Metris Cezaevi'nin önünde aracını park eden Başkomiser Fatih, kapıdaki nöbetçi askere polis kimliğini uzatarak Müdür Beyi görmek istediğini söyledi. Cezaevi kapısını açan asker, "Buyurun Başkomiserim," diyerek ana kapıdan içeri aldı Fatih'i. "Biraz bekleyin, ben hemen Müdür Beye haber veriyorum."
İki kişi, az sonra cezaevi müdürünün odasında Türk kahvelerini yudumluyorlardı. "Demek hiçbir şey konuşmadan göçtü gitti bizim adam ha!" dedi Başkomiser Fatih. "Maalesef öyle," diye cevap verdi Tolga Müdür. "İşin kötü tarafı, adamın öldüğü gün, yani dün temyiz duruşması vardı."
"İlginç doğrusu!"
"Evet. Dün öğlene doğru mahkemeye gitmeye hazırlanıyordu."
"Ne diyelim, kader işte."
Cezaevi Müdürü Tolga Bey, "Çok ilginç bir adamdı Profesör David Clark," deyince Başkomiser Fatih, "Nasıl yani?" diye sordu.
"Sabahları erkenden kalkıp kültürfizik hareketleri yapardı," dedi Tolga Bey, "Kahvaltıdan sonra da günlüğünü açar dakikalarca yazardı."
"Siyah kapaklı günlük değil mi?"
"Evet ama siz nereden biliyorsunuz kapağının rengini?"
"Biliyorum, çünkü o defteri ben getirmiştim kendisine."
"Siz mi?"
"Evet."
"Ne zaman?"
"Geçen yıl ziyaretine geldiğim de getirmiştim."
"Şaşırdım doğrusu," diyen Tolga Müdür, "Dün telefonda da dediğim gibi asıl başka bir şey daha var Başkomiserim," diye devam etti.
"Evet öyle demiştiniz," diye karşılık verdi Fatih. "Merak ettim Müdürüm?"
"Koğuştaki görgü şahitlerinin ifadelerine göre Prof. David Clark, ölmeden önce, her gün yaptığı gibi yine günlüğüne İngilizce olarak yazıyormuş. Daha sonra günlüğü incelediğimde, en son yazdığı sayfada farklı bir şeyler karalamış olduğunu gördüm."
"Ne gibi?"
"Sanki birine bir mesaj vermek istemiş gibi."
"Ne mesajı? Kime?"
"Size!"
"Anlamadım! Bana mı?"
"Evet."
"Görebilir miyim şu mesajı?"
"Elbette," diyen Müdür Tolga Bey, masasının çekmecesinden çıkardığı Prof. David'in siyah kaplı, İngilizce olarak yazmış olduğu günlüğünü Başkomiser Fatih'e doğru uzattı. "Buyurun. Son yazdığı sayfayı açarsanız görürsünüz," dedi. Defterin sayfalarını hızlı hızlı çevirip söz konusu sayfaya geldiğinde, "police... chief... daily!" yani "Polis... şef... günlük!" yazan yarım yamalak kelimeleri gören Fatih, "Allah Allah!" dedi. "Hakikaten ilginç!"
"Sizce ne demek istemiş olabilir Başkomiserim?"
"Bilmem ki Müdürüm. Adamın ne demek istediğini pek anlayamadım?" Çok iyi derecede İngilizce bilen Fatih, defterin sayfalarını sondan geriye doğru tek tek incelemeye başladı. Prof. David Clark'ın, hapishanede geçirmiş olduğu günlerle ilgili anılarını yazmış olduğu ve genelde birbirinin benzeri olan sayfaları çevirdi, çevirdi, çevirdi... Sonra aniden durup defteri kapatan Başkomiserin kafasında sanki bir şimşek çaktı! "Buldum," diye seslice söylendiğinde, "Ne oldu Başkomiserim?" diye sordu Müdür Tolga Bey. "Günlükte bir şey mi buldunuz?"
"Profesör David, bu mesajında diğer günlükten bahsetmiş Müdür Bey."
"Diğer günlük mü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI İCAT
Misteri / ThrillerKan davasının hedefindeki genç mucidin yaptığı alet dikkat çeker. Uluslararası bir enerji şirketi bu aleti ele geçirmeye çalışırken, genç mucit ölü bulunur.