Sarmaşık-1

444 34 16
                                    

Biraz rahatsızdım. Yine üşütmüşüm. Her üşüttüğüm zaman burnum kızarır, hapşurmaya başlardım. Ama bu sefer çok fazla üşütmüş olacağım ki hastaneye getirmişti annem beni. Ateşimin yeterince yüksek olduğunu bunun hastaneye gelmek için yeterli bir neden olduğunu söylüyordu. Hastaneleri sevmezdim. İçimi çok bunaltırdı. Şuan acilde serumumun bitmesini bekliyorduk. Annem aşağıda olan kafetaryaya gidip kahve alacağını söyledi. Haliyle yorgundu. İşten geldiği zaman hasta olduğumu farketmiş, apar topar buraya getirmişti beni. Zaten bu hastanede doktordu. Bu yüzden kendi çalıştığı hastaneye getirmişti beni. Kafamı hafifçe sallayıp gidişini izledim.

Burası çok kalabalıktı. İnsanlar bir yandan bir yana koşturup duruyorlardı. Bu insanlar dedim kendi kendime. O kadar çok sorun yaşıyorlardı ki... Ön tarafımda yatan bebek mesela. Ciğerleri hızla soluk alıp veriyordu. Ne kadar canı acıyordur acaba? Küçücük kolunda serum, ciğerlerinin olduğu yerde kalp hızını ölçmeye yarayan aletler takılıydı. Üzüldüm kendi kendime. Dayanamazdım ben bebeklere. Onun hızla nefes alışverişini izlerken kapıdan bağırarak giren birini farketmem ile birlikte kafamı o yöne doğru çevirdim. Benim yaşlarımda görünen biriydi. En fazla 17 yaşında falan işte. Gözleri ağlamaktan kızarmış, elinden akan kanlar ve eline batmış cam kırıkları oldukça belirgindi. Bu sefer dedikleri dikkatimi çekti ve onu dinlemeye başladım.

"İstemiyorum pansuman filan. Sarın yeter."

"Ama dikiş atılması gerek çok derin görünüyor yaranız."

"İstemiyorum. Üstüne çok gitmem geçer işte."

"Lütfen daha fazla ısrar etmeyin çok sürmez zaten. Alt tarafı bir dikiş. Hemen döneceğim." dedi hemşire çocuğun aksine rahat bir tavırla.

Adını bilmediğim çocuk kafasını onaylar anlamda salladı. Gözyaşlarını sildi. Ama titriyordu. Kafasını kaldırdı yavaşça. İşte tam o an göz göze geldik. Beni fark etti ve gözleriyle süzdü boylu boyunca. Daha sonra sanki bu hiç umurunda değilmiş gibi kafasını çevirdi. Bir türlü rahat duramıyor, sürekli kıpırdıyordu. Kendi kendine söylenmeye başladı sonra.

"Daha fazla yaşamak istemiyorum ben." Dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Hiç bir erkeği daha önce bu kadar çaresiz ve yoksun görmemiştim. Dikkatimi çekende buydu sanırım. Ben daha önce hiç bu kadar kötü görünen birini görmemiştim. Erkekler ağlamaz, üzülmez derdim hep. Yanılıyormuşum meğersem. O kadar içli ağlıyordu ki, o an ben bile ağlamayı düşündüm.

"Bıktım ben yeter al canımı kurtulayım." diyordu yine kendi kendine. Onu bu denli mahvedecek ne oldu? Ya da neler oldu mu demeliydim?

Hemşire geldi ve çocuğun eline dikişi atmaya başladı. O sırada da göz göze geldik. Kıpkırmızı olan gözleri içimi ürpertti bir an. Tüm dikiş sırasında bana baktı. Ben ona baktım. Zaman durdu. İkimizde o an bir duygu akışı gerçekleştirdik. Sanki o an bütün yaşadığı şeyler bana yüklenmiş gibi üzerimde bir ağırlık hissettim. Bu beni etkilemişti. Göz temasımızı kesen onun elini diken hemşire oldu. Serumumun artık bittiğini taburcu olabileceğimi söyledi. Beni yavaşça kaldırdı ve çocuğun yanına geri döndü.

Üzerime montumu geçirip ayağa kalktım. Yanından hızla geçtim. Bir daha göz teması kurup o şekilde ona bakmayı istemiyordum. Annemin hala kafeteryada oturduğunu farkettim ve yanına doğru ilerledim. Annem de beni görünce ayaklandı ve arabaya binip eve doğru yola çıktık.

Hayatım garipti. Babamı 1 yıl önce kaybetmiştik. Hala etkisindeyim. Babasına bağlı bir kız olarak bunu atlatmak benim için hiç kolay olmadı. En yakın arkadaşım olan Dilay ayakta tuttu beni aslında. Kız kardeşim gibi seviyorum onu. Ben bir şekilde geçirmeye çalışıyorum belki de. Tamam kolay olmuyor, çok zorlanıyorum gece kabuslarla uyanıyorum bazenleri ama ben geçiriyorum geçiyor bir şekilde. Ama annem, o çok zor günler geçirdi. Tam 1 ay ne yedi ne içti. Ben yanında oldum onun hep. Oda yaşamaya çalışıyor belki ama içten içe onu çok özlediğini ama bana bunları belli etmeyip beni üzmemeye çalıştığının farkındaydım.

Deli gibi özlüyordu. Özleyecekti. Hayatının aşkını kaybetmişti. Acaba ben hayatımın aşkını bulacak mıydım? Ben böyle bir şey yaşasaydım ne yapardım? Bilmiyorum düşüncesi bile kötü. Daha fazla düşüncelerimde boğulmamak adına radyoyu açtım ve anneme dönüp biraz konuşmanın iyi olacağını düşündüm.

"Anne?"

"Efendim Elis? Bir sorun mu var? Başın falan mı döndü?"

"Ha? Yok hayır. Sadece nasıl hissettiğini soracaktım."

"Anladım. Bilmem nasıl hissettiğimi bilmiyorum sen nasıl hissediyorsun?"

"Bir garip. Bir şey soracağım. Babamı özlüyor musun anne?"dediğimde bir süre sessiz kaldı ve konuşmaya başladı.

"Çok fazla özlüyorum ama kabullenmekten başka çare yok." dedi derin bir nefes alarak.

"Bu sana nasıl hissettiriyor?" dedim. Merak ediyordum. Tamam belki canı yanıyordu ama bazı şeyleri öğrenmek istiyordum.

"Sadece ölüm, çaresizliği ve dönüşsüzlüğü güçlü bir şekilde hissettirebilir." dedi.

Sustum. Diyecek bir şeyim yoktu. Yutkundum ve yola bakmaya başladım. İnsanlar değişik, hayat değişik yaşanan her şey değişik. Herkes bir şeyler yaşıyordu. Bende bir şeyler yaşıyordum. Katlanıyorum ama her şeye. Katlanmaksa katlanıyorum... Bunu bu şekilde söyleyebiliriz. Kimselere belli etmeden.

Eve geldiğimizde üzerimde ki hastane kokusunu atmak için ılık bir duş aldım önce. Sonra pijamalarımı giydim. Kendime süt ısıttım. Telefonumdan bir şarkı açıp dinlemeye başladım. Uyku için hazırlanmayı bile seviyordum. O pijamaları giymek bile mutluluk veriyordu bana. Ponçik bedenim sürekli uyumak istiyordu. Ben ne yapayım?

Düşünmeye başladım bugün olanları. O çocuk aklıma geldi bir an. Acaba eli nasıl o hale gelmişti? Neden yaşamak istemiyordu? Bu bende ciddi anlamda bir merak uyandırıyordu. Zaten o kızarmış gözleri aklımdan çıkmıyordu. O aramızda ki duygu akışı olarak adlandırdığım olay aklıma geldi. Bu beni gülümsetmişti. Onu merak etmiştim. Daha fazla düşünmenin bana yaramayacağını hissederek uyumaya karar verdim.

Bence mutluluk sıcak bir yatak ve ılık bir battaniye. Sıcacık yatağından çıktığında ki o hüzün fakat geri döndüğünde karşılaştığın ılık bir battaniye. İşte bu beni çok mutlu ediyordu.


Hepinize yeniden merhaba. Geri döneceğimi söylemiştim. Ve sonunda döndüm. Umarım yeni hikayemi beğenirsiniz. Vee şimdilik hoşçakalın.. :)



SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin