Bad Things

1.8K 79 15
                                    

Yorumlarınız yeni bölümü yazmamda beni motive eden tek şey. Sizi seviyorum, iyi okumalar. Multimedya: Jane ve Melissa. (sarışın olan Jane, siyah saçlı Melissa) Hangisi güzel karar sizin. İyi okumalaaar ♥

Uyandığımda görülecekler listesinde son sıraya gelebilirdi, bugün uyandığımdığımda gördüğüm şey.

Josh, yanımda oturmuş beni izliyordu.

Gözümü ovuşturarak

- Josh... Senin ne işin var burda?

Dedim. Bir yandanda esniyordum.

+ Annen içeri aldı. Seni uyandırmam için. Seni uyandırmaya kıyamadığım içinde izledim.

Ne?! Annem mi? Off. İki saat sorguya çekecek.

- Kaç saattir burdasın?

Dedim, sırıtarak.

+ 15 dakika oluyor.

- Pekala. Kalkıp hazırlansam iyi olacak.

+ 5 dakika daha...

Dedi ve oturduğu yerden kıpırdayıp, üstüme çıktı. İlk kez bu kadar rahattım. Yani yatağımdaydım işte. Dudaklarımız birbirine değmişti ve ellerim onun ensesinde dolanıyordu. Onun elleri ise belimde gıdıklayan ama narin dokunuşlar içerisindeydi.

Dudaklarını, dudaklarımdan çekip boynuma inmişti ki durdu.

Ah! Niye durdu ki? Ona emziği alınmış bebek bakışları atarken

+ Geç kalmanı istemem.

Dedi.

Yatakta ayaklarını uzatmış beni izliyordu. Daha doğrusu giyinmemi bekliyordu. Jean ve t-shirt giydikten sonra uğurlu bilekliğimi taktım ve... Hazırım!

- Kahvaltıya inelim mi?

+ Ben aslında şey düşünmüştüm... Kahvaltıyı dışarıda edebiliriz, ne dersin?

❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒❒

Leziz salamdan ve peynirden ağzıma tıkarken, lokmalık ekmeğime nutella sürüyordum. Josh ise bir şey yemeyip beni izliyordu.

- Bir şey yesene.

Ağzımda ki lokmayla konuştuğum için sesim garip çıktı.

Josh, dudaklarını birbirine bastırarak

+ Seni izlemeyi tercih ederim.

Dedi. Bir şeyler sürdüğü ekmeğide ağzıma attı. Sanki masalda gibiydim tabi şu Lily'nin kim olduğunu düşünmeyi unutursam.

Ağzımdaki lokmayı tamamen çiğnedikten sonra

- Bir şey sorabilirmiyim?

Dedim.

+ Dur tahmin edeyim, Lily mi?

Kafamı yere eğdim.

+ Şu an seninleyim, değil mi? O zaman bunu düşünmesen?

- Peki.

Meraklıydım ben tamam mı? Bunu öğrenmeden rahat edemem ki. Off herneyse. Okula geç kalmamalıyım.

...

Yol boyunca hiç konuşmadık daha doğru son ses müzik dinledik.

+ Evden seni almaya gelirim eğer gelemezsem şöförü yollarım.

Deyip, yanağıma bir öpücük kondurdu.

Okula girdiğimde nedense herkesin gözü benim üzerimdeydi. Ne zamandan beri popüler olmuştum ki. Nathan koşarak yanıma geliyordu. Hah ona sorabilirdim neler olduğunu.

+ Selam. Sana bir şey söyliyeceğim... Ama kızma!

Arkasında bir şey saklıyordu. Neler oluyor ya?

- Nate, hadi söyle...

+ Pekala.

Arkasında sakladığı gazeteyi bana uzattı.

+ Tim, bir oylama yapmış. Okulda kim en çok yakışıyor diye... Jane ve Josh 2. Olmuş. Birde şey var tabi...

Başını yere eğmiş, ensesini tutuyordu. Kaşımı soru sorar gibi kaldırdım.

+ 1. Biz olmuşuz.

- Ne?!!!

İyide biz arkadaştık. O Tim denen gözlüklü asosyal manyağı boğmak istiyordum. Başka işi yokmu onun?!

- Tim nerede?

+ Saçmalama, Melissa.

- Ah! Saçmalamamak öyle mi?! Sa-

+ Ah, okulumuzun 1. Çiftide buradaymış. Ne kadar ateşliler değil mi, Kimberly?

Jane ve köleleri gelmişti. Günümü cehenneme çevirdiler resmen.

+ Josh şu anda ne yapıyordur acaba... Ona bu haberi vermek çok istiyorum doğrusu. Ateşli bir öpücük hep hayalimdi.

- Seni varya!!!

Nathan'ın sinirlendiğimde, beni kolumdan tutması en sinir bozucu şey.

- Sonra görüşürüm seninle!

Nathan, beni ileri doğru çekerken; Jane'in söylenmelerini duyabiliyordum. Off.

+ Jane'i ne zamandan beri takar oldun?

- Yine Tim'in yaptığı 'Kim daha güzel?" yarışmasında, Jane: 498 ben ise 2 oy aldığımdan beri. O 2 oyu kim verdi merak ediyorum doğrusu.

+ Bak, sen cidden çok güzelsin. Tamam onu yatakta hayal edenler olabilir ama yani..

- Midemi bulandırıyorsun ve yalan söylemeyi bile beceremiyorsun.

İkimizde gülmeye başladık. Biz böyleyiz işte, sinirimiz en fazla 2 dakika sürer hep. Onun gibi dosta sahip olduğum için çok şanslıydım.

Son ders cidden sabrım kalmamıştı. İlk kez okuldan sıkılıyordum. Jane'in laf sokmaları, okuldaki bakışlar, fısıldaşmalar. Bu liste için bunlar biraz fazla değilmiydi?

Çıkışta görmek istediğim son şey George olabilirdi. Aman Tanrım. Jane... Jane'de buradaydı ve George, iconumda ki kızı, Jane'i görecekti. Onun eline bu kozu vermek hiç istemiyordum. Helede bugün. Off. O lanet olası iddia'ya hiç girmemeliydim.

- George, burada ne işin var?

George, beni görmüyordu bile. Gözleri birini arıyordu.

+ İşte orada.

Diye, mırıldandı ve Jane'e doğru ilerledi. Sanki dünyam başıma yıkılıyor gibiydi. Onunla 10 dakikaya yakın konuştular ve sonra Jane ile elele bana doğru ilerlediler. Daha doğrusu çıkış kapısına doğru. George, öyle mutlu görünüyordu ki. Jane, bana küçümseyici bakışlarını attıktan sonra çıkıp gittiler.

Jane'i bugüne kadar hiç bu kadar kıskanmamıştım. Şanslıydı işte. Asıl merak ettiğim şimdi neler olacağı ya ona konuştuğu kişinin ben olduğumu söylerse? Neden hep mutsuz oluyordum ki. Telefon sesi ile düşüncelerimden arındım birazda olsa.

1 yeni mesaj.

"İyi haber. Seni ben alacağım biraz vakit bulabildim. Seni seviyorum x"

Josh, yüzümü güldürmeyi biraz olsun başarmıştı ama hala dünyanın 99 kat dibine inip, uyumak istiyordum.

J FactorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin