırnaklarımı geçirdiğimde, arkamda ki bedene savurduğum tekmelerden ustaca kurtuldu. Nefes ihtiyacıyla dolup taşan ciğerlerimle, çırpınmaya devam ettim. Çırpındıkça daha da çok derinlere sürüklendiğimi hissettim ve eş zamanda boğazımda soğuğun keskin yakıcılığını hissederken, o an her şey buz kütlesine dönmüş gibi dondu.
"Esila, güzelim." Fısıltı koca bir gürültüyle kulaklarıma çarparken olduğum yerde kalakaldım. Keskin ve yalın olan sesi, bedenime çarparken, sarsıldım. Parmakları güçlü bir şiddetle kolumu sıkarken, beni duvara doğru ittirdi. Bileklerimi bulan parmakları iki elimi de tek eliyle birleştirdi ve sıkıca tutarak kendine doğru tekrar çekti. Gözleri farklı bir ışıkla parlarken, yüzümün her bir noktasını süzdü.
"Bana onlardan söz etsene Esila." Kafasını yana yatırmış bakarken, sakladığım korku kırıntılarının gün yüzüne çıkmasına engel olamadım. Bir adım geriye giderken, düz bakışlarıyla dikkatle beni seyretmesinden rahatsızlık duyarak,
"Kimden söz ediyorsun?" kurumuş dudaklarımdan çıkan kelimelerden sonra, bir adım attığında kapana kısıldığımı hissettim. Bedenim soğuk duvara çarptığında yutkundum. Duvardan yayılan soğuğa sıkıca tutundum, öyle bir tutundum ki, bu soğuğun ardında yatan gerçekler feryat ederken, o feryatlar avuçlarımın içinde bir zehir bıraktı.
"Bazen onları görüyorum." Yok olmak istiyordum. Gözlerimi kapattığımda buradan beni bir şeyin çekip çıkartmasına ihtiyacım vardı. Ellerimi önümde siper ettim ve duvara tamamen yaslandım, nefesini boynumda hissediyordum ve bu beni rahatsız ediyordu. Fazla yakındı.
"Seni benden alanlar her yerdeler." Boyun girintime burnunu yerleştirdiğinde, derin bir nefes alıp, dudaklarını bastırarak konuştu.
"Neden seni götürmelerine izin verdin güzelim. Neden yaptın bunu bize." Boynumda dudaklarının yerini alan ıslaklık, göz yaşları olduğunda, dudaklarımı birbirine bastırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokluğun Kıyısında
Fiksi RemajaYaşanmışlığın ardında hep bir sır... Hep acı, umut, zehir! Yaşanan her şey gizli. Geçmiş hep dünlere, geçen günlere ait. Ama hepsinde küçükte olsa bir iz. Yaşanan her şey ölüm kadar sahici. Kimisi ölüm kadar soğuk. Kimisi ölüm kadar ağır. Gece kad...