Birbirimizden zor olsa da ayrılabilmiştik. Şimdi arabanın önünde elele duruyorduk ve ikimizde bir şey söylemeden manzaranın tadını çıkarıyorduk. Atılan havai fişekler ardı arkası gelmiyordu. Gökyüzünde resmen renk cümbüşü vardı ve biz yepyeni bir hayata merhaba diyorduk. Bir süre sonra başımı omzuna koydum Deniz de elini belime koyarak beni kendini daha çok çekti. Onun kokusunu duydukça kendimden geçiyordum. Öyle büyüleyici bir kokusu vardı ki beni kendi girdabına çekiyordu. Sanki o girdap da kayboluyordum ve bir daha yeryüzüne dönemeyecekmiş gibi hissediyordum.
Saçımda hissettiğim küçük öpücükler ile dünyaya döndüm. Yüzümde birden gülümseme oluştu. Bende ona doğru biraz daha sokuldum. O kadar mutluydum ki biranda kendimi rüyada gibi hissettim ve hiç uyanmak istemiyordum.
Orada ne kadar o halde kaldık bilmiyorum ama artık üşümeye başlamıştım ve sanırım üşüme ve mutluluğun verdiği bir titreme kaplamıştı vücudumu. Deniz de hissetmişti bu halimi. "Hadi Bade'm artık dönelim. Senin üşütüp benden bir dakika bile ayrı kalmanı istemiyorum." sesiyle kendime geldim ve onu sadece başımla onaylayabildim. Kendimde konuşacak güç bulamıyordum. Ellerimiz ayrılmadan benim kapımı açtı ve bende yolcu koltuğuna oturdum. Kendisi de hemen sürücü koltuğuna oturdu ve emniyet kemerini bağlamadan önce burnuma küçücük bir öpücük bıraktı. Daha sonra hemen arabayı çalıştırdı. Bende şaşkınca camdan dışarıya bakıyordum. Aramızda sessizlik vardı ama boğucu değildi sadece yoğun bir duygu serüveni yaşamıştık ve onun yorgunluğu ile susuyorduk. Ne kadar zaman geçti anlamadım ama evin önünde durmuştuk. Önce kendi emniyet kemerini açtı ve sonra benimkini açtı. Daha ne olduğunu anlamadan kokusu burnuma doldu ve tüm hücrelerimde onu hissettim. Dudaklarını dudaklarıma bir tüy kadar hafif değdirdi. Ne yapacağımı bilemeden öylece kaldım. İlk ilişkimmişcesine ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Kendini çekmeden o mükemmel gülüşüyle beni tekrar alıp başka diyarlara sürükledi. Burnumu öperek kendini geriye çekti. Bende ancak o zaman hareket edebildim. Yavaşça arabadan indim Deniz de yanıma geldi. Elimden tutarak bahçe kapısını açtı. Yavaş adımlarla evin kapısının önüne geldik. Artık konuşmam gerektiğini biliyordum ama ne söylemem gerektiğini bilemiyordum.
"Uzun zamandır geçirdiğim en güzel yılbaşıydı ve bundan sonra da her anım seninle dolu olsun istiyorum." ağzımdan çıkan kelimeler ile kendim bile şok olmuştum. Resmen düşünerek konuşmuyordum sadece kalbim konuşuyordu. Birden utanarak başımı önümü eğdim.
"Bundan sonraki tüm anlarında şuanda nasıl elinden tutuyorsam o zamanda yanında olucam ve hep böyle tutacağım." eliyle başımı kaldırdı ve o mükemmel gözleriyle bana baktı. İkimizde gülümsüyorduk artık. Birbirimizin gözlerinde eriyerek başka diyarlara gidiyorduk. Bir süre böyle kaldıktan sonra onun sesiyle kendime gelebildim.
"Hadi artık daha fazla üşüme de eve gir." Demesiyle hemen çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Bir adım atarak içeriye girdim. Daha elimi bırakmamıştı. Ben kapının iç tarafında o ise dış tarafında duruyorduk. Eğilip burnumdan bir öpücük daha çalarak elimi bıraktı. Elimi bırakır bırakmaz diğer elimde kapının pervazını tuttum. Kendimi taşıyacak gücüm kalmamıştı. Merdivenlerden inince tekrar bana doğru döndü. "Hadi kapıyı kapat bende rahatça gideyim." dedi. El salladım ve tam kapatacakken birden merdivenlerden çıktı ve dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Ben ne olduğunu anlayamadan öpücük derinleşmeye başladı ve tam bayılacak gibi olduğumda bende kolunu tuttum. Bir süre sonra dudaklarımız ayrıldığın da alnını alnıma yaslayarak "Seni seviyorum Bade. Hemde çok seviyorum."
