-O gün kitabın arasında gördüğüm fotoğraftaki kadın annenizmiydi?
-Evet.
-Çok benziyorsunuz.
dediğimde yüzü bi anda değişmişti. Annesine benziyor olmasının nesi garipti, yanlