-Give Me Love- (Part 7)

34 1 0
                                    

"Hadi ama Jess artık uyan ve aşağıya gelip kahvaltı et. Gerçekten bir gün zekadan mahrum kalacaksın."

"Anne saçmalamayı bırak artık. Zekadan mahrum kalmam imkansız. Asla babam gibi olmayacağımı biliyorsun." diyerek yanına gittim ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

"Bebeğim babanın aslında öyle biri olmadığını-"

"Hayır anne bilmiyorum. Aslında sen biliyor musun? Babam daha iyi birisi olsaydı şuan bu masada oturuyor olurdu. İşe gitmeden önce burada benimle kahvaltı ediyor olurdu. Sonra beni okula bırakırdı. Harçlık verirdi yanıma. Yada o aptal sarışın buradan gittiğinde bana sürtük demek yerine beni teselli edebilirdi. Şimdi babamın nasıl birisi olduğunu tartışmaya devam etmeli miyiz sen karar ver?" dedim soru sorar gözlerle ona bakarak. 

"Pekala, haklı olduğunu biliyorum ama lütfen bebeğim böyle yapmayı kes. Hem senin yanında o yoksa ben varım ve beni de onun bir yarısı gibi düşün. Olur mu?"

"Anne kavga etmeyelim lütfen. Yalvarırım bir daha sabah sabah baba konusu açılmasın bu evde." 

"Tamam bebeğim sen nasıl istersen öyle olsun." dedi ve o da sofraya oturdu. Kahveleri doldururken bir yandan hem şakalaşıyor hemde eski küçüklük anılarımla alay ediyorduk. Sıkıntıyla annemin boğazındaki morluklara baktım.

"Babam dün boğazını fazla sıkmıştı. Özür dilerim anne. Karşı koyamıyorum ona. Ama reşit olur olmaz ilk işim o adamı şikayet etmek olacak. Canın fazla acımıyor değil mi?"

"Biraz önce ne demiştik ama? Hani o adamdan bir daha bahsedilmeyecekti?"

"Anne bak, gece tekrar aynı şeyleri yapacak diye korkuyorum."

"Ben gayet iyiyim tatlım. Hadi sende çabuk çık okula geç kalacaksın yoksa."

"Pekala. Görüşürüz." dedim ve ilk defa ona o kadar sıkı sarılmıştım. Saçlarını okşamıştım. En sonda yanağından öpüp evden sahte bir gülümsemeyle çıkmıştım. 

Onunda mutlu olmadığını biliyordum. Sanki hiç olmamış gibi unutursun demişlerdi ilk başlarda. Annemde de bu felsefe geçerliydi. Yerle bir olmuş bu yıkık dökük şehre bir şarkı söyler susturursun... Evet bir de bu var. Her gece annemle birbirimize şarkı söylerdik. Sonra babam ve tanımadığım daha doğrusu asla tanımak istemeyeceğim lanet kadınları gelirdi. Okul yolunda düşündüğüm şeylere bakın. Tam bir akıl hastası gibiyim. Okulun bahçesine girince neşem yerine gelmişti. 

"Bakın buralarda kim varmış!" diye boynuma atladı Eric. Dünya üzerindeki en yakın erkek arkadaş. Yani sadece arkadaş. Ardından futbol takımının hepsi yanıma geldi. Her zaman ki sabah kucaklaşmamızı yapıp okula girdik. Gururla söylüyorum ki okulun en popüler kızıyım. Futbol takımıyla takılmam ayrı bir hava, amigo takımının kaptanı olmam ayrı bir hava, eski sevgilimin şuan dünya starı olması ayrı bir hava. Anladınız siz onu. Tüm gözler benim üzerimde işte. Koridorda bizi kim görse korkudan bir adım geri bile çekilirler. Bugün biraz fazla sportiftim. Fazla kısa hatta bacaklarımın hepsini gösteren yüksek belli kot şort ve göbeğimi açık bırakacak bir Jack Daniels tişörtü giymiştim. Siyah supralarım benim olmazsa olmazımdı. 2 çift vardı hatta. Biri acil durumlar için yedek durumundaydı. Saçlarım salıktı ve yine sarı olması ayrı bir hava mı katıyor yoksa ayrı bir sürtük havası mı katıyor bilemedim. Her neyse işte. İnsanların ön yargılarıyla uğraşacak vaktim yok. 

Biyoloji sınıfına hep beraber girince herkes arkadaki yerimizin etrafından çekildi. Sırama oturunca bütün kız arkadaşlarım başıma üşüşmüştü. Hayır, biz şu filmlerdeki kötü kız gruplarından değildik. Yani bazılarına karşı. Ne kadar biyoloji sınıfı arkadaşım bir inek olsa bile popülerliğim ona bütün ödevi yaptıracağım anlamına da gelmezdi. İnadına bütün ödevi ben yapmak istemiştim ve o da safım kabul etmişti. Aslında bunu kafamı başka şeylere yormak için yapıyorum. Boş oturduğum zamanlarda ya ağlıyorum yada etrafı kırıp döküyorum çünkü. 

-Give Me Love-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin