Yattığı sert zemin sıcak bir battaniye gibi kucaklıyordu onu. Başı, sırtı ve vücudunun daha başka birkaç bölgesi şiddetli spazmlarla sarsılmaktaydı. Neler olmuştu ona böyle? Daha önce hiç bu şekilde hissetmemişti kendini. Avcının son sözleri kulaklarında yankılandı. "Buna fiziksel acı derler dostum, alışmaya başlasan iyi olur." Buna alışmak o kadar kolay değildi.
Sarı saçları karışmış, üzerindeki tişört kuruduğunda buruşmuştu ve keten pantolonu çamur ve insan kanıyla lekelenmişti. Nerede olduğunu bilmiyordu ama olanları yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştı. Özellikle de o avcıyı... O küstah, Yaratıcı'nın elçilerinden birine zarar verme cüretinde bulunmuştu, hatta Yaratıcı'ya küfretmişti. Şeytan'ın yamaklarında biri olmalıydı, ya da bizzat kendisi. Kim ya da ne olursa olsun kendisine zarar veremezdi. O, Yaratıcı'nın meleklerinden biriydi, büyük Azrail'in yardımcılarındandı. Şeytan'ın bile onu burada tutmaya gücü yetmezdi.
"Uyandın demek..."
Hücrede biri daha vardı, yaşlı bir adam. Giydiği paçavralar ve birbirine karışan sakalları hariç, bir mahkuma benzemiyordu. Esir tutulan birinin çökmüşlüğü yoktu, belki de uzun zamandır burada tutulduğu için artık durumuna alışmış olabilirdi ama her kim idiyse, neler olup bittiğini anlatabilir, buradan çıkmasına yardımcı olabilirdi.
"Evet... Burası neresi?"
"Avcılar buraya mabed derler. Onların toplandıkları yerdir."
"Seni de avladıklarına göre sen de bizlerden birisin galiba."
Yaşlı adam gülümsedi. "Öyle sayılır. Aslında çok uzun zamandır buradayım ve artık ne olduğumu ben bile karıştırmaya başladım."
"Uzun zamandır buradaysan, buranın nasıl bir yer olduğunu biliyorsun demektir, ya da bu avcıların kimler olduğunu?"
"Evet, hikayelerini öğrendim. Anlattıkları kadarıyla, onlar da bir zamanlar Işığın elçileriymiş."
"Bu imkansız! Hem Yaratıcı'nın emriyle yere inecekler hem de ona karşı gelecekler, öyle mi?"
"Burası dünya Azrail'in çırağı, burada herşey mümkün."
"Anlamıyorum."
"Anlamaman normal, çünkü sen bu dünyaya ait değilsin."
"Ama ne olursa olsun olan ve olagelen herşey Yaratıcı'nın kendi inayetiyle olan şeylerdir. Herşeyi yaratan O'dur. Herşey O'nun isteğiyle ve onun istediği şekilde olur."
"O zaman neden buradasın? Yaratıcı senin burada olmanı mı istedi?"
"Eğer buradaysam mutlaka yapmam gereken birşeyler vardır burada."
"Evet, belki de benimle konuşmanı istiyordur."
"Hikayeni dinleyeceğim, belki de çıkmam için gerekli olan anahtar hikayende gizlidir."
"Kim bilir." dedi ihtiyar omuz silkerek, sonra paçavralarının eteklerini toplayarak yavaşça yere oturdu. "Buranın sıcaklığı yaşlı kemiklerime iyi geliyor. Gel yanıma Işığın elçisi ve anlatacaklarımı dinle."
"Bilindiği üzere dünya Yüce Yaratıcı'nın isteğiyle ve emriyle yaratılmıştır. Bazı dinlerde bunun altı günde olduğu anlatılır, bazılarında da emirle başlayan sürecin daha uzun sürdüğünün bahsi geçer. İnsanın yaratılması ile Yaratıcı ve Şeytan arasında o meşhur iddialaşma geçer ve Şeytan cennet bahçelerindeki Adem ve Havva'yı kandırarak Yaratıcı'nın emrine karşı gelmesini sağlar. Yaratcı bu iki insanı ceza olarak dünyaya gönderir."
"Evet yaşlı kişi, bunlar Gabriel ve çırakları tarafından insanlara öğretilen bilgiler. Tüm kullar gibi ben de bu bilgileri biliyorum ve hepsine inanıyorum."
"Ama avcılar bunlara inanmıyorlar. Anlatılan bu hikayelerde derin boşluklar olduğunu düşünüyor ve gerçeğin saklandığına inanıyorlar."
"Tüm bunlar bizzat Yaratıcı'nın sözleri. Nasıl olur da şüphe duyarlar, nasıl olur da Yaratıcı'yı gerçeği saklamakla itham ederler."
"Siz Işıktakiler'le avcılar arasındaki en büyük fark bu. Kutsal metinlerde, Adem ve Havva'nın ilk günahlarını işledikten ve cennetten kovulma kararı alındıktan sonra dünyanın yaratılmış olduğunu yazarlar, yani insanın varlığı, dünyanın varlığından daha eskidir. Ancak insanoğlu zayıf olsa da aptal değil, en azından hepsi değil. Araştırarak, sorarak, öğrenmeye çalışarak gerçeği arayan çok kimse yaşadı ve yaşamakta. Tüm araştırmalar gösteriyor ki, anlatılan bu hikaye gerçeği yansıtmıyor. Günah sayılan, değersiz kılınan ve Gabriel'in çırakları tarafından 'ilahi ilham' bağışlanan insanların karaladığı Evrim Teorisi'ne dair kanıtlar bulunmakta. Yazılan kutsal metinler yavaş yavaş çürütülmekte."
"Günaha sapıyorsun yaşlı kişi."
"Bunlar benim sözlerim değil elçi, avcıların sözleri. Ve onlara göre en büyük ıspat da Yaratıcı'nın kendi yarattığı dünyaya, içindeki insanlara müdehale edememesi. Yaratıcı buraya ancak siz elçiler aracılığıyla müdehale edebiliyor, siz de insan bedenine bürünmeden aşağıya gelemiyorsunuz ve bu bedendeyken yapacaklarınız sınırlı. Oysa düşünsene, Yaratıcı'nın hiç yok. Bu çok tuhaf."
"O'nun bizzat buraya inmesini beklemiyorsun herhalde."
"Elbette hayır, ama dinine düşkün, kendisini Yaratıcı'ya adamış, onun rızası için yaşamını feda eden insanlar gördüm. Çaresiz kaldıklarında ellerini yukarıya açıp yakardıklarını ve hiçbir yanıt alamadıklarını. En azından kendisi için yaşayanlara, onların zor zamanlarında elini uzatabilirdi. Ama sanırım avcıların haklı oldukları yerler de var."
"Bu küfürdür!"
"Belki öyledir, belki de değildir. Ama şimdi asıl aciliyeti olan şey burada avcıların elinde tutsak olman."
"Hikayen bana hiç yardımcı olmadı ihtiyar."
"O zaman işin zor elçi. Çünkü burada biraz daha kalacaksın. Avcılar sırası geldiğinde senden karar vermeni bekleyecekler. Daha önce hiç sorgulamadığını ve karar vermediğini biliyorum ama belki de bu senin son şansın olacak."
Yaşlı adam zorlanmadan yerinden kalktı ve ahşap kapıya doğru yürüdü. Kapının yanındayken geri döndü. "Sana zor geleceğini biliyorum ama önce kendini kurtarmaya bak." Yaşlı adam, bir sis bulutu gibi yavaş yavaş eriyerek yokoldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Taciri
FantasyBinlerce yıl önce geleceği söylenen şey geliyordu. Zaman azalıyordu ama yine de neler hissedeceğini tam olarak bilemiyordu. Kalmalı mıydı, gitmeli miydi? Kalmak isyan, gitmek zalimlik anlamına geliyordu. Bugüne kadar kendisine anlatılanların hepsi...