-Give Me Love-

231 4 1
                                    

2 Eylül 2012

"Ayrılık" Ne kadar iğrenç bir sözcük böyle? Yada sadece bizim için iğrenç. Bize yakışmıyor. Sende farkında değil misin? Biz bunu hak etmedik. Sana her şeyi söyledim. Defolup gitmeni, beni aramamanı hatta beni unutmanı bile söyledim. Sadece "GİTME" diyemedim. Sadece tek bir kelime boğazıma takılıp kaldı. Farkında mısın? Bir bütünü bile tamamlayamamışız. Sevgimizin gücü bizi aydınlığa kavuşturmadı. Tam tersi karanlığa sürükledi. Şimdi istemez miyim sence o mutluluğu aydınlığa sürüklemeyi? 

Her şey için çok geç artık. Sen bizi yok edip gittin. Artık ne senin oturduğun sokaktan geçiyorum nede seninle yaptığımız şeyleri yapıyorum. Uzun zamandır dışarıda dolaşmadım hatta. Sadece canım sıkılırsa gezip hava alıyorum. Yoksa her gittiğim yerde sen varsın. Bu çok saçma. Sanki herkes el birliği yapmış gibi. Sanki herkes iş birliği içindeymiş gibi ölmemi bekliyorcasına kuyumu kazıyor. Herkesin bakışı suratıma sensizliği çarpar gibi. 

Herkes senin gidişinden sonra psikolojik tedavi görmemi söyledi. Oysa senin gidişin bende psikolojik sorun yaratmadı. Sadece kalbimde bir boşluk oluşturdu. Ben ise oraya kimseyi koyamadım. Tek sorunum buydu anlayacağın. 

Sen yoksun yanımda, sen yine yoksun. Tesellilerin, mutluluğun, öfken... Hiçbiri yok. boş kaldım, yok oldum. Sanki bütün hayatım senin üstüne kurulmuştu. Herkes senin gidişini soruyor bir anda. Sadece "GİTTİ" diyebiliyorum. Yine boğazıma düğümleniyor her şey. Oysa haykırmak istiyorum seni geri istediğimi o zamana geri dönüp ayaklarına kapanmak istediğimi. 

O gün hayatımdan gittin hadi şimdi aklımdan git. Lütfen. Nereye gitsem seni görüyorum. Ölüm gibi geliyor bunların hepsi. Sanki herkes beni öldürmek istiyor. Böyle bir şeyi kim ister ki? Aşk acısı çeken insanın sadece kendine zararı vardır oysa ki. 

Gittiğin akşamı unutmadım. Yağmur yağıyordu. Kaçak ufak bir buse kondurmuştun alnıma. Gökyüzü bile bizim için ağlıyordu hatırladın mı? Rüzgar bir tokat gibi sürekli yüzüme çarpıyordu. Sana orada onları söylerken neden geri geleceğim dedin? Yalan söyledin işte. Gelmedin. Aşkımız bile ağlıyordu orada. Bütün hayallerimiz ağlamıştı orada. Bırakıp gitmek o kadar kolay mıydı? Belkide kolaydır. Şuan bunu çok merak ediyorum. Bende her şeyi arkamda bırakıp gidiyorum. Sen yaptıysan bende yapabilirim. Bugün senin gittiğin gündü, benim için. Şimdi benim gitme günüm, herkes için. Belki bir gün karşılaşırız ha? Ne dersin? Elveda...

2 Eylül 2010

"Neredeydin? Dün akşam geleceğini söylemiştin ama gelmedin. Bir sorun mu çıktı yoksa?" diyerek yanıma yaklaştı Miranda.

"En fazla ne sorunu çıkabilir Miranda? Sadece uyuya kalmışım. Bilirsin klasik uyku aşkım işte." diyerek ilerlemeye başladım. 

"Hadi ama Jess bana yalan söyleyemezsin. Seni tanıyorum. Sen hiçbir zaman uykunu arkadaşlarına tercih etmezsin."

"Miranda sana uyuya kalmışım diyorum üstüme gelme. Hem neden bu durumdan faydalanıp eve o erkek listesinden birini çağırmadın?" 

"Bunu yapmadığımı nereden çıkardın?" dedi kıkırdayarak. 

"Miranda! İğrençsin." dedim yüzümü buruşturarak.

"Sadece şakaydı." dedi ve geçiştirdi. Öğretmenin sınıfa girdiğini görünce hızlıca ilerlemeye başladım. Kapıyı çalıp içeriye ufak bir bakış attım. 

"Girebilir miyim?" 

"Geç bakalım Jess ama bir daha olmasın." onaylarcasına başımı sallayıp hızlıca arkalarda bir sıraya oturdum. Dersin tarih olması sinirimi bozuyordu. Umarım uyuyabilirdim. Sabaha kadar annem ve babamın kavgalarını dinlemek yeteri kadar sinir bozuyordu zaten. Kafamı sıraya koydum ve gözlerimi kapatmaya başladım. Birazcık uykunun kimseye zararı olmaz. 

Teneffüs zilinin çalmasıyla kendime gelip hafifçe doğruldum. Cody başıma dikilmiş , kendime gelmem için elini sallamıştı. Uykulu gözlerle ona baktım. Son zamanlarda çok garip davranıyordu. Sınıfta yanıma gelmiyordu, hatta ben ona baktığımda gözlerini kaçırıyordu. 

"Günaydın uykucu prenses" diyerek yanağıma küçük bir buse kondurdu. 

Yaklaşık 2 yıldır çıkıyorduk ama son bir haftada bana bu kadar uzak davranması ve bir anda gelip beni öpmesi çok garipti. Onunla göl başında tanışmıştık. Babam alkolik bir tipti. Her gece eve farklı kadınlarla gelirdi. O zaman 14 yaşındayım dayanamadım bende babamın karşısına geçip ona bağırmaya başladım. Babam bana hep vururdu ama o gün vurması bana çok garip hissettirmişti. Annem babama karşı çıkamazdı. Çünkü babam onu sürekli öldürmekle tehdit ederdi. Annem çoğu kez boşanmaya çalıştı ama babam sürekli reddettiği için boşanamadılar. O gün babam bana vurduğunda göl başına gidip ağlamaya başladım. Tam ağlarken Cody gelip yanıma oturdu. Neden ağladığımı sordu. Ben anlatınca bana sarılıp bunları boşver geleceğinde mutlu bir hayatın olacağına eminim dedi. Evet size söylemiştim 14 yaşındaydık ve ne dediğimizi bilmiyorduk. Daha sonra ben ona neden burada olduğunu sormuştum o ise bana annesi yemek yapmadığı için kaçtığını söyledi. 1 hafta boyunca hiçbir şeyi umursamadan onunla orada buluşuyordum. Daha sonra çıkmaya başladık. Yıllarca aramıza kimse giremedi. Anlayacağınız hiç ayrılmadık. Fakat şu bir hafta içinde mutlaka bir yaramazlık yapmıştı. 

"Günaydın Cody." 

"Prenses bugün akşam göl başında buluşmaya ne dersin?" 

"Bilemiyorum. Yani bilirsin annemin yanında olmam gerek." 

"Seninle bir şey konuşmak istiyorum Jess. Lütfen." 

"Peki o zaman akşam görüşürüz."

xxxx

Akşamı bekleyene kadar ölmüştüm diyebilirim. Çünkü bütün gün boyunca Cody yanıma gelip tek bir kelime bile etmemişti. Bunu duymak bile acı verici değil mi? Hiç değilse benim için. Hızlıca göl başına gidip onu beklemeye başladım. Sanki birisi zamanı durdurmuş gibiydi yada mantıklı yoldan düşünürsek Cody gelmiyor gibiydi. Sonunda onu gördüğümde 32 diş sırıttım ve boynuna sarıldım. Ama o ne sırıtmıştı nede sarılmıştı. 

"Jess özür dilerim."

"Ne?" 

"Ben kötü bir şey yaptım ama merak etme telafi edebilirim." 

"Cody ne için özür diliyorsun? Ne yapmış olabilirsin ki?" 

"Ben gidiyorum." 

"Nereye?"

"Ailemle beraber şehir dışına taşınıyoruz... Anla işte annemin kariyer aşkı falan.Biliyorsun onu bu kararından vaz geçirmem imkansız. Ama merak etme mutlaka geri döneceğim." Bu bir şakaydı öyle değil mi? Şaka olmalıydı. O gitmezdi. 

"Sen ne diyorsun Cody?! Ya gelmezsen!" gözlerini sımsıkı kapatmış sanki cümlelerim bir tokatmış gibi dinliyordu. 

"Bak... Mutlaka geri döneceğim Jess..."

"Defol git Cody. Anladın mı defol git! Geri dönmene gerek yok! Sen en başından unut beni! Ben en kötü zamanımda sana güvendim! Lanet olsun şimdi bana hiçbir şey söylemeden herşeyi planlamış gidiyorsun! Bu normal mi? Hayatımdan defol, defol, defol!" diye ağlayarak bağırmaya başladım. Evet şehirdeki beni tek anlayan insan defolup gitmek üzereydi. Ben ise sadece gitme diyemiyordum. Bana yaklaşıp alnıma ufak bir buse kondurdu. Söylediği son şeyi asla unutacağımı sanmıyorum. "Sen kalbimsin, sen herşeyimsin, mutlaka ama mutlaka geri dönüp seni buradan alacağım." O arkasını dönmüş koşarak uzaklaşırken sadece ağlayarak bakabiliyordum. Elveda...

-Give Me Love-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin