Aile Toplantısı

29 5 2
                                    

Ben ve aşk o kadar uzaktaki hayatıma, kalbime, aklıma, beni ben yapan her şeyime çok uzaktı...
Şimdi Aynadaki yansımama bakıyorum bu koca evde.Ama görebildiğim tek sey var o da herkesin karşısında gördüğü barbie bebek.Ben sadece bana uydurulan hayatı koşulsuz şartsız kabul edip iyi bir şekilde oynuyorum.Ve hayatım boyunca da bu oyuna devam edeceğim.Bana ait bile olmayan ailem ve yine bana ait olmayan bu koskocaman ev dediğim hapishane benim için sadece bir tiyatro sahnesiydi o kadar . Sıram geldiğin de sahneye çıkar, oynar ve sahneden iner ait olduğum dört duvar arasına geri dönerim. 20 yıllık hayatım boyunca 13 senemi böyle Çürüttüm yada Çürüttüler ne diyebilirim ki.

Sanırım kendimi tanıtmak yerine biraz kendimi kaybettim anlatırken. Ben Asya Kadak. 20 yaşında ve üniversite 2.siniftayim.Ailemin isteği üzerine en başarılı okullardan olan Kadak Üniversitesi'nde 2. Yılımı tamamlıyorum. Adından anlayacağınız gibi okul bize yani aileme aitti. Dış görünüş olarak güzel bir fizik ve guzel bir surat'a sahibim. Yani çevremdeki bütün sesler bunu söyler ben de ona göre davranır ona göre yol alırım. Sevgili annem Zümrüt Kadak ve babam Ilyas Kadak. Ünlü ressam her çocuğun hayal ettiği bir anne olan Zümrüt Kadak ve Ünlü iş adamı Kadak Holding'in sahibi Ilyas Kadak benim biricik ailemdi. Onlara çok kızsamda bana çok hiç bir zararları dokunmamıştı. Üstelik bana iyi de bir oyunculuk eğitimi vermişlerdi. Sonuçta bunca sene o aile toplantılarda,o balolarda bu kadar iyi rol yapamazdim. Ha en başta dediğim aşk olayı ise yaşadığım bir olay sonucu falan değil. Sadece hayatımı kontrol eden ailem buna da karışacağı içim bir daha acı çekmek istemem doğrusu. Eğer sorarsanız ki hiç mi karşı çıkmadın hiç mi bu durumdan rahatsız değilsin diye sorarsanız ben en son çenemi 12 yaşımda açtım ve aynı zamanda da kapattım. Ve kapatış o kapatış. Bir daha hiç konusamadim. Alışmaya çalıştım. Ama sizce hiç bir kuş bir kafesin için de yaşamaya alışır mı ?
Tabi ki de Hayır! Ama olmalı olmak zorunda da. Yoksa yapamam. Iste o sustuğum gün gönlümün anahtarınida her şeyini de bu maviliklerin arasına attım. Bir daha da çıkarmam da.

