TANER ÖĞRETMENİN TELAŞI
Kriminal Müdürlüğü'nden ayrılan Başkomiser Fatih, Merkeze gelmişken İstanbul Emniyet Müdürü Salih Yazıcı'ya da uğramak istedi. Sekreteri Şeyda Hanımdan, Müdür Bey'in müsait olup olmadığını öğrendikten sonra görüşmeye giren Fatih'i, "Gel bakalım delifişek. Geç otur şöyle," diye karşıladı Salih Bey. "Elindeki dosyayla ilgili bir gelişme var mı?"
"Henüz bir neticeye ulaşamadım ama en kısa sürede halledeceğime inanıyorum Müdür Bey?"
"Ona ne şüphe Fatih'im. Sana güveniyorum. Ama keşke bu kadar acele etmeseydin be oğlum."
"Hangi konuda Müdürüm?"
"Cinayet Büro Amirliği hususunda..."
"Neden ki?"
"Biliyorsun, ben aslında senin direkt Asayiş Şube Müdürü olmanı istiyordum. Birkaç yıl içerisinde de bir ile Emniyet Müdürü olarak atanırdın."
"Aman efendim, yükseklerde gözüm yok benim; böyle iyiyim. Hem sahada olmak, suçluların peşinden koşturmak tam bana göre. Adeta hobim gibi bir şey bu benim."
"Herkes gibi sen de yaşlanıyorsun Fatih. Artık biraz durulmanın vakti geliyor."
"O da doğru ya Müdürüm. Ama şimdilik iyi sayılırım. Allah güç kuvvet verdikçe mücadeleye devam... Bu toplumda iyiler olduğu gibi kötüler de var ama her zaman iyiler kazanacak. Ve ben hep iyilerin, doğruların, haklıların, mazlumların kazanması için kötülerin peşinden koşmaya devam edeceğim."
"Aferin evladım. Seninle gurur duyuyorum."
"Sağ olun Müdür Bey. Bana olan güveninize hiçbir zaman halel getirmeyeceğim."
Başkomiser Fatih Korkmaz Cinayet Büro Amiri olunca makam arabasını değiştirmişler; 2014 model beyaz renkli, otomatik vitesli, sıfır bir otomobil çekmişlerdi altına. Aracına bindi ve emniyet kemerini taktıktan sonra montunun iç cebinden cep telefonunu çıkartıp yan koltuğun üzerine attı. İstanbul Aksaray'daki Emniyet Müdürlüğü binasının otoparkından ayrılıp Gayrettepe'deki Cinayet Büro Amirliği'ne doğru gaza bastığında daha beş yüz metre bile yol almamıştı ki telefon çalmaya başladı. Tanımadığı bir numaradan aranan Fatih, boynundan aşağıya sarkıttığı kulaklığın bir ucunu kulağına takıp sağ elinin işaret parmağıyla ekrana dokundu: "Alo," diyerek açtığı telefonun diğer ucunda oldukça heyecanlı birinin sesi vardı. "Alo, merhaba Başkomiserim. Bendeniz, Taner Sağdıç."
"Taner Sağdıç?"
"Fizik Öğretmeni Taner, hatırlayabildiniz mi?"
"Ha, hatırladım Taner Bey. Kusura bakmayın, kulaklıkla konuşuyorum da bir an için sesiniz çıkartamadım. Buyurun."
"Estağfurullah. Sizinle acil olarak görüşmemiz gerekiyor Fatih Bey."
"Konu neydi?"
"Nasıl söylesem bilmem ki... Erdoğan'ın projesinden bahsetmiştik ya size."
"Evet."
"O projenin başına bir hal gelmiş ki sormayın."
"Ne olmuş ki?"
"Okula gelip kendi gözlerinizle görseniz daha iyi olur efendim."
"Tamam, hemen geliyorum. On beş dakikaya oradayım inşallah."
Adnan Menderes Bulvarı üzerindeyken hızını arttıran Başkomiser, yaklaşık dokuz yüz metre sonra sağa dönerek Edirnekapı istikametine yöneldi. Beş dakikada Edirnekapı Şehitliği'ni geçip Fevzi Paşa Caddesi'ne ulaşan Fatih'in, daha önce bir kez gitmiş olduğu özel okula varması toplam on iki dakika sürmüştü. Başkomiseri Müdüriyetin kapısında karşılayan Fizik Öğretmeni Taner Sağdıç, "Ne yapacağımı bilemedim doğrusu Fatih Bey. İlk önce sizi arayayım dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI İCAT
Misterio / SuspensoKan davasının hedefindeki genç mucidin yaptığı alet dikkat çeker. Uluslararası bir enerji şirketi bu aleti ele geçirmeye çalışırken, genç mucit ölü bulunur.