Gözlerimi açtığım sırada hiç bir şeyi idrak edemiyordum. Her şeyden habersiz bir vaziyette şuan ki konumumu anlamaya çalışıyordum. Başımın sağ tarafında tarif edilemez bir ağrı vardı. Yüzümü buruşturdum ve gözlerimi tamamen açtım.
Yatağımın kenarına kıvrılmış anneme baktım ilk önce. Ona bakmak bile istemiyordum. Canım yanmıştı. Annem canımı fazlasıyla yakmıştı. Doğrulduğum zaman annem bunu fark etmiş olacak ki yerinden fırladı. Bana baktı uzun bir süre. Gözleri yine dolmuştu.
"Babam hayatının aşkı sanırdım. Neden böyle bir şey yaptın? Neden bu kadar değiştin anne?" dedim sinirle ona dönerek. Cevap vermesini beklemeden ayağa kalktım.
"Ben o adamla uzun süredir birlikteyim Elis."
"Ah tabi haklısın aptal kafam anne. O gördüğüm görüntüyü uzun süredir birlikte olduğun adam için silebilirim. Hem bana da böyle bir şey olduğunu, uzun süredir bir ilişkin olduğunu söylemediğin için de hiç sinirlenmemem lazım." dedim tek nefeste. "Babamı ne çabuk unutmuşsun anne. Ona olan aşkın da buraya kadar mıydı?"
"Babana olan aşkımı yargılayacak kadar ileri gidemezsin. Onu ne kadar çok sevdiğimi anlayamazsın Elis. Ben.. Ben sadece hayatıma devam ediyorum. Bunu kabul etmek zorundasın."
"Zorundayım öyle mi? Ben senin yaptığın hiç bir şeye zorunlu değilim bundan sonra. Sizi o şekilde görerek mi öğrenmeliydim bunu? Ne zaman söylemeyi düşünüyordun? Belki de hiç söylemeyecektin."
"Elbette ki söyleyecektim. Biraz daha zaman geçmesi gerektiğini düşündüm o kadar." dediğinde bir şey demedim ve kıyafetlerimi alarak odadan çıktım. Bir şey demek istemiyordum. Sadece sakinleşmem gerekiyordu yoksa hiç güzel şeyler yapmayacağımı biliyordum.
Üstümü banyoda değiştirerek çıktım. Odamdan sırt çantamı kaptığım gibi kapıyı açtım ve arkamdan sertçe çektim. Şuan ne yapmam gerektiğini falan bilmiyordum. Aklıma nereye gideceğim ya da ne yapacağım konusunda hiç bir şey gelmiyordu. Gerçekten ne yapacaktım? Aklıma Çağılı aramak geldi bir an. Sahi biz ne ara onunla bu kadar çok iç içe olmuştuk? Hayatım çok klasik bir şekilde devam ederken birden değişmişti. Sürekli olarak kendime 'Hayatın hep böyle olacak bir şey bekleme' diyen ben şuan yaşadığım her şeyi gözden geçirir olmuştum. Düşüncelerime ara vererek sahile kadar indim ve kendimi kuma bıraktım. Sanırım biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.
Ne yapacağını bilmemek kendini bir çıkmazın içinde hissetmek çok zordu. Aklımı kurcalayan bir şey vardı. Çağıl ile neden bu kadar ilgileniyordum? Kimseyle konuşmayan Çağıl neden benimle konuşmayı tercih ediyordu? Derslerle de pek bir ilgim kalmamıştı. Kendimi her şeyden çekmiş durumdayım aslında. Sadece düşünüyor ve düşünüyordum.
Denize baktım bir süre. Düşünmemi kolaylaştırıyordu. Daha ne kadar düşünmem gerekiyordu? Bunu yapmayacaktım. Yerden kalktım ve yürümeye başladım. Tam o sırada arkamdan gelen ses durmama neden oldu. "Elis?" Arkamı döndüm ve gülümsedim. Bilgeydi. Oda bana gülümsedi ve yanıma yaklaştı.
"Nasılsın?" dediğinde kendimi tutamadım ve kahkaha attım.
"Bok gibi hissediyorum."
"Al benden de o kadar. Yürümek ister misin? Birazdan Çağıllar da gelir." dediğinde yine karışık düşüncelerim aklıma gelmişti. Ama düşünmek istemiyordum. Kafamı salladım ve birlikte yürümeye başladık.
"Bana anlatacak bir şeylerin vardı sanki?" dedim onu biraz kenara ittirerek. Gülümsedi ve bir kaç saniye sonra aniden yüz ifadesi değişti. Gözleri dolmuştu.
"Sadece 5 yıllık sevgilimden ayrıldım. Önemli bir şey değil."
"Sadece 5 yıllık sevgilinden ayrıldın ve bu önemli değil mi? Hadi ama çok kötü bir yalancısın." dediğimde yine güldü. Şuan lise 3 olduğumuza göre 7. sınıftan beri çıkıyor olmalılardı. O kadar uzun bir ilişkinin bitmesi acaba ne kadar zordu? Hiç aşık olmamıştım. Bunu anlayabileceğimi sanmıyordum ama en azından rahatlayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
ChickLitGenellikle hep erkekler sarar bir kızın yarasını. Peki bir erkeğin kapanmak bilmeyen yarasını bir kız sarmaya çalışırsa başarılı olabilir mi? Prensin uyuyan prensesine ulaşması için geçtiği sarmaşıkları bir prenses geçmeye çalışırsa eğer, ne olur...