Sınıftan çıkarken Arda arkamdan bağırmıştı ama onu duymamazlıktan gelmiştim. Müdürün okuldan çıkmama izin vermeyeceğini bildiğim için abimi aramak zorunda kaldım. İkinci çalışta "efendim prenses" diyerek açtı. Sanırım onu affettiğimi düşünmüştü. Aslında şu an abimle küs değildim ama abim bunu henüz bilmiyor. Sadece biraz kırgınım ama o da zaten abartılacak bir şey değil. Ben kimseye kolay kolay küsen biri değilim, küssem bile bir süre sonra yumuşar geri barışırdım. Ama bu durum abim için geçerli değil yani bu durumu biraz kullanmalıyım değil mi?
Abime," abi beni gelip okuldan alır mısın?" diye sordum. Abim,"alırım abicim de senin sesin niye böyle geliyor, Ada bir şey mi oldu yoksa?" Az önceki neşeli sesi gitmiş yerine endişe dolu bir ses gelmişti. " Yok abi önemli bir şey değil, gelince anlatırım," deyip kestirip attım. "Tamam sen beni bekle, on beş dakikaya ordayım."
Abim dediği gibi on beş dakika sonra kapıda görünmüştü. Üzerindeki kıyafetlerden motorla geldiğini anlamıştım. Biliyordu kerata motora hayır diyemeyeceğimi. Abimin geldiğini gördüğümde, ağır adımlarla yanına ilerledim. Bir anda içimden sımsıkı sarılmak geldi abime, öyle de yaptım. Abim başta şaşırsa da bir süre sonra, sarılışıma karşılık vererek kollarını benim gibi sımsıkı sardı. Bir süre öylece kaldıktan sonra abim " en sevdiğim tişörtü sümüklü görmek istemiyorum prenses" dedi. Abim diyene kadar ağladığımın farkında bile değildim. Hemen abimden ayrılıp kızgın kızgın ona bakmaya başladım. Benim bu halime kahkahalarla gülerken bana tekrardan sarıldı ve "senden değerli mi?" dedi. Ukalalığımı konuşturdum ve "hiçbir şey benden değerli değil" deyip motora ilerledim. Motorun arkasındaki kaskı kafama geçirip abimi beklemeye başladım. Abim mesajı almış olacak ki o da kaskını taktı ve motora bindi. Kollarımı beline sıkıca sardım ve abim o anda gazı kökledi. Hızı severdim hatta seneye motorsiklet ehliyeti almayı bile düşünüyorum. Aslında şu an motorsiklet sürebiliyorum. Abim geçen yaz biraz öğretmişti. Yaşım tutmadığı için bir yıl daha beklemem gerekiyor.
Ben motorun büyüsüne kapılmışken ani bir frenle kendime geldim. Kaskı çıkarıp çevreme bakındığımda iskeleye geldiğimizi gördüm. Ne zaman sinirlensem ya da üzülsem buraya gelirdim. Denizin kokusunun ve dalgaların sesinin, mucizevi bir rahatlatma özelliği vardı sanki. Motordan indim ve iskelenin kenarına kadar yürüdüm. En kenara geldiğimde durdum ve denizin o mis gibi kokusunu içime çektim. Az da olsa rahatladığımı hissettim bi an. Gözlerimi rüzgarın, kendilerini yönlendirmesine izin veren, o nereye isterse oraya yönelen dalgalara sabitledim.
"Denizin maviliğinde kaybolmuşken, hala seni üzen şeyleri mi düşünüyorsun? İçindeki tüm üzüntüleri denize bırak ve dalgaların onları gizleyip, uzaklara götürmesine izin ver." abimin söylediği şeyler o kadar çok rahatlatmıştı ki beni, ben de öyle yaptım. Tüm kırgınlıklarımı hırçın dalgalara teslim edip, uzaklara götürmesine izin verdim.
Abim " Ada dün gece için senden çok özür dilerim. Biliyorum yaptıklarımda hatalıyım. Ama inan sana bir şey oldu diye çok korktum. Dün gece telefonum çaldığında, tam cebimden çıkarırken birine çarptım ve telefon yere düştü. Açmaya çalıştım ama artık yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Bir süre sonra seni merak ettim ve bir arkadaşımın telefonundan aradım. Sen açmayınca, Kayra'yı aradım. O da telefonu açmayınca çok merak ettim. Eve gittiğimde sizi sapasağlam görünce rahatladım. Ama telefonlara bakmadığınız için biraz sinirlendim. Aslında sana bağırmak istememiştim, gerçekten bir anda oldu. Çok özür dilerim bitanem. Beni affedebilecek misin? " diye sorunca, kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Abimle uzun zamandır bu kadar ciddi bir konuşmamıştık. O genellikle her şeyi eğlenceye alırdı.
Ona baktığımda gözlerini kaçırmıştı. Bir dakika onun yüzü ıslak mıydı? Ne yani Toprak Korkmaz ağlamış mıydı? Abimi uzun zamandır ağlarken görmemiştim. Sanırım o da böyle görünmek istemiyordu. Biliyordu onunla dalga geçeceğimi. Ama bu seferlik görmemezlikten gelebilirdim sanırım.
Abimin beline kollarımı dolayıp " kocaman bir çikolatalı pasta olsa sanki affedebilirim" deyip sırıttım. Abim yanağımı sıkıp," emriniz olur " diyerek gülümsememe eşlik etti.Biraz daha durduktan sonra geldiğimiz halimizin aksine, mutlu bir şekilda ayrıldık iskeleden. Eve giderken abim kocaman bir çikolatalı pasta aldı.
Eve geldiğimizde mutfağa gidip pastayı açtım ve bir tepsiye yerleştirdim. Dolaptan vişne suyunu aldım, iki bardağa koydum. Tepsinin yanına bardakları da koyduktan sonra salona gittim ve tepsiyi masanın üstüne bıraktım. Çatalın birini abime verip diğerini kendime aldım. Abimle bir süre bakıştıktan sonra, çatallarımızı pastaya daldırdık. Pastaya ilk çatal atan ben olmuştum ve kocaman bir parçayı ağzıma tıkmıştım. Abim de benden aşağı kalmayıp koca bir parçayı ağzına attı. Evet biz abimle pastayı kesmeden, direk çatal daldırarak yerdik. Hayvanlığımızı her alanda kanıtlıyoruz, abi-kardeş 😄😄
Pastayı yerken abim korktuğum soruyu sordu ve " bugün niye seni okuldan almamı istedin? Kötü bir şey mi oldu? Sesin de hiç iyi gelmiyordu. Bir an için dünki olay yüzünden diye düşündüm ama başka şeyler de var gibi. Anlatmak ister misin? " deyince sabahki Arda'yla olan kavgamızı kelimesi kelimesine anlattım. Abimden hiçbir şeyimi saklamazdım. Her şeyimi anlatırdım, o da beni dinlerdi.
Abim beni dikkatle dinledikten sonra " bak Ada, Arda'yla uzun zamandır arkadaşsınız, hatta arkadaştan da öte kardeş gibisiniz siz. Ve gördüğüm kadarıyla ikiniz de birbirinize çok değer veriyorsunuz. Arda da benim yaptığım hataya düşmüş, anlayıp dinlemeden sana bağırmış. Bu durumda sen haklısın ancak kendini biraz Arda'nın yerine koyarsan onun da kendine göre haklı yönlerinin olduğunu göreceksin. Zaten Arda şu an sana bağırdığı için çok pişmandır. Ve yeterince üzülmüştür." dedi.
Aslında abim haklıydı. Sonuçta Arda benim her şeyimdi. O benim olduğu kadar, ben de onun için değerliydim. Ve eğer ben, böyle bir durumla karşılaşsaydım daha büyük bir tepki verirdim.
Pastanın yarısına geldiğimizde, kapı çalındı. Kalkıp kapıyı açtım. Karşımdaki kişinin, ağzını açmasına fırsat vermeden boynuna atladım. "Ada ben- " diye konuşmaya başladığında, " sadece sus ve sarıl aptal şey " dedim ve kollarımı daha çok sardım... 😄😄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİŞTİ
Teen FictionBenim hayatımda ne badboylar var ne de ben kötü çocuğun aşık olduğu masum kızım. Normal bir hayatım var. Tıpkı sizler gibi. Fakat sanırım hayatım artık bu rutinden sıkılmış ve değişmek istiyor. Elden ne gelir, ben de ona uyacağım tabiki. Birbiriyle...