Ayna da son kez üzerime baktım. Güzel oldum sanırım. Beyaz hoş bir diz üstü elbise ve guzel beyaz mat bir topuklu ayakkabı elime de güzel sık bir çanta aldım. Elbise mi daha detayla anlatmam gerekirse de diz üstü, ince askili ve hafif gogus dekoltesi olan hoş bir parçaydı. Annem tarafından seçilmiş bir parça! Bilegime üç adet aynı inci bileklikten. Uzun saçlarıma ise hafif maşa yapıp bir taç takmıştim. Son kontrollerimide yaptıktan sonra aile yemeği için aşağıya inmek üzere odadan çıktım. Aşağıdan annemin ve babamın şen kahkahaları geliyordu kulaklarıma. Ne kadar bu yemekler güzel olsada yarım okul olduğu için bu yemeklere gitmeyip evde dinlenmeyi daha çok istiyorum. Ve genelde bu yemekler de hiç benimle hemen hemen aynı yaşta olan hiç kimse yoktu. Sonuçta her aile benim aileme benzemiyor. İstemiyorum kelimesinden anliyorlar. Ama benimkiler bana sadece bir seçenek sunuyorlar. O da biz ne dersek o olur. Bu kadar. Ben bu düşünceler eşliğinde de çoktan annemlerin yanına gelmiştim. Onlara baktığımda ise görüntümden memnun oldukları anlaşılıyordu. Bu da iyiydi.
"Asya kızım çok güzel olmuşsun her zaman ki gibii annem den gelen bu cümleyle ona hafifçe gülümsedim ve teşekkür edip ona da aynı cümleleri kendisi için sarf ettim.
" Eğer tamamsanız çıkalım yoksa geç kalıcaz. Ve bu arada bence de çok hoş olmuşsun kızım."
" saol baba ve ben hazırım çıkabiliriz"
Bu konuşmalar da restorana gidene kadar da son konuşmamızdi. Yarım saat geçtikten sonra nihayet gelmiştik. Çok güzel ve yine çok görkemli bir yerdi. Ömrüm buralarda geçti. O dizilerde geçen sahil de ki köftecileri hep merak etmişimdir. Ama hiç bir zaman bu isteğimi yerine getiremedim. Ben her zaman olduğu gibi bu düşüncelerimle boğuşurken bodoslama birine çarptım. Ama çok uzun olucakki kafamı geniş bir göğse çarptım. Aslında ben çarptığım için onun sendelemesi gerekirdi. Ama aksine ben o kuvvetle geriye doğru sendeledim ve kolumdan sıkıca tutan kişiye var gücümle tutundum. Bir kaç saniye sonra kendime gelip ayaklarımi yere sağlam basıp düzeldim ve beni tutan kişiye teşekkür etmek için kafamı kaldırdım ama yüzünü bile göremeden arkasını dönüp restoranin girişine doğru ilerledi. Benim aklımda onun ne kaba biri olduğu oluşurken aynı zaman da da burnumda onun etkileyici kokusu kalmıştı. Içimden keşke yüzünü de görebilseydim dedim ama tam o esnada annemin sesi kulaklarıma geldi; " Asya hadi kızım gel iyice geciktik" kafamla annemi onaylayip yanlarına geldim ve içeriye girdik. Az önce ki olayı ve o kokuyu da düşünmemek üzere tozlu raflara kaldırdım.
Ilerleyip en sonda köşede tüm görkemiyle bulunan masamiza ve tüm bize dönen gözlere teker teker baktım. Bu gözleri her gördüğüm de daha çok emin oluyordum buraya ait olmadığımı. Yavaş yavaş annem ve babam arkasından masaya gittik herkese gülümseyip tokalastik sonra yerimize oturduk. Daha sonra da garson gelip tüm siparişleri almıştı. Ben bir balık ve yanın da da bir portakal suyu istemiştim. Bugüne kadar hiç bir zaman içki içmemistim ve içecegimede inanmıyorum zaten. Masadaki herkes de şarap istemişti. Annem ve babam da aslında hiç İçmeler ama böyle yerlerde bir kadeh de olsa içerlerdi. Bütün gece sıkıcı konuşmalar ve samimiyetten uzak kahkahalar ve sohbetler yapıldı. Biraz uzaklasmak için annemden izin isteyip lavaboya yöneldim. En azından yüzümü yıkayabilirdim. Masaların arasından ilerlerken bir çift Zümrüt yeşili fark ettim. Tabi kitaplar da ki gibi bana bakmiyordu karşısında ki bayanla konuşuyordu. Ama adamın benden büyük ve kadınında normal olmadığı uzerindekilerden belli oluyordu. Şimdi ağzımı bozmama gerek yok yani. Böyle bir aile de yetişmiş olsam da ben de bir insandim ve yakın arkadaslarimin yanında da böyle barbie bebek, prenses olmam. O sıra adamın kafasını kaldırıp Zümrütlerini sıkıldığını belli edercesine içeride gezdiriyordu. Tam bu sırada benim tarafıma bakıp göz göze geldiğin de kaşlarını çatıp bana bakmaya devam etti ve ben yaptığım salakligi anlayip hızlı adımlarla lavaboya yöneldim. Ah salak ben ne diye mal gibi bakarsın ki adamın gözlerinin içine. Tabi adamda kaş çatmak da haklı. Sonucta biri de bana öyle baksaydi ben de garipserdim. Neyse en sonunda lavaboya girdim ve işlerimi halledip dışarı çıktım. Yerime geçene kadar da düşündüğüm tek şey  bu elbise de biraz da olsa rahat değildim. Hele bu ayagimdakileri firlatasim vardı. Ama bu çevremdeki kadınlar ve o Zümrüt gözün yanındaki kız gerçekten de çok rahat görünüyodu o kırmızı straplez ve Mini elbisenin için de. Üstelik saçını da topuz yaptırdığı için boynu açıktı ama ne yalan söyleyim çok da güzel bir boynu yoktu yani hafif kalındı. Üstelik elbise side sanki bir tişörtü zorlamısda giymiş gibi kıçınıda zor kapatıyordu. Üstelik be kadın kış geliyordu. Ve onun etkileri hissediliyordu. Hiç mi üşümüyordu. Ben böyle böyle düşünürken meğersem çoktan masaya gelip oturmuş hem de tatlımı yemeye başlamışım. Yuh yani! Kısa bir süre sonra da herkes tatlısını yemiş ve ayaklanmıştı. Ben de annemi ve babamı takip edip kalktım ve çıkışa doğru yöneldik . Bizimle aynı zaman da kalkan biri daha vardı ve onu tahmin etmek hiç de zor değildi bence. Tabi ki de Zümrüt gözlüydü kalkan. Sanırım sevgilisi olan kadının hiç de nazik olmayan bir tavırla beline koyduğu koluyla çıkışa doğru yönlendiriyordu. Yanında ki kadına baktığım da ise bu hareketten gayet memnun olduğu görülüyordu. Ben böyle mal gibi onları dikizlerken Zümrüt gözler benim gözlerim ile buluştu. Ama ben bakışımı bir önceki sefer gibi kolayca çekemiyordum.....

( Merhaba uzun bir ara oldu ama ben bu arayı bu bölümle kapattığımı düşünüyorum. Sizden yorumlarınız la ne düşündüğünüzü öğrenmek isterim. Ve ayrıca kapak bir türlü yapmadım. Bana yardım edebilecek biri varsa mesaj atsın lütfen:)

BUL BENİ KAYBOLMUŞUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin