ANKARA'DAKİ BULUŞMA
Kırk yıllık dostuna, "Alo, nerede kaldın yahu. Uçağı mı kaçırdın yoksa?" diye sitem edince, telefonun diğer ucundaki arkadaşı, "Geldim Bünyamin, geldim... Sen kahveleri söyle, beş dakikaya oradayım," dedi.
Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan Emniyet Genel Müdürlüğü binasının bulunduğu Dikmen Caddesi'ne varması yaklaşık yarım saatini almıştı. Selimiye Caddesi'nin başına geldiklerinde, bindiği taksinin şoförüne sola dönmesini söyledi. Takriben yüz metre ilerideki sokağın başında arabadan inen Salih Bey, birkaç dakika sonra köşedeki kafeden içeri girdi. İki eski dost hasretle kucaklaştı. Üç yıldan beri sadece telefonla görüşen İstanbul Emniyet Müdürü Salih Yazıcı ile Erzincan Cumhuriyet Savcısı Bünyamin Karaağaç, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde aynı sınıfta okumuşlardı. Çok uzun yıllara dayanan eski dostlukları süresince hep ayrı şehirlerde görev yapmış olmalarına rağmen yılda bir kez de olsa ailece toplanıp hasret giderirlerdi. Ancak, işlerin yoğunluğundan mı yoksa görev yaptıkları şehirlerin birbirine çok uzak olmalarından mı nedir, son yıllarda bir araya gelememişlerdi. İkisi de artık yaşlanmış, emekliliklerine şafak sayan, torun torba sahibi insanlardı.
Kısa sohbetlerinin ardından hemen konuya girdiler. Zira Emniyet Genel Müdürüyle randevularına yarım saatten daha az kalmıştı. Başkomiser Fatih Korkmaz'ın dayısı olan Savcı Bünyamin, "Senin aklın eriyor mu bizim delifişeğin durumuna?" diye sordu kadim dostuna. "Maalesef Bünyamin. Ama birazdan öğreniriz inşallah."
"Ben bir duyum aldım Salih."
"Hayırdır. Ne duyumu?"
"Eğer doğruysa tam bir skandal olur."
"Çatlatmasana be adam, nedir?"
"Duyduğuma göre bu işin arkasında İçişleri Bakanlığı Müsteşarının bizzat kendisi varmış."
"Sermet Bey mi?"
"Evet."
"Sebep?"
"Sebebini tam bilemiyorum ama tahmin edebiliyorum!"
"Sen var ya... Az değilsin ha Bünyamin. Sözde emniyetçi olan biziz ama istihbarat sana çalışıyor gibi," diye takıldı arkadaşına.
*
Misafirlerini makam odasının kapısında ayakta karşılayan Emniyet Genel Müdürü Nazım Güçlü, "Hoş geldiniz dostlarım. Geçin bakalım şöyle," diyerek, Erzincan ve İstanbul'dan gelen bürokrat arkadaşlarına yer gösterdi. Salih Bey'le on iki yıldan beri tanışan Nazım Bey'in, Savcı Bünyamin Bey'le tanışıklığı çok daha eskiye dayanıyordu. Yaklaşık yirmi beş yıl... Geçen zaman içerisinde Nazım Bey ile Bünyamin Bey biri Savcı, diğeri Emniyet Müdürü olarak iki kez aynı şehirde görev yapmışlardı; Mardin ve Burdur'da...
Karşılıklı hoşbeşten sonra, "Siz gelmeden kısa bir araştırma yaptım arkadaşlar," diye söze başladı Nazım Güçlü. "Başkomiser Fatih'in hakkındaki soruşturma tamamen düzmeceymiş!"
"Dur bir tahmin edeyim Nazım Bey," diye atılan Bünyamin Bey, "Müsteşar Sermet, iş adamı Feridun Güney'in yakın dostu öyle değil mi?" dedi. Daha lafını bitirir bitirmez bu sefer de Salih Bey duramadı... "Şimdi anlaşıldı işin aslı ," dedi. "Fatih, Erzincan'daki Aslı Güney olayını çözüp İstanbul'a gelir gelmez kızın babası Feridun Güney'i, zanlılardan birini öldürmeye azmettirdiği için apar topar gözaltına almıştı," diye devam etti.
"Fatih'in bu hareketi Müsteşar'ın kulağına gidince, yakın dostuna yapılan muameleyi hazmedemedi tabii," dedi Nazım Bey.
"Böylece, uyduruk bir soruşturmayla bizim deli oğlanı açığa aldırdı Müsteşar Efendi," diye karşılık verdi Bünyamin Bey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI İCAT
Misterio / SuspensoKan davasının hedefindeki genç mucidin yaptığı alet dikkat çeker. Uluslararası bir enerji şirketi bu aleti ele geçirmeye çalışırken, genç mucit ölü bulunur.