Yb aslında Emirhan'ın gözünden olcaktı ama yine Öykü'nün ısrarları yüzünden uzun bir yb yazmak zorunda kaldım.
÷÷÷
Parti coşmuştu, gerçekten hem de. Öğretmenler bile.
Öykü'yle birlikte içeceklerin olduğu yere gittik ve içeceklere yumulduk.
Ice tea'nin tadı böyle değildi sanki ama içine ne kattılarsa çok... güzeldi.
"Öykü, tadı bir değişik sanki değil mi?" diye sordum Öykü'ye. "Boşver, yumul, çok susadım, merdiven çıktık o kadar hiç mi acıman yok." dedi umursamazca ve Ice tea'yi fondip yapmaya başladı. Dikkat çekerim, Ice tea'yi.
Etrafa bakınarak üçüncü Ice tea'mi yudumlamaya başladım. İpek ve Emirhan'ın telaşla bu tarafa geldiğini gördüm ama etraf bulanıklaşıyordu.
÷÷÷
Melisa'nın gözünden... (Birkaç dakika önce)
Beril ve Öykü gittikten sonra bıçağın üstünde bir etiket olduğunu fark etmiştik, ancak fazla şey bulamamıştık. Şimdi de Deniz ve ben partiye doğru ilerliyorduk.
"Beril'in eli nasıl oldu acaba?" diye sordu Deniz. Gerçekten, Beril nasıldı? "Bilmem, partiye gidince bakarız." diye cevapladım sorusunu.
Partiye girdiğimizde, herkes havasındaydı. Beril ve Öykü içecek masasının önündeydi. Deniz beni çekiştirerek salonun diğer köşesine götürdü ve içecek alıp içmeye başladı. Bir süre sadece durdum ve partiyi izledim. Deniz'e baktığımda, 4. bardağını içiyordu. Ben de bir içecek alıp tadına baktım ki, hey. Yok, ya yok. Bu şeyin içinde alkol mü vardı?
"Deniz!" diye konuştum telaşla. "Bu şeyin içinde alkol var!" Deniz dengesini yitiriyordu. Hemen diğerlerini bulmalıydık.
Deniz'i dengede tutmaya çalışarak, -ki bu zor oluyordu çünkü benden epey uzundu- partinin içinde ilerledim. Diğer masada Öykü ve Beril yoktu. Telaşa kapıldım ve adlarını bağırmaya başladım.
Salonun çıkışında, Emirhan ve İpek'i gördüm ve onlara doğru hızla ilerledim. Yanlarında Beril ve Öykü de vardı neyse ki. Rahat bir nefes aldım ve "Bunları ne yapacağız?" diye sordum.
"Tabii ki de Beril ve Deniz'in şu 'Çok Gizli Ev' lerine götüreceğiz!" dedi İpek. O da neydi?
"Her neyse, orası neresiyse götürelim işte!" dedim telaşla ama bir şeyi unutmamak gerkti. Salondaki içeceklerin içinde alkol olduğunu fark etmeyen hocalar ve öğrencilere ne olacaktı?
Tam o sırada arkamdan Yiğit fırttı. Bu çocuk niye her yerden fırtıyor? "Yardım ister miydiniz jojuklar?"diye sordu. Emirhan hemen atladı, "Sen şu salonu toparla ben de sana yardım edeyim."
Kaldık mı 3 sarhoş 2 akli dengesi yerinde olan mükemmmel insancık? Maalesef. "Nerdeymiş şu adı her nesye, şu ev?" diye sordum. Deniz ve Beril'in ortak bir evleri olduğunu biliyordum ama nerede olduğunu bilmiyordum. "Bir keresinde gitmiştim, ama biraz yürümemiz gerkecek." diye cevapladı İpek.
"Neeee, merdiven miii haaayııır Deeniiiz çıkmama yardım etseneeğğ!" diye konuştu Beril. İşte başlıyoruz.
"Off, kendiniz çıkmayı densenize canım arkadaşlarım." dedi İpek isyan edercesine.
Sonunda dışarı çıktık ve üçü birden bahçeye kustu. Neyse ki her yerde kar vardı.
Peki ya şimdi ne halt yiyecektik? Bizimkiler eve kadar yürüyemezlerdi. Saçmalamaya başlamışlardı bile.
"Bak Deniz, havada kuuuuşş uçuyyyooğ!" dedi Öykü ve havada rastgele bir yeri gösterdi. İpek ne yapıyor diye sormayın. İfşa buldu, kaçırır mı? Asla.
Tam o sırada mucize mi desem onun gibi bir şey oldu ve Emirhan elinde market arabasılyla çıkageldi. Yanımıza ulaştığında telaşla, "Hadi çabuk olun!" dedi.
Hemen üçünü de zar zor sığdırdık ve koşmaya başladık. "Vuhuuu! diye bağırmaya başladı üçü de. Deniz gülme krizlerinden birindeydi, (sarhoş değilken de güler) Beril, gözüne Öykü' nün malum saçı girdiği için ağlıyordu ve Öykü de saçma sapan hareketler yaparak, 'Matthew Espinosa!'diye bağırıyordu. Çok mükemmel arkadaşlarımızı görebilirsiniz.
Sonunda geldiğimizde, "Neden koştuk?" diye sormayı akıl ettim. "Onu hizmetli abiden çaldım." diye cevapladı Emirhan.
"Her neyse, kapıyı nasıl açacağız?" diye sordum.
"Tabii ki de paspasın altına anahtar koyacak kadar mal olamazlar." dedi İpek ve paspasın altına baktım. "Demek ki mallarmış." dedim onlara doğru anahtarı sallarken ve kapıyı açtım.
Küçük bir evdi. Çok küçük hem de. Öykü, Beril ve Deniz içeriye daldılar ve yere düşüp sızlanmaya başladılar. "Uff, bu yeri buraya kim koydu?"
"Aşkııaağğm." diye anırarak Deniz'e doğru atladı Öykü. Ben de dayanamayarak ifşaladım.
Qötülüq.Zorla tuvalete soktuk çünkü Öykü her bir şeye 'aşkııağğm, Matt' gibi şeyler söyleyerek yapışıyordu. Yatağa işemelerini istemezdik.
Üçünü de ikili yatağa yatırdık ve aşağı indik.
"Salonu hallettiniz mi?" diye sordu İpek. "Evet, aslında hayır. Sadece arabayı bulduk. Salon için hiçbir şey yapamazdık çünkü." diye yanıtladı Emirhan.
"Yani herkes hala sürtüyor!" dedi İpek. Güldüm ve "Sızmışlardır." dedim. "Bıçak kimde?"
"Bendeydi." dedi İpek ve kabanının cebinden küçük ama keskin bıçağı çıkardı. "Üstündeki etikette ne yazıyor?" diye sordum.
"Hiçbir şey, belki de bir yazıyı kapatmak için yapıştırılmıştır." dedi İpek ve etiketi düzgünce çıkardı. Sadece 'E' harfi vardı. "E, Elif olabilir." dedi Emirhan. "Veya sen olabilirsin." dedim dalga geçerek.
İpek etiketi yerine yapıştırdı ve "Bunu bulduğumuz yere koyacağız. Katil bunu almak için gelecektir." dedi. "İyi de, Elif, bıçaklanmadı ki, ilaç verilmişti." diye hızla konuştu Emirhan.
"Haklısın, en iyisi, sabah sakince düşünürüz. Biz diğer odada İpek'le yatalım." dedim ve böylece koltuğu Emirhan'a kakalamış olduk.
÷÷÷
-Beril
-Deniz
-İpek
-EmirhanNot: Sonunda hikayede 1. GÜNÜ atlattık. Fark ettiyseniz 6 bölüm de sadece 1 günü anlatıyordu.
Dipnot: Öykü ve İpek, işte size bir yb'cik!!! Multimedia'ya bakmayan çarpılır. (Dylan O'Brien♥♥♥)
Multi: Emirhan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞÜPHELİ
Mystery / ThrillerGizemli bir şekilde ölen Elif'ten sonra cinayetler başlar. Seri katilimiz acaba kimdir???