-Give Me Love- (Part 6)

30 1 2
                                    

Hepimiz ölmek için yaşamıyor muyuz? Bir gün mutlaka öleceğiz. Kimimiz mutlu, kimimiz mutsuz şekilde ölecek. Belki bazılarımız ölmek için yalvarır bazılarımız ise yaşamak için. Ben ölmek için yalvarıyorum. Yani bilemiyorum. 2 gün sonra televizyona çıkacağım ama bunun denemesini bile yapmadım. Hayatım nasıldı, neler üzerine kuruluydu hiçbir fikrim yok. Belki şuan bunları hatırlamadığım için şükrediyor olmam gerek. Başımın ağrısıyla yataktan çıkıp aynanın karşısına geçtim. Çökmüştüm. Güçlü değildim. Dünkü makyajımı silmiş olmama rağmen bembeyazdım. Emin olamadım tekrar silmeye çalıştım yüzümdekileri... Olmadı. Yüzümde makyaj falan yok. Neden bu kadar çökmüş durumdayım peki? 

Telefonumun sesiyle beynimdeki çığlıklardan sıyrılıp gerçek dünyaya gelebilmiştim. Oysa ki sadece mesajdı. "Hey Jess acilen gölbaşının oradaki eski evinize gel. Hatırlamıyorsan diye söyleyeyim gölbaşının ordaki yarı yanık, kırık dökük ev. Bu arada şarjım bitti. Üzgünüm. -Cody xx." Tamam kabul ediyorum bu oldukça garipti. Fazlasıyla hemde. Dolaptan bana dün aldığı kıyafetlerden giydim. Aslında bol bir kurukafa desenli tişört, aşırı dar siyah pantolon, ve siyah bir deri ceket giymiştim. Altınada siyah botlarımı giyip hızlıca evden çıktım. Neredeyse yağmur yağacaktı. Beni neden oraya çağırmış olabilir ki? Dediği evin önüne gelince uzaktan eve baktım. İçimde garip bir şeyler olmuştu sanki. Umursamadan evin bahçesine girdim ve yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Verandaya geldim ve kapıya uzun uzun baktım. Tekrar telefonumun çalmasıyla kendime geldim.

"Senin şarjın bitmemiş miydi sarışın?"

"Saçmalama Jess sen neden bahsediyorsun? Bütün gece sokaklarda seni aradım."

"İyi de mesajda söylediğin yere geldim zaten."

"Ne saçmalıyor-" kapı hızla açıldı ve bir el ağzımı kapattı. O an ki panikle telefonu yere düşürmüştüm. 

Birisi hızla beni evin içine çekmişti. Evin içi karanlıktı ve aşırı derecede sigara kokuyordu. Hiçbir şey görmüyor ve duymuyordum. Elimden geldiğince çırpınıyordum ama beni kim tutuyorsa çok güçlüydü. Hareket dahi edemiyordum. Ellerinin büyüklüğünden anladığım üzere erkekti. Korkudan altıma bile kaçırabilirdim. Bir anda ayağım basamağa takıldı. Buda demek oluyor ki merdivenlerden çıkıyoruz. Adımlarımı ne kadar dikkatli atmaya çalışsamda attığım her adımda merdivenler gıcırdıyordu. En sonunda dayanamadım ve en başında yapmam gereken şeyi yaptım. Ağzımı sıkıca kavradığı elini ısırdım. Acıyla elini çekmesiyle arkama döndüm ve bacak arasına daha doğrusu erkek deyimine göre üçüncü bacağına tekme attım. Hızla üst katta koşturmaya başlamıştım. Kapısı açık olan ilk odaya girdim ve kapıyı kilitledim. Arkama dönmemle ufak bir çığlık patlatmıştım.

"Dexter? Sam? Ve tanımadığım kız? Sizin burada ne işiniz var?" Hepsinin ağzı bantlıydı. Kız ağlıyordu. Sam ve Dexter ise yarı baygındı. Onlara hafifçe yaklaşınca başlarından kan aktığını gördüm. 

"Dexter! Sam!" diyerek hızla ellerini çözmeye çalıştım. "Tanrım hadi kendinize gelin." Kapının kırılma sesiyle korkuyla arkama döndüm. 

"Jess görmeyeli hiç değişmemişsin. Şu hastalığın dışında tabii."

"Sende kimsin? Ne istiyorsun?"

"Sana kim olduğumu söyleyemem Jess yada Moose mu demeliydim?" Moose... Bir yerden tanıdık geliyor. Hatta fazla tanıdık. 

"Ne istiyorsun?" dedim sinirle dişlerimi sıkarak. 

-Give Me Love-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin