Hiçliğin ortasındaki eski çiftlikte yaşayan bir adam ve kadın vardı. Koca; karısının hayatını acınası hale getirmekten zevk alan kaba, huysuz biriydi. Onunla nadiren konuşuyordu ve karısı herhangi bir şey söylediğinde ona çenesini kapamasını söylüyordu.
Günlerden bir gün, adam arazisinde bir çukur açıyordu, karısı da ona yardım ediyordu. Bir anda çukurun alt tarafı derin bir boşluğu açığa çıkaracak bir şekilde çöktü. Adamın kafası karışmıştı ve ne olduğunu anlamak istiyordu, bu yüzden karısına eve gidip bir el feneri getirmesini söyledi.
Karısı el feneri ile koşarak geldiğinde fenerin ışığını açtı, bir ipe bağladı, ardından delikten aşağı sarkıttı. İyice aşağı indirdi, ancak ne kadar ip salarsa salsın dibine ulaşmayacak gibiydi.
Adam ipi geri çekmeye başladı, ancak ip bir şeye yakalandı. Sinir olmuş bir şekilde ipi kabaca çekti ve bir anda, ip neredeyse elinden kaçıyordu.
Sonunda ipi çekmeyi başardı, ancak sonuna ulaştığında el feneri ortalarda yoktu. Onun yerine beyaz, küçük bir kese bağlanmıştı. Titreyen ellerle keseyi açtı, bir avuç altın onu şaşkınlığa uğratarak eline düştü. Aralarında bir not vardı.
Notu aldı ve okumayı denedi, ancak anlayamacağı bir dilde yazılmıştı. Bu yüzden notu attı. Karısında el feneri almak için şehre ineceğini, bu yüzden deliğin başında nöbet tutmasını söyledi.
Gittiğinde karısı koşarak eve girdi ve sözlük için aramaya koyuldu. Ardından dolaptan büyük bir parça hindi eti çıkardı. Ayrıca bir kağıt ve kalem alarak not yazdı. Deliğe döndüğünde elindeki her şeyi kovaya koydu ve delikten aşağı sarkıttı.
Bir süre bekledikten sonra kovayı geri çekti. Daha ağır gelmişti, 2 kez mola vermek için durdu. Sonunda kovayı yukarı çektiğinde ağzına kadar parlak mücevherle dolu olduğunu görüp şaşırdı. Ayrıca başka bir not vardı, bu kez İnglizce yazılmıştı:
"Biraz daha yemek gönder."
Aceleyle eve döndü ve mücevherleri kocasının bulamayacağına emin olduğu bir yere sakladı.
Adam döndüğünde vinç görevi gören arabasının kasası el feneri doluydu. Bir kaç tanesini kovaya koydu ve aşağı sarkıttı, ancak ipi geri çektiğinde kovanın altınla dolu olmadığını görünce öfkeye kapıldı.
Gözü dönmüştü, kalan el fenerlerini ayakları altında ezerek bağırabildiği kadar bağırıyordu. Ardından eve koştu ve silahını aldı.
Karısına, aşağı inip onlara kendi aklından biraz vereceğini söyledi. Karısı gitmemesi için yalvardı, ancak kocası onu dinlemedi. Büyük bir yağ varilini arabasının vinç kısmına astı, daha sonra içine bindi.
Karısına onu aşağı indirmesi için emir verdi, 10 dakika sonra onu geri çekecekti. Karısı düğmeye bastı ve adam aşağı indi.
Kadın saatine baktı, 10 dakikanın tamamı geçmişti. Tekrar düğmeye bastı ve vinç varili yüzeye çekmeye başladı. Varil gelince kadın içine baktı, ancak kocası orda değildi. Onun yerine içinde altın külçeleri, mücevherler ve madeni paralar vardı. En üstte ise başka bir not:
"Et için teşekkürler."