İyi geceler günlük,
Bugün yine eskileri yad etme günü. İçimden gelenleri dışa vuruşumun başka bir hikayesi.
Bu olay olalı aradan pek bir zaman geçmedi. Ama yine de derinime işledi.Bir sabah kalkıp her zamanki gibi güne küfrederek açtım gözlerimi. Sabahın bilmem kaçında kalkıp soğuktan kıçım donarken mecburiyetten işe gitmek hiç işime gelmiyor. Ama para harcaması ayrı bir mevzu günlük. Oraya hiç girmeyelim.
Aslında işe her sabah otobüsle giderim ama ilginçtir ki o gün taksiyle gideceğim tuttu. Her neyse. Otobüs sırası kadar olmasa da taksi sırası da baya vardı. Tam sıra bana gelmişti ki hasta olduğu her halinden belli bir teyze,hatta o kadar ufak tefekti ki teyzecik, benden sıramı istedi. Aklınıza ne geldiğini biliyorum ama ben gaddar biri değilim. Sıramı seve seve teyzeye verdim.
Buraya kadar her şey normal. Öyle değil mi? Fakat daha sonra arkadaki orospu çocuğunun biri bana "Biz sıra beklemeyelim o zaman. Herkes herkese yerini versin bu sıranın sonu gelir mi?" diye bağırdı. Aslında başta yaptığım iyilikten dolayı huzur doluydum ama adam üzerime gelmeye başladıkça sinirlerim bozuldu. Zavallı bilmiyordu benim sinirlerimin bozulmasının hayatına mâl olacağını.
Taksiye adamla beraber bindik - aynı yere gideceğimiz için- adamın iş yerinin adresini aldım. Aptal adam. Artık ona ulaşabilirdim.
Akşam olup da mesai saatinin bitmesini iple çektim. Saat saat, saniye saniye saydam resmen. Herkes hak ettiğini almalıydı.
İşten çıkıp sabahki gibi bir taksiye bindim. İstikamet: Adamın çalıştığı yer! İleri! Oraya yaklaşık yarım saatte vardım ama ulaşana kadar "gitmiş midir?" diye de kendi kendimi yedim durdum. Ama hayır. Gitmemişti. Taksiciyi onu alması için durdurdum.
"Şey pardon, sabahki aptallım yüzünden özür dilerim. Lütfen bana eşlik edin." Derken içimden ekledim "Bu ölüm dansında"
Hava zaten yağmurlu olduğu için teklifimi düşünmeden kabul etti. Ama adam benden önce inmemeliydi. Onu evime davet etmeliydim.
"Acaba bu akşam kendimi size affettirmek için sizi bana davet etsem? Elim mutfağa yatkındır? "
Bu numara çoğu zaman şaşmaz. Bu sefer de şaşmadı.
" Olabilir aslında."
"Bugün saat 19.00' da bekliyorum o zaman sizi." deyip adresimi verdim. Her insan zeki değildir öyle değil mi? Bazıları da bu adam gibidir."Pardon isminiz neydi?"
"Derin ben. Siz?"
"Mustafa. Memnun oldum güzel bayan."
Bana geldiğinde ben de memnun olacağım Dedim içimden.
Apar topar yemek hazırlarken zil çaldı. İste beklenen an.
Musfaya salondaki koltuğa otururken ben de montunu asıp hemen dibine -neredeyse kucağına- oturdum. Niyetimi anlamıştı ve bu hoşuma gitti. Yemeğe kadar sadece sohbet ettik. Yemeğin içindeyse bir miktar iyice toz haline getirilmiş uyku hapı vardı. Yerken bir şey anlamadı.
Sıra gelmişti gecenin ikinci en güzel anını yaşamaya. O koltukta otururken ben hızlıca sofrayı topladım. Hiç yardım etme çabasına girmedi ayı. Her neyse. İşim bittiğinde yavaşça yanına oturup üzerindeki gömleğin düğmelerini çözmeye başladım. O da sanki dünden razıymış gibi bana eşlik etti.
Aslında yatakta geçirdiğimiz o 1 saatin hatrına teyzeye söylediklerini unutabilirdim. Ama yapmadım. Bu haksızlık olurdu. Uyku hapının etkisiyle tam işimiz bittiğinde uykuya daldı. Dozunu iyi ayarlamışım.
Onu da diğerleri gibi bağladım. Yoksa gücüm yetmezdi. İçerden et bıçağını alıp uyanmasını bekledim. Baktım uyanmıyor buzlu suyla uyandırmanın hazzını yaşadım. Tabi o da diğerleri gibi şok oldu başta ama kendine gelince yalvarmaya çoluğundan çocuğundan bahsetmeye başladı. Ne yani? Hem evli hem çocuklu bir erkekle mi yatmıştım? Yuva bozan kadın olmaktan hep korkmuşumdur. Belki benimle sevişmeseydi onu affedebilirdim. Ama artık şansı kalmamıştı.
Et bıçağıyla önce vücudunda küçük ama kan dolu çukurlar açtım. Bu zaten yeterince hoştu ama saatlerce bunu yapmak istemiyordum. Bu yüzden sadece belden üstüne yaptım.
Daha sonra yine et bıçağını kullanarak yavaşça derisini yüzmeye başladım. Önce sağ kol. Çünkü bana ilk orası temas etti.
Çok geçmeden komşuları başıma toplayacak kadar bağırdığından çok sevgili Mustafa'mın ağzına topaklanmış bez teptim. Bu daha iyiydi. Yine de seslerini duymak ferahlatıcıydı.
İki saate vücudunda deri kalmayan bu adam pes etmiş fakat sonunun gelmesini hala kabullenmiyordu. Kabul edeceksin dedim içimden. Banyoya gidip küvetimi suyla doldurdum ve mutfaktaki koca kavanozdan duran tuzu kuvvete boşalttım.
Mustafa'nın kaçmaya hali olmadığını görünce ipleri çözüp kolundan tutarak banyoya götürdüm. Daha çok sürükleme gibiydi. Neyse. Banyoya götürüp tuzlu sıcak suyun içine attım onu. İste vicdansız insanları bu bekler.
Ölüleri uyandırabilecek bir şekilde çığlık atmaya çalıştı ama bez buna müsaade etmedi. Ve koca adamın dayanabildiği sadece 3 dakika oldu.
Öldüğünü anladığımda onu eski emektarımın arka bagajına yerleştirdim ve ayağına asla aşınmayacağından emin olduğum betonları bağlayıp denizin derinliklerine attım.
İşte böyle günlük. Bu adamın hak ettiği bir şey değildi de neydi? Yapması gereken tek şey yaşlı teyzeye birazcık saygı göstermekti. Ama o yapmamayı tercih etti üstelik karısını benimle aldattı. Hayır günlük. Ben cinayet işlemedim, ben sadece dünyadaki adalet sistemini eşitlemeye yardım ettim, hepsi bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feminist Katilin Günlüğü
Mystery / Thriller"Canımı yakan herkesi eninde sonunda öldüreceğim. Derisi varsa keseceğim. Nefes alıyorsa buna bir son vereceğim."