Bölüm şarkısı ➡ Stiches (Shawn Mendes)
Buğulu bir pencereden bakıyorum sokağa, insanlar ne kadar kalabalık, ne kadar aceleci. Herkes başka bir yöne koşuşturup duruyor, ne kadar da telaşlılar. Birbirinden bağımsız, birbirinden habersiz yan yana yürüyorlar hayata doğru. Yaşamımızın anlık seyircileri, kim bilir kaç insanla aynı havayı soluduk anlık, kaç kişi çarptı hızlıca yürürken, kaç kişinin kadrajına dahil olduk.
Milyonlarca puslu yüz var hafizamda, sadece bir kaçı öne çıkıyor ne acı. İçlerinde netleşen, netleştikçe canımı yakan, netleştikçe tebessüm saçan bir kaçı sadece. Puslu yüzleri yokluyorum hafızamda ama nafile, seçemiyorum geçmişte göremediklerimi, göremiyorum bu yalnızlık kokan günlerimde.
İnsanın kendini tarafsız duyabilmesi için yüreğin yalnızlığı tatması gerekiyormuş meğer. Seyircilerin artık seni izlemeye değer görmediği, uflaya puflaya dönüşlere denk gelen bir yalnızlıktan bahsediyorum. Doğru cevabı bulduğun anda sürenin ziyanına mahkum olup, sınav kağıdını cevapsız teslim ettiğin gün tanıştığın yalnızlıktan bahsediyorum.
Telefonuma gelen bildirim sesiyle beraber sokakta ki birkaç meraklı yüzün bana dönmesiyle gerildiğimi hissettim. Arka cebimden telefonu çıkarıp yabancı numaradan gelen mesajı açtım. Saç diplerime kadar, her uzvumda hissettiğim heyecan dalgalarıyla beraber rotamı mahzene doğru yönelttim.
Hayatımın en berbat günlerini ve en çok pişmanlık duyduğum şeyleri orda yaptım. Gecenin bir yarısı eve döner ve odama çekilir, sabah erkenden de kimseye görünmeden mahzen dedikleri lağım çukuruna inerdim.
Pişmanım. Bu duyguyu her hareketimde yaşadım ve yaşattım.
Kapının zilinin çalarak açılmasını bekliyorum evin kapısında, yavrum diye boynuma sarılan bir çift ele razıyım. Sudan ucuz bir hayal işte, nazlanıp ne yersin diye ısrarcı tavırlarını ama en çok kokusunu ...
Bunları onlara söyleyememenin içsel sıkıntılarını yaşıyorum. Gel desem. Anahtarla açmak istemiyorum o evin kapısını ve karşımda buz gibi duvarları görmek istemiyorum diyebilsem...
Ne acı ailenle aranda mesafe olması... Özlenmesi... Sevginin söylenememesi...
Dar zamanlarında, zor anlarında saklanabileceğin baba kucağı yok mesela...
Korkağın tekiyim belki de, onları özlediğimi ve çok sevdiğimi mezar taşlarının başında bile söyleyemiyorum. Suçluluk duygusu mu bu?
Her lafı esirgemeden dile getiren ben onlardan çekiniyor muyum?
Ya da çocukluğumda yaşadıklarım mı bunlara sebep? Ben geceleri uykumda hiç hıçkırıklarımı duyuramadım mı? Yoksa onlar duyupta gelip başımı sıvazlamadıkları için mi bu hal?
Kalp sızısı duyulur mu? Her güne sızımla uyanıyorum. Damağımda acımtırak bir yalnızlık tadı. Hayatın sunduğu yanlışlarıma katılmak için dudağıma sahte bir gülümseme takıp dalıyorum yaşam serüvenine.
Bakışımdan alındı gün ışığı. Gülüşümden alındı saflığım. Zehir gibi akıtsam içimde ki öfkemi...
***
Ayağımın altında hissettiğim çakıl taşlarıyla, ulaşmak istediğim yere yaklaştığımı anlayıp deri ceketimin iç cebinde ki çakıyı da yokladıktan sonra, ağaçlık alana girdim.
Adımlarımı ne kadar sert atarsam atayım, altımda ki taş ne kadar çığlık atarsa atsın, yürüdükçe içimde ki tanımsız korkuya teslim olmaya başlıyorum.
Başımı olabildiğince dik tutarken ormanın içine iyice girdim ve önümde ki tek söğüt ağacının gölgesinde yer alan oyuğa elimi soktum. Kısa bir süre sonra önümde ki ağaç sağ tarafa kayıp dar bir geçit belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokluğun Kıyısında
Teen FictionYaşanmışlığın ardında hep bir sır... Hep acı, umut, zehir! Yaşanan her şey gizli. Geçmiş hep dünlere, geçen günlere ait. Ama hepsinde küçükte olsa bir iz. Yaşanan her şey ölüm kadar sahici. Kimisi ölüm kadar soğuk. Kimisi ölüm kadar ağır. Gece kad...