Dünyanın aklına takılıp duran şey ise bu acayip kız neden Dünyanın kokusundan etkilenmiyordu. Bu düşünce hep kafasında dönüp duruyordu. Babasının dediği gibi hemen aşık olmalıydı. Sorun neydi. Bu sorulara cevap bulmalıydı.
Sabah ormana tekrar gitti. Çünkü güneşin geleceğinden emindi. Güneş gelene kadar avlandı. Vakit geçirdi. Zaman epey geçmesine rağmen Güneş hâlâ gelmedi.
Uzandığı ağacın dalında, gün ışığı yapraklarının üzerinde dans edercesine parlıyordu.
Hafif esen sıcak meltem Dünyanın yüzünü okşarken, koyu siyah saçları rüzgara eşlik ediyor kımıldıyor uçuşuyordu.Uzaktan duyulan kuşların cıvıltıları, kulağına şarkı gibi geliyordu. Zaman sanki durmuştu.
Gözü ormanın ucuna ilişti. Görebildiği kadar uzağa baktı. Önünde duran koca koca ağaçların devasa gövdeleri sanki Güneşi saklıyordu."Nerede bu aptal kız?" diye mırıldandı merak ve sinirle . Artık neredeyse gün batmak üzereydi. Dünya iyice meraklandı.
Bu kadının başına bir şey gelmemeliydi. Ona karşı aşk hissetmesede tanımlayamadığı bir ilgi ve görme isteği uyandırıyordu içinde . Daha önce kimseye böyle ilgi duymamıştı ama Güneşin ona karşı pervasız tavrılarından dolayı onu incelemek ve anlamak için ilgi duyduğunu düşünüyordu. Çünkü nereye gitse kadınlar çiçeklerin etrafında uçuşan kelebekler gibi hemen dünyanın yamacında bitiveriyordu.
Artık hava kararmıştı.
Dünya hızla ulaştığı bu yerde, önünde duran devasa duvarın yukarısına doğru baktı. Tırnaklarını çıkardı ve duvara tutunarak adeta tırmalarcasına büyük bir hızla tırmanmaya başladı.
Metrelerce yüksek olan bu yere, sadece bir kaç dakika gibi kısa bir zamanda ulaştı. Aldığı kokuya doğru yöneldi. Güneşin kokusu diğer kokuların içinde çok farklı geliyordu burnuna.
Balkonu olan pencereye yöneldi ve bir sıçrayışta balkona atladı. Kapısı açık olan odaya göz gezdirdi.
"Küçük tilki hangi deliğe saklandın acaba? Aptal kız."diyerek içeriye bakındı.Güneş odasında değildi. Pencereden esen rüzgarla havalanan, kalın tül perdelerin arkasına gizlendi. O kadar büyük ve pileli renkli perdelerdi ki Dünya kolayca farkedilmemek için saklandı oraya. Çok geçmeden gittikçe yaklaşan ayak seslerini duydu. Yakınlardaydı. Biraz bekledi, saklandı iyice. Kapı açıldı içeriye giren Güneş ve ablasıydı.
Odaya iki kişi girmesine rağmen, o soğuk mavi gözleri doğrudan Güneşin üzerine dikildi. Hafif öfke ile" küçük şeytan ne cürretle beni bekletirsin?" diye geçirdi içinden. Ne zaman öfkelense ağzından küçük şeytan kelimesi çıkıveriyordu.Çünkü Güneş in buna kızdığını biliyordu ve intikamını öyle alıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞ OLAN
VampireKar kraliçesi efsanesinin , doğduğu yer burası. İnsanların kar gibi beyaz tenli bu kadının , şeytani bir varlık olduğunu anlayıp öldürdükleri yer burası. Sonra çocuklarına yüzyıllardır , kar kraliçesinin hikayesini anlattıkları ve efsanenin doğd...