On Dördüncü Bölüm

66 13 1
                                    

            Belki de kendini büyük bir insanlık suçu işlemiş gibi hissettiğin zamanlar olmuştur. Ne yaptığını ve neden yaptığını düşündüğünde, bir türlü cevap veremediğin sorular sormuşsundur kendine. Bir parçanı bir yerlerde bırakıp çekip gitmek istemiş ama yapamamışsındır...

Oysa yalnızca sevmişsindir çoğu zaman. Saf ve pamuksu bir hisle çarpmıştır kalbin sadece. Gözlerin kapandığı zaman düşlerindeki tüm boşlukları dolduran biri girmiştir hayatına ve sen de onu sevmişsindir.

Günün birinde biri çıkar karşına ve neye uğradığını şarşırırsın onu görünce. Görme sinirlerin; beynine daha önce böylesine güzel bir sinyal göndermemiştir sana göre. Nöronların; hiçbir duyguyu sana tattırmak adına böylesine güçlü bağlantılar kurmamıştır. Kalbin o anda, kan pompalamak dışında o kadar çok şey yapar ki, şaşırır kalırsın.

Biri çıkar karşına ve eskilerin, "İlk Aşk" dedikleri şeyin bu olduğunu anlarsın o anda. Sesi, daha önce duyduğun tüm seslerden farklıdır. Aklın karışır ve mantıklı düşünemezsin. Sanki biri kafatasının içine sinsice girmiş ve tüm devrelerini altüst etmiştir.

Duygular doğru ama insanlar yanlıştır bazen ve sen yanlış insana doğru duyguları yükleyince altüst olur tüm dünyan. Böylece senaryo değişir; bir gün biri çıkar karşına ve tüm yaşamını tepetaklak eder. Masum duygular ve yanlış insanlar...

Dünyanın güneşe olan mesafesinin birazcık daha uzak ya da yakın olmasıyla tüm iklimlerin altüst olacağını bildiğin için; böylesine mükemmel bir sistemin sana nasıl olup da yanlış birini gönderdiğini düşünür ve işin içinden çıkamazsın. Belki bir zamanlama hatasıdır bu kesişme, belki de bir köşe başında çarpıştığın o gizemli yabancının yere dökülen kitaplarını toplamış olmasından etkilenerek, öyle olması gerektiğini düşündüğün bir tesadüftür sadece.

Yanlış insanlar, doğru duygularla bir araya geldiğinde, kaçınılmazdır aşk kazası... Sen yalnızca sevmişsindir... Yanlış insan olup olmadığını bilmeden... Kimsenin umurunda değilsindir bu acıyla baş başa kalmışken. "Boşversene..." der içinden bir ses, "Sen acını yaşamaya bak" ve sen de yaşamaya bakarsın acını sonuna kadar.

Onunla her şey mümkünmüş gibi gelirken, o olmadığında her şey; imkânsıza dönüşür. Nasıl edip de içinden çıkacağını bilemezsin. Bir yanda sana hissettirdikleri vardır ve bunca yıldır seninle birlikte çarpan kalbin yanılıyor olamaz. Bir yanda ise, yanlış gibi olan ve hatta olmaması gereken bir sürü şey vardır ve mantık seni, öfkeli bir çocuk bakıcısı gibi azarlar.

Hayat onunla yaşanmaya değer gibi geliyorsa eğer ve sen onun olmadığı bir dünyada nefes almanın bile anlamsız olduğunu düşünüyorsan, zehir kanına iyice bulaşmıştır artık.

Belki de hatırlaman gereken başka şeyler vardır; mesela ondan önce de bir hayatın olduğu gibi... Onun olmadığı zamanlarda da nefes alabildiğini düşününce, belki giderken evrendeki tüm oksijeni yanında götürmemiş olduğunu anlar ve derin bir nefes aldığın zaman, bunu tek başına da yapabiliyor olduğunu hatırlarsın.

Umut her yerdedir ve senin onu göremiyor olman, onun olmadığı anlamına gelmez...

Bir tutam umut, her zaman bir yerlerde vardır. Görebilmek için, açman gerekir gözlerini. Dokunabilmek için, ellerini uzatman...

Umut sana kim olduğunu hatırlatır. Sadece sevdiğini ve belki de yanlış insanı sevdiğin için tüm bunların başına geldiğini söyler. Yanlış duygular değil; yanlış insanlar yüzünden...

Sadece sevmişsindir oysaki... Ne ayıptır bu, ne de günah... 


Söyle Sebastian (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin