Bedeni yattığı yatağı benimsemeye başlarken ilk defa huzurla uyandı. Yorganı üzerinden atıp doğruluğunda sağ tarafına gözü kaydı. Yan yatağı düzgünce toparlanmış, Maggie'nin eşyaları kaldırılmıştı.
Ayağa kalkıp etrafı kontrol etti. Çekmecenin üzerindeki küçük not gözüne ilişince katlanmış kağıdı açtı. Üzerinde eğik el yazısı ile özenlice şu dizeler yazılıydı.
Sevgili Camila,
Seninle odamı paylaştığım bu kısa süre içerisinde beni arkadaşlığın ile kutsadın. Bana önyargılı olmayan yaklaşımın, sevgiyle bakışın iyileşme sürecimin son adımı olan bu zamanları hızlandırdı. Artık kendime zarar vermeye olan eğilimimden kurtuldum, çünkü biliyorum ki insanlar beni sevebilirler. Çiçekler gibi, dikenlerimiz var derken içimizdeki güzel kokudan vazgeçiyorduk ve soluyorduk henüz sonbahar gelmeden. Sadece bize biraz sevgi, biraz da su verecek insanlara ihtiyacımız varmış oysa ki. Lauren hakkında konuşmalarımız konusunda düşündüm. Belki de bir insanı bu kliniğe düşürebilecek önyargıyı, biz de ona göstermişizdir. Fındıklı çikolatalarımı yastığımın altında sana bıraktım.
Sevgilerle,
Maggie.
Camila yarı uykulu kağıdı okurken gülümsediğinin farkına varmamıştı. Kağıdı kenara koyup Maggie'nin yatağına ilerledi ve yastığını kaldırdı. Yarısı yenmiş ama ambalajında duran çikolatayı içinde buruk bir his ile ama gülümserken midesi ile buluşturdu.
Yemek saatinde masadaki tek kişilik boşluğu sessizlik doldurdu. Camila karşısındaki masaya odaklandı, bir çift yeşilden yoksundu. Umursamayarak yemeğine devam etti.
Personelden birinin "Duş kabinlerine." demesi ile irkildi. Ortak paylaşım alanlarından hoşlanmazdı.
Etrafındakiler umursamazca kıyafetlerinden kurtulurken Camila kıyafetleri ile bekliyordu. Herkes ona bakıyormuş gibi hissediyordu.
Bir hemşirenin "Ne bekliyorsun ?" demesi ile çoraplarını çıkarmak ile başladı. İç çamaşırları ile kaldığında kolundaki morlukları sağ eli ile sıvazladı. Sayılamayacak kadar çok enjektörün etkisi ile oluşmuş delik, morluk bulunuyordu.
Kenardaki havlulardan birine sarılıp kabin sırasına ilerledi. Ondan önceki hastanın çıkmasını beklerken sıkıntı içerisinde etrafı izledi. Kabinin kapısının sonunda açılması ile 'Sonunda.' diye geçirdi içinden.
İçeride ise hiç beklemediği birisi vardı. Beyaz tenine düşen siyah saçları, sıcaktan buruşmuş parmakları ve aşağısı kızarmış yeşil gözleri ile Lauren tüm sıcaklığı ile oradaydı.
Camila gözlerine bakarken içeriden süzülen buharın tenine değmesiyle terledi. Lauren ona bir kaç saniye baksa da kabine astığı havluya hızlıca sarıldı. Baktığı noktadan Camila'nın gözlerini kaçırmak adına yapmıştı bunu ; Kolundaki kesiklerden.
Yanından hızlıca uzaklaştı. Camila şaşkınlıkla duraksadı, kendine geldiğinde kabine ilerledi. Havluyu çıkartıp kabine astı, suyu açtığında saçlarının ıslandığını hissetti.
Hayat insanlara böylesine zarar verirken insanların kendine neden zarar verdiğini düşündü. Kendi yaptığı da bundan farklı değildi ama bu bir çeşit bağımlılıktı.Temiz kıyafetlerini giydikten sonra grup terapisine doğru ilerledi. On iki tane sandalye yarım çember oluşturacak şekilde sıralanmıştı. Kısa sürede buradan kurtulabilmesi için bu etkinliklere katılmak zorundaydı.
Boş olan üç sandalyeden birine oturdu. Genç, kirli sakallı bir adam baştaki koltuğa oturup konuşmaya başladı. "Merhaba." dedi gülümseyerek. Konuşurken kelimeler arasında derin derin nefes alıyordu. "Aramıza yeni katılanlar için ben Markus." Bir kaç dakika boyunca önceden nasıl alkol bağımlısı olduğundan, çocuklarına uyguladığı şiddetten ve bundan kurtuluşundan bahsetti.
Camila sıkılmaya başladığını hissedince etraftaki insanlara bakındı. Çoğu dikkat ile Markus'u dinliyor gibiydi. Tırnaklarına bakınan Lauren dışında.
Markus sandalyede oturanlardan paylaşmak isteyip istemeyen olduğunu sormuştu. Bir kaç kişi buraya nasıl geldiklerini ve dışarıda onları bekleyenleri kimi gözyaşları içerisinde kimi de hafif tebessüm ile anlattı.
Markus ,Lauren'a baktı. "Lauren." dedi. "Bugün bizimle paylaşmak ister misin ?"
Lauren başını kaldırıp ona baktı. Ifadesini bozmayarak yanıtladı. "Hayır, teşekkür ederim." Tekrar tırnaklarını diğer tırnakları ile düzeltmeye koyuldu.
Etrafa sessizlik çöktüğünde Markus gülümseyerek söze devam etti. "Tamam o halde." dedi. "Camila aramıza yeni katıldı. Onu alkışlayalım." Etraftakiler ellerini birbirine çarparak alkışladılar. Lauren eline bakmayı keserek gözlerini Camila'ya sabitledi.
"Bize buraya neden geldiğini anlatmak ister misin ?" dedi Markus.
Camila söze başladı.
" Iki çocuklu bir ailenin küçük olanıydım. Benim dışımda evin gurur kaynağı bir abim vardı, onun hataları affedilir, sınırsız sevgi beslenirdi. Henüz on beş yaşındayken babamı kaybettik. Bana hayatta en bağlı olan kişiydi, yokluğunda eve yeni bir erkeğin gelmesini asla kabul edemedim." Gülümsedi. "Sonra Leo ile tanışmıştım. Bana değer veriyordu ve ona güveniyordum. Bir gün bir partiden çıkışımızda ara sokaklardan birine girmiştik. Bana beni çok sevdiğini söylemişti. Bu bana söylediği son şeydi."
Lauren ona odaklanmış söylediği her sözcügü dikkat ile dinliyordu.
"Uyuşturucu aldığı bir kaç kişi onu gözümün önünde öldüresiye hırpalamıştı. Bundan önce bir kaç kez kokain çekmiştim ama damar yolu ile uyuşturucu hiç kullanmıştım, sonrası zaten buraya düşmem ile sonuçlandı."
Gözlerini zeminden ayırarak Markus'a yönlendirdi Camila. Markus soluksuz onu dinliyordu, etrafta sessizlik hakimdi. "Paylaştığın için teşekkür ederiz, Camila." dedi Markus tebessüm ederek. "O halde bugünlük bu kadar.." Markus'un sözü yarıda kesildi.
"Bende paylaşmak istiyorum." dedi Lauren. Etraftakiler başlarını çevirerek şaşkınlıkla ona baktılar. Bir senedir burada olan Lauren daha önce hiç hayatı hakkında konuşmamıştı.
"Hakkımda düşüncelere sahipsiniz." dedi. "Katil, uyuşturucu bağımlısı, alkolik, satanist olduğumu düşünüyorsunuz. Aslında hayat ufacık bir çizgiden ibarettir." Baş parmağı ve işaret parmağını yaklaştırarak görünmez bir ipi kavradı. "Yaşadıklarımız daima birbirine bağlıdır, her neden bir öncekinin sonucudur." Parmakları ile ipi iki ucundan bağladı.
"Ama eğer ipi ortadan keserseniz, elinizde iki farklı ip kalır. Burda olmamın sebebi iki ipe sahip olmam." dedi Lauren.
"Bunu biraz bize açabilir misin Lauren ?" dedi Markus.
Dudaklarını birleştirip ıslık sesi çıkardı Lauren. "Küçükken evimizde tıpkı böyle öten bir kanarya vardı. Ona her gün yemek verir, suyunu değiştirirdim. Bir gün yine kafesini temizleyecektim ki gözlerime siyah bir örtü çekildiğini hissettim. Kendime geldiğimde kanarya elimdeydi ama kanlar içindeydi. Diğer elimde ise uzun bir tel parçası vardı."
"Bundan sonra ailem beni bir psikoloğa götürdüğünde kişilik bozukluğu tehşisi konuldu, beynimi uyuşturan turuncu haplar kullanmaya zorladılar." Gülümsedi. "İşe yaramıştı, hiçbir şeye veya kimseye zararım dokunmuyordu ;Kendim dışında." Camilaya baktı.
Gözleri gözlerine çarptığında uzun bir süre ayrılmadı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly (Camren)
AcakCamila akıl hastahanesindeydi, Lauren ise sonsuz hapishanesinde.