"bende seni seviyorum Deniz." diyebildim fısıltı halinde. Sonra yavaşça birbirimizden uzaklaştık ve kapıyı kapattım. Hemen oraya yığılıp kaldım. Bacaklarımda derman kalmamıştı hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum. Elim dudağımda gülümseyerek ne kadar orda oturdum bilmiyorum. Daha sonra ayağa kalkarak odama doğru çıktım. Üstümü değiştirip kendimi duşa attım. Sıcacık suyu hissettiğim de kendime gelmeye başlamıştım. Şapşalca gülümseyerek duştan çıkıp giyindim ve yatağa attım kendimi.Neler yaşamıştım şu kısacık günlerde. Buraya gelirken amacım sadece kendime dinlenme süresi vermekti ve kafamı toparlayıp tekrar işime odaklanmaktı. Oysaki şimdi bambaşka bir dünyaya dalmıştım. Aşkın en güzel halini yaşıyordum ve o kadar mutluydum ki kendimi bulutlarda hissediyordum. Daha önce aşka kapımı kapatmışken şimdi aşk kapımı çalınca itiraz etmeden hemen onu kalbime buyur etmiştim. Sanki, sanki bir rüyaydı herşey ve yarın uyandığım da bu mutluluk sona erecekti. Düşüncelere dalmışken uykunun kollarındaydım artık.
Penceren giren güneş ışığı ile gözlerimi güne merhaba diyerek açtım. Yüzümde geceden kalma gülümseme ile kendimi çok iyi hissediyordum. Bir süre yatakta dün olanları düşündüm. Neler yaşamıştım bir gece de. Hayatımın en güzel günlerinden birisiydi ve ben resmen mutluluk ve aşk sarhoşû olmuştum.
Dün gece ne kadar tutuk davrandığım aklıma geldi ve bunu telafi etmek için telefonumu almak için komidine uzandım. Deniz'e mesaj atarak onu şaşırtacaktım. Elime alır almaz mesaj geldi.
"Günaydın dünyanın en güzeli. Bade'm, gülen yüzüm benim. Bu günü hep hayal ederek yaşadım ve şuanda bana bunu yaşatarak dünyanın en mutlu adamı yapıyorsun. Seni çok seviyorum ve ömrüm yettiği kadar da seveceğim."
Kalp kalbe karşı derlerdi ama bugüne kadar hiç inanmamıştım. Gülümseyerek bende ara tuşuna bastım."Günaydın dünyanın en mutlu adamı."
"Ben mi uyandırdım seni yoksa." "Yok yok ben uyanmıştım ve tam sana mesaj atacakken sen mesaj attın ve bende aramak istedim seni." Kısa bir sessizlik oldu aramızda ama Deniz'in o mükemmel sesi tekrar kulağıma doldu. "Uyandığına göre beraber kahvaltı yapalım mı? Hem seni çok özledim." İstemsizce gülümseme gelip dudaklarıma konmuştu bile. "Tabi olur. Sahilde ki aynı kafede buluşalım mı?" "tamam bir saat sonra görüşürüz. Seni seviyorum."Telefon kapandığın da öylece kalakaldım. Elimde telefon yüzümde gülümseme ile yatakta oturuyordum. Sonra birden aklıma hazırlanmam gerektiği geldi ve koşar adımlarla banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayarak giyinmeye başladım. Bir yüksek bel jean ile üzerine de beyaz kısa yumuşak olan kazaklarımdan giydim. Saçlarımı ise açık bırakarak hafif bir makyaj yaptım. Koluma da gümüş rengi saatimi taktım. Kısa botlarımı da giyerek başıma bir bere taktım. Montumu ve çantamı da alarak evden çıktım. Sanki koşar adımlar ile gidiyordum kafeye doğru. Sonra birden yorulduğumu hissettim ve yavaşladım. Nefes nefese kalmıştım resmen. Saate baktım ve baya erken geldiğimi de farkettim. Geri kalan yolu yavaş yavaş ilerledim. Kafenin önüne geldiğimde kapıyı açtım ve gözlerim tek tek tüm masaları gezdi. Birden en köşede oturmuş denize doğru bakan yakışıklım üzerinde kilitlendi. Yavaş adımlarla masaya doğru ilerledim. Arkası dönüktü bana ve bende sessizce yaklaşarak yanağından küçücük öptüm. Hemen yüzünü döndü ve birden yüzlerimiz birbirine yakınlaştı. Ama hemen kendimi geriye çektim ve sandalyeye doğru ilerledim. Karşına oturdum. "Hoşgeldin Bade'm." "Hoşbuldum. Erken gelmişsin." "Evde duramadım daha fazla seni biran önce görebilirim belki diye hemen geldim."
Yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı. Ven ise yine daldım gittim o deniz gözlerine. Sanki o gözler beni kendine doğru çekiyordu ve içerisinde yok ediyordu. Baktıkça bakasım geliyor içlerine iyice çekiliyordum.
"Neye bakıyorsun bu kadar?" Deniz'in sesiyle kendime geldim. "Gözlerinin rengi ne kadar güzeller. Daha önce hiç böyle bir renk görmemiştim." dedim ve aynı anda ben ne diyorum oldum. Yine beynim işlevini yitirip kalbim devralmıştı görevi. Yüzüm kıpkırmızı olduğunu hissederek ne yapacağımı bilemez halde ellerimle oynamaya başladım. Deniz ise gayet normal şekilde "Bilmiyorum ki. Daha önce hiç gözlerimin renginin bu kadar güzel olduğunu söyleyen olmamıştı ve bende dikkat etmemiştim." dedi. Bir süre ben sessiz kalınca gülümseyerek ellerimi tuttu ve "Bu kadar utanma artık benden yüreğinden neler geçiyor bende duymak istiyorum zaten ve sende kızma o güzel kalbine." dedi.