Son Gülen!

243 25 0
                                    

Ne! Ne diyor yahu bu adam? Kim ki o benle böyle konuşuyor. Birde marifetmiş gibi birkaç adım daha geriye çekilip, elini burnunun önünde ileri geri sallıyor. Tamamen afallamış durumdayım.

"Ne diyorsun sen ya! Kokmaz bir kere benim ayaklarım!"

İnanmadığını oldukça belli eden bir bakış atıp, mutfağa doğru ilerledi. Sesten anladığım kadarıyla buzdolabını açtı. Peşinden ilerleyip mutfağa gittiğimde bir elinde sürahi bir elinde kocaman bir bardak kana kana su içiyordu.

Bardaktaki suyu bitirdiğinde ağzının kenarlarında kalan su damlalarını elinin tersiyle silip bakışlarını tekrar bana dikti.

"Sana eve gelen misafire su ikram etmeyi öğretmediler mi? Hele ki elinde kocaman bir koli ile beş kat çıkmış birine. Hem Nur nerede ?"

"Hakaretlerin bittiyse gidip Nur geldiği zaman gelir misin? Şahsen bunca berbatlığın üzerine bir de karakol çekemeyeceğim!"

Oldukça sakin bir ses tonuyla lafımı bitirdikten sonra mutfaktan çıkıp kapıya doğru yürüdüm. Adımlarım fark etmesem de sertti. Hala aralık olan kapıyı sonuna kadar açıp Bay Sevimsize doğru döndüm. Onu hemen arkamda görmeyi beklemediğimden dolayı yine öylece kala kaldım.

Konuşmaya gerek duymadan elimle dışarıyı işaret ettim. Sol kaşı tekrardan havaya kalkarken dudaklarında alaycı bir gülümseme vardı. Adımını dışarıya atmadan önce yine kendi gibi sevimsiz laflarının hedefi oldum.

"Bir de misafiri kovmak ha. Vay be!"

Lafının bitimiyle kendini dışarı attı. Tam bana doğru dönüp ağzını açmıştı ki kapıyı var gücümle yüzüne çarptım! Uyuz herif!

--

Aradan geçen bir hafta beni kendime az daha olsa getirmişti. Hala kendi kendime kaldığım anlarda eskilere dönsem, içimde kendimle savaşsam da genel olarak daha iyi hissediyordum. Nur işe gittiği zamanlarda bazen çıkıp Ankara'yı geziyorum bazen de evde kalıp kitapların içine gömülüyorum.

Neredeyse her gece geç saatlere kadar Nur ile konuşup dertleşiyoruz. Hep hayalimizdi aynı evde yaşamak. Şimdi bir süreliğine de olsa aynı evdeyiz. Gerçi onunda düzenini bozdum. Tek başına rahat rahat yaşıyordu. Ben olduğum için her gece işten çıkar çıkmaz eve geliyor. Enişte ile bile asker arkadaşı gibi konuşuyor telefonda, eski sevgilimi hatırlayıp, üzülmeyeyim diye. Canım arkadaşım benim. Hep önce beni düşünür zaten. Küçükken de böyleydi. Hatta çok iyi hatırlıyorum onunla ilk tanıştığım zamanlarda bizim sınıfta bir çocuk vardı. Ama ben nasıl hoşlanıyorum çocuktan bir bilseniz. Renkli renkli bilyeleri vardı bir sürü. Sadece bir tane simsiyah bilyesi vardı, bana vermişti. Ben sabahtan akşama kadar Nur'a çocuğu anlatıyorum tabi. Aradan yıllar geçti , biz büyüdük. Çocukla yollar ayrıldı tabi görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki. Laf arasında konuşurken Nur o çocuğu ilkokul birinci sınıfta beri sevdiğini söyledi. O an ki şaşkınlığımı daha hiçbir şey de yaşamadım. Her halinin hareketinin anlamını bildiğim kardeşim dediğim kızın yıllarca ona aşık olduğunu anlayamamıştım ama o da çok iyi saklamıştı. O öyle biri işte. Benim canımdan ötedir.

Şu sıralar o kadar çok eskileri, yaşadıklarımızı düşünüyorum ki. Yakında geçmişte yaşamaya başlayacağım neredeyse. Ama elimden yapacak başka bir şey gelmiyor. Şu an ki hayatım o kadar berbat ki , anca geçmişteki güzel anılarımla ayakta kalabiliyorum.

Elimdeki kitabı koltuğun kenarına bırakıp ayağa kalktım. Mutfağa gidip ısıtıcıya su koydum, son zamanlarda kahve delisi olmuştum. Gerçi hiçbir şey demleme çayın yerini tutmuyor ama bütün gün tek başına olunca ne tadı çıkıyor ne de demlik bitiyor. Raftan bir fincan alıp içine kahve ve süt tozu koydum. Isıtıcı suyun kaynamasıyla kapanırken aynı anda kapı çaldı. Fişi çekip kapıya doğru hızla ilerledim.

Ellerimi BırakmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin