Pistte yerimizi aldığımız andan itibaren sanki birbirimiz için yaratılmış olduğumu anladım. O müthiş kokusunu ona hissettirmeden derin derin içime çekiyordum ve sanki daha önce hiç gitmediğim diyarlara gidiyordum. Sıcacık eli elimin içindeyken o bal gözlerine bakmaya doyamıyordum. Eşsiz güzelliğini izlerken zaman ve mekan kavramını yitirmiştim. Etrafımda olan biten hiçbir şey umurum da değildi. Onunda biran olsun bakışları yüzümden ayrılmamıştı tüm dans boyunca. Birden kollarımın arasındaki beden hafifçe titremeye başladı. Birden tüm vücudumu korku sardı. Masaya oturduğumuzda ise hiç konuşmuyorduk ama hiç şikayetçi değildim. Yüzünü camdan tarafa doğru çevirdiğinde ise onu artık rahatça izleyebilirdim.
Yüzünde hafif bir makyaj vardı. Saçları dağınık bir şekilde omuzlarından dökülüyordu. Burnu yandan bakıldığında ise daha fazla güzel gözüküyordu. Dudaklarına hafif kırmızı bir ruj sürmüştü. Zaten çok güzel ve dolgun olan dudakları daha da belirginleşmişti. Bakışları ise şuanda hüzünle doluydu. Arada gözleri doluyordu. Belli ailesi geliyordu aklına. Bazen ise o gözlerde farklı bir bakış geçiyordu.
Taksiye bindiğimizde ise yan yana oturunca oksijen yerine onun kokusunu çekiyordum içime. Evin önüne geldiğimizde ise hiç konuşmadan bir süre baktık birbirimize. Sonra sadece iyi geceler dileyerek taksiye doğru yürümeye başladım. Kokusunu alamadığım zaman sanki nefes alamıyorum gibi hissettim ama o kokunun bir ömür boyu yanımda olması için kendime sözler veriyordum. Eve geldiğimde ise kimseye gözükmeden odama çıktım. Yatağa attım kendimi ve tüm geceyi düşünmeye başladım.
Günler günleri kovalıyordu. O geceden sonra Deniz'i bir daha görememiştim. Elim kaç kere telefona gittiğini sayamamışken onu arayacak gücü kendimde bulamıyordum. Yine normal bir güne açmıştım gözlerimi. Yatakta biraz tembellik yaptıktan sonra güzelce kahvaltımı yaptım ve balkondaki en sevdiğim köşeme geçip kitabımı okumaya başladım. Biran kafamı kitaptan kaldırdığım zaman içeriden telefonumun melodisini duydum. Hızlı adımlarla teflonumun yanına gelip elime aldığım da kalbimin atışını tüm hücrelerimde hissettim. Ekranda yazan ismi görünce dudaklarım hafif yukarıya doğru kıvrılmaya başladı. Hemen açtım ve en masum, en neşeli sesimle "Merhaba Deniz."dedim.
"Merhaba Bade, nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?" Kısa bir sessizlik sonunda "İyiyim teşekkür ederim. Şey ben eğer müsaitsen dışarıda oturup bir şeyler içelim mi diyecektim."dedi. Kendimi yavaşça koltuğa bıraktım. Tüm vücudum titriyordu. Kalbim beynimin içinde atıyordu sanki ve ben hiçbir yerimi kıpırdatamıyordum.
"Tabi ki olur saat kaçta ve nerde buluşalım?"dedim en içten sesimle. Karşımdaki adamın gülüşünü duyar gibi oldum. "Saat iki de sahildeki Masal kafe de buluşalım olur?"
"Olur tabi. Tam iki de orda olacağım."diyip telefonu kapattım. Bu adam nerden biliyordu benim en sevdiğim yerin orası olduğunu acaba? Belki de onunda en sevdiği yer orasıdır dedim gülümseyerek kendi kendime. Adımlarımı tekrar balkona doğru yönlendirdim. Hırkamın önünün iyice kapatarak denize doğru baktım. Yüzümde olan gülümsememi fark edince daha çok gülümsedim. Birden aklıma saatte bakmak geldi. Kolumdaki saatte baktığımda biraz daha oyalanırsam geç kalacağımı fark ettim. Koşar adımlarla yukarıya odama çıkıp kendimi duşa attım. Duştan sonra tüm vücudumu kremleyip saçlarımı bir güzel kuruttum. Üzerime balıkçı yaka borda kazağımı ve dar paça bir jean giyerek ayna da kendime baktım son kez. Yüzüme de hafif bir makyaj yaptım ve elime siyah kaşemi alarak aşağıya indim. Spor ama çok şık olan kısa botlarımı da giyip üzerime kaşemi geçirdim. Omzuma da siyah çantamı taktım ve evden dışarıya attım kendimi. Burada arabamı kullanma gereği neredeyse hiç duymuyordum. Her yere yürüyerek gitmek çok iyi geliyordu. Bu seferde öyle yapacaktım. Deniz kenarından yürüyerek kafenin önüne geldim. İçimden kış kendini iyice hissettirmeye başladı diye düşünerek açtım kapıyı ve cam kenarında oturan kişiyi fark ettim biranda. Hızlı adımlarla yanına yürüdüm. Benim geldiğimi görünce ayağa kalktı ve o tüm yakışıklılığı ile bana gülümsedi. El sıkıştıktan sonra bende karşısındaki yerimi aldım. Yine aramızda kelimeler dolaşmıyordu ama bakışlarımız konuşuyordu. O mavilikleri nasıl özlediğimi anladım. Baktıkça bakıyordum. İçerisinde gördüğüm yeşilliklerde kayboluyordum iyice. Yüzünün her bir karesini bir kez daha ezberledim o anda. Zorla olsa da bakışlarımı çektim artık gözlerinden ve ellerimle oynamaya başladım. O sırada garson geldi ve birer tane filtre kahve söyledik. Çok şaşırıyordum. Her şeyimiz o kadar uyumluydu ki zevklerimiz, renklerimiz, davranışlarımız. Böyle düşünceler içerisindeyken birden Deniz'in sesini duydum.