MERHABA DEĞERLİ OKURLARIMIZ,
POLİSİYE ROMAN KANLI İCAT'IN YAZARI GENÇOSMAN DENİZCİ OLUP, ESERİN TÜM YAYIN HAKLARI HAYAT YAYINLARI GRUBU'NA AİTTİR.
YAZAR GENÇOSMAN DENİZCİ'NİN SADE VE AKICI BİR DİLLE YAZDIĞI BU MUHTEŞEM ROMANDA, KENDİNİZİ ADETA KITABIN BAŞ KAHRAMANI BAŞKOMİSER FATİH'İN YERİNE KOYACAKSINIZ... SUÇLULARIN PEŞİNDEN MACERADAN MACERAYA KOŞARKEN İNCE BİR ZEKAYLA CİNAYETLERİ ÇÖZÜME KAVUŞTURACAKSINIZ.
BUYURUN, OKUMAYA BAŞLAYIN.
...GİRİŞ
Ayakkabılarının üzerine galoş geçirilmiş, elleri eldivenli, ağızları maskeli dört polis memuru, battaniyeye sarılı gencin cesedini apartmanın dışına çıkardıklarında, neredeyse iki saatten beri olay yerinin çevresinde bekleşen mahalleliyi bir hüzün kaplamıştı. Yaklaşık on kişiden oluşan topluluğun içerisindeki kadınların gözleri, anneliğin vermiş olduğu duygusallıkla olsa gerek ağlamaklıydı. Hele içlerinden ikisi vardı ki, ölen genci tanımadıkları halde hüngür hüngür ağlıyorlardı. İki eliyle gözlerini silmeye çalışan Fatoş, "Kız Ayşegül," dedi yanındaki komşusuna. "Sen tanıyor musun oğlanı, kimmiş?"
"Yok Fatoş, tanımıyorum. Ama bizim bey geçenlerde evine girerken görmüş, ayaküstü laflamıştı delikanlıyla."
"Okuyor muymuş?"
"Evet."
"Üniversitede mi?"
"Hayır, lisede okuyormuş."
"Vah vah, pek de gençmiş yavrum. Kimi, kimsesi yok muymuş acaba?"
"Bilmem ki Fatoş," diye cevap veren Ayşegül, on beş metre kadar uzağında, biraz korku biraz da meraklı gözlerle etraftaki olağandışı hareketliliği seyreden, mahallenin haylazları arasındaki oğluna seslendi. "Hüseyin... Hüseyin... Kime sesleniyorum oğlum. Duymuyor musun beni?"
"Duyuyorum anne. Ne var?"
"Çabuk buraya gel diyorum sana."
"Banane ya."
"Fatoş, bak görüyor musun edepsizi nasıl da omuz silkiyor?" diye dert yanınca, komşusu, "Hep aynılar Ayşegül, hep aynılar... Aha benim berduş da seninkinin yanında işte."
Karne tatili başladığından beri yağmurlu havalar sebebiyle evlere hapsolmuş çocuklar, nihayet bu sabah şehre merhaba diyen güneşle birlikte sokağa hücum etmişlerdi adeta. Sekiz on kadar yaramaz, dalmış oldukları oyundan fırsat bularak 'Polis Olay Yeri Girilmez' yazılı sarı bandın hemen dışında saf tutmuşlardı. Hüseyin bir elini arkadaşının omzuna atmış, diğerini de cebine sokmuştu. Hemen önlerinde cereyan eden hareketlilik, daha geçenlerde televizyonda seyretmiş olduğu polisiye film sahnelerine ne çok benziyordu. "Seyfettin, film mi çeviriyorlar yoksa?" diye sordu arkadaşına. "Yok be oğlum, ne filmi?" dedi Seyfettin. "Çocuk resmen ölmüş. Allah rahmet eylesin... Polisleri, arabaları görmüyor musun; telsiz konuşmalarını, siren seslerini duymuyor musun? Hem kameralar nerede?"
"Haklısın kardeşim. Benim ki de laf işte," diyerek Seyfettin'in yanından ayrılan Hüseyin, üç beş adımda annesinin yanı başında idi.
Ayşegül Hanım, bir kabahat işlediğinde annesinin karşısında tir tir titrediği kendi çocukluk dönemiyle karıştırmış olacak ki, elinin tersini gösterdi oğluna. Sözde gözdağı vermek isteyerek, "Neredesin bakayım sen. Deminden beri niye bağırtıyorsun beni milletin içinde," diye çıkıştı Hüseyin'e. "Bağırma sen de anne," diye karşılık verdi oğlu. "Geldim işte ne oldu?"
"Sus, cevap verme bana."
"İyi, tamam."
Bir süre sonra, "Kimmiş, öğrenebildin mi bari?" diye sordu Ayşegül Hanım. "O abiyle geçen hafta, okullar tatile girmeden iki gün önce yolda karşılaşmış, biraz laflamıştık," dedi Hüseyin. "Adını söylemişti ama unuttum, hatırlamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI İCAT
Misterio / SuspensoKan davasının hedefindeki genç mucidin yaptığı alet dikkat çeker. Uluslararası bir enerji şirketi bu aleti ele geçirmeye çalışırken, genç mucit ölü bulunur.