▶ Yokluğun Kıyısında 4 ◀

456 186 85
                                    

Bölüm şarkısıHuman (Christina Perri)

Girdaptan farksız bir çift kahverengi göz karşısında dik durmaya çalışırken küçük Esila kafasını iki yana sallayıp hızla ağaçların arasına doğru yürüdü ve gözden kayboldu.

Adamın yüzünde acıya dair tek bir iz bile yoktu. Yine fevri davranmış ve tüm dikkatleri kendi üzerime toplamıştım. O yumruğu onun yüzüne geçirmeden önce ki duygularımla şimdi yaşadığım endişe birbirine zıt düşmüşken, karşımda ki sinirli ve şaşkın yüz ifadesinin arkasından çıkan çarkın sesini duyar gibi olduğumda, vücudumda ki kan basıncının arttığını ve ürperdiğimi hissettim.

Yüzünde ki çözülmeyen ifade ile dövmeli kolunu bana doğru kaldırdığında kendimi herhangi bir atağa hazırlamışken, omzuma desteklercesine iki kere hafif vurmasıyla şaşırarak ve vücudumda gözle görülür bir kasılmayla onu çözmeye çalıştım. "Sevdim seni Sarı."

Şaşkınlıkla, adamın saniyeler geçtikçe kararan soğuk ifadesine bakakaldım. Dik tuttuğu omuzlarını düşürmeden boş olan Agah'ın hemen yanında ki tekli koltuğa oturmasını izledim bir süre. Oda da ki bakışları tekrar üzerimde hissettiğimde eski yerime geçip oturmuşken İdil'in bana seslenmesiyle dikkatimi bu sefer ona topladım.

"Esila bak seni arkadaşlarla tanıştırayım." Onun heyecanını yansıtan görüntüsüne karşılık tepkisiz kalmayı tercih ettim.

Artık böyle oldum ben, biraz güvensiz, biraz hissiz, biraz kimsesiz, ama çokta sessiz, tepkisiz ve çok şeye karşı isteksiz.

"Çağdaş ve Sanem. " Derken az önce yumruk attığım dövmeli çocuk ile esmer, mavi gözlü, şirin bir kızı işaret etti.

"Yağız." Elinde bitmek üzere olan sigarasıyla Sanem dedikleri kızın yanında oturan esmer, zayıf çocuğu gösterdi.

"Tuna." Dediğinde de odaya ilk geldiğinde boynuma sarılan, kıvırcık kumral saçlı olan yanımda ki çocuğu tanıttığında oldukça sempatik bir gülümsemeyle karşıladı beni. Ona da aynı gülümsemeyi vaad etmek istesem de yapmadım... yapamadım.

"Ve Sude." Sarışın ve çocuğu andıran bebeksi yüz hatlarıyla elini hafif sallamasıyla tekrar İdil'e çevirdim bakışlarımı.

"Agah'la da önceden tanışmışsındır zaten." Yüzüne yerleştirdiği şirin olduğunu düşündüğüne karşı bahse girebileceğim gülümsemesi ile benim konuşmamı istediğini apaçık belli eden mavi harelerini, daha fazla sessiz konuşmalarını izlemeden derin bir nefes eşliğinde yüzümde yansıtmamaya çalıştığım hayal kırıklığı ile bu sefer mavilerine eşlik eden benim irislerim karşılığında devam etmek istedim.

"Kendini de tanıtmanı bekliyorum. Sözde arkadaşımın adından başka bir şey bilmediğimi fark ettim." Işıldayan gözlerinin arkasında yok olan duyguların tek tek parçalandığına dair sesleri işittim. Mutluluk...heyecan... umut.. hepsinin yok olup hayal kırıklığı ve gözyaşlarının yer edindiği gözlerini, yüzüme taktığım maskelerle izlemeye devam ettim.

Susarak da konuşulabilir, tezini İdil'in bakışlarından yansıyan duygu yüklü ıslak sayfalardan dolayı bir kere daha doğruladım. Gözyaşlarının ince suratından aşağı yol izlediği yanaklarından tutup tek tek öpmek istesem de yer edinen irademi bozmadım.

Bana her zaman elit olduğunu doğrulayan hareketlerle yaklaşmış ve onun Seçkin'ler ile arasının iyi olduğunu yansıtmıştı. Onun burada intikam için bulunduğunu gördüğümde de onun yüzünden okunan hayal kırıklığını çok değil, bir kaç dakika önce bende yaşamıştım.

"Ben sana söylemek istedim. Ama senin... kabul edeceğini düşünmemiştim." Gözyaşlarının hırçın bir deniz gibi dalgalandığını izledim bir süre. Ona kızmak istesem de beceremezdim. Kimsem yokken yanımda olan, sahip olduğum tek insanı göz yaşlarıyla alabora edemezdim. Sustum. Sustu. Sadece gözler konuştu.

Yokluğun KıyısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin