Bölüm-2

158 39 2
                                    


Aptal Günlük,

Bugün iş dönüşü yorgun olduğum için televizyonun karşısında yatmak dışında bir şey yapmadım. 

Düşünmem gereken çok fazla şey var günlük.  Geçmişimden korkmuyorum. Ama her nedense mutluluğuma engel olacakmış gibi hissediyorum. Bu aralar en fazla düşündüğüm şey üvey babamın ölümü. Neden bilmiyorum ama ben henüz küçücükken bana yaptıklarını ona ödetmek istemiştim. Onun ölümünün peşimden gelebileceğini tahmin edememiştim.

Eylül ayındaydık. Bir gece düşünüyordum ki... Canımı yakanların canı yanmalıydı. Henüz 13 yaşındayken her genç kız gibi benim de hayallerim vardı. Evlenecek, ilk cinsel deneyimimi sevdiğim adamla, kocamla, yaşayacaktım. O adam tüm hayallerimi alt üst etti günlük. Üstelik ondan başka sığınabileceğim birileri yoktu. 5 yıl boyunca o işkenceye katlanmak zorundaydım. Ve katlandım da. Ama sıra ondaydı.

Onunla konuşup her şeyi unuttuğumu söylediğimi, beni evine davet ederse bunu ona kanıtlayabileceğimi açıkladım. Ve o kadar aptaldı ki buna inandı. Yıktığı onca hayalden sonra buna gerçekten inanabildi.

Onun evine gittiğimde saat çok da geç değildi. 21.30'da evden içeri girdim. Henüz bir planım yoktu. Söyledikleri gibi: Planlar plansızdı. 

Bir saat kadar normal iki kişi olarak konuştuk. Daha sonra bize birer kadeh ve koca bir şişe viski getirdi.

Saatler geçtikçe dili dolanıyor üstelik bana umrumda olmayan özel hayatını anlatıyordu. Yaptıklarından pişman olduğunu söylüyordu.

"Üzülme" dedim. "Gün doğmadan neler doğar" . Bu sözüme şaşırsa da alkol bedenini çoktan ele geçirmişti. Sızıp kaldığında saat tam 00.35'di.

Onu da bir önceki kurbanlarıma yaptığım gibi bağladım. Ama bu sefer kollarından tavana bağlamıştım. Bu adamın çok geç ölmesini istiyordum.

Ayıltmak için yüzüne bir sürahi buzlu su döktüm. Anında kendine geldi ayı. O da şaşkındı. Şaşkınlığını gidermek için kısa bir açıklama yaptım:

"Canımı yaktığın için pişmandın. Kendini affettirmek istiyordun. Al işte sana bir fırsat. Sen korkacak, bağıracak ve bana yalvaracaksın. Ben de karşılığında seni affedeceğim."

Bu sözlerimin üzerine bana sövmeye başladı. Bana yaptıklarından sonra beni iyice sinirlendiriyordu ve bunun ateşle oynamaktan farkı yoktu.

Bu deyimden yola çıkarak son model ütüsünü prize takıp ısınmasını bekledim. Bu sırada onu dehşete düşürmek için anlatmaya devam ediyordum.

Bir sigara yaktım. Şimdi içmeyecektim de ne zaman içecektim? 

Bir süre sonra, sigaramın tam ortasında, onun da beklemekten sıkıldığını fark edip

" İster misin?" diye sordum.

Aldığım cevap tam tahmin ettiğim gibi 'evet' oldu. Bunun üzerine sigarayı pek de narin olmayan sırtına yapıştırıp bastırarak döndürdüm. Haykırışları bana yaptıklarının binde birini bile unutturamamıştı. 

Isındığını tahmin ettiğim ütüyü koca göbeğine sertçe bastırdım. Tam da istediğim gibiydi her şey. Canı yanıyordu. Ruhsal anlamda bunu yapamasam da fiziksel olarak yaptığım şeyde çok başarılıydım. Bana atmaya çalıştığı tekmeden kurtulup bacağına ütüyü bastım. Salonu feci bir yanık kokusu sarmıştı.

Vücudunda kızarmayan yer kalmamış sayılırdı şimdi. Yanmayan tek yeri, her baktığımda anılarımı depreştiren tiksinç yüzüydü. Tanrı'm üzgünüm. Ama yüzünü en sona bırakmıştım. Tıpkı ana yemekten sonra getirilen tatlı gibi...

Bu aralar sürekli yanımda taşıdığım çuvaldız iğnesini çantamdan çıkarıp yanık boynuna batırdım. Sanırım sinir hücrelerine zarar vermiştim çünkü istediğim şekilde bağırmamıştı. Bunun üzerine tekrar batırdım ve tekrar. Artık boynundan fışkıran kanlardan benim üzerim de mahvolmuştu. Yüzüm, kıyafetlerim onun pis kanıyla kaplıydı. Olsun, diye düşündüm. Her salisesine değmişti doğrusu.

En sona bıraktığım yüzüne gelince... Ölmeden önce bu kadar acı yeter diye düşünsem de içimdeki hayalleri yıkılmış küçük kız çocuğu haykırıyordu devam et diye. Bende onu dinledim. Sonunda o küçük kız için intikam alıyordum.

Elime ütüyü alıp yavaş yavaş yüzüne bastırdım. Hala ölmemişti ve hayatımda duyup duyabileceğim en ürkütücü çığlığı atmıştı.

İşte o an küçükken ona karşı koymaya çalıştığım anlarda attığım acı çığlıklar aklıma geldi ve gözyaşlarım benden bağımsız olarak akmaya başladı. İşte bitmişti. Hepsi bu kadardı.

Ama son olarak yapmak istediğim bir şey daha vardı. Az önce sigaramı yaktığım çakmakla üvey babamın saçlarını tutuşturdum. Ütünün plastiğini de parmak izlerimi yok etmek için yaktım ve arkamda kanıt bırakmadığımdan emin olduktan hemen sonra o evi terk ettim.

İşte böyle günlük. İçimde sıkıntı mı oluştu? Hayır. Ben sadece her şeyin daha iyi olmasını dilerdim. Keşke küçükken bana bir baba gibi davransaydı. Keşke tüm bunlar olmak zorunda olmasaydı.

Yine de geçmiş geçmiştir ve herkes hak ettiğini bulur günlük...


Feminist Katilin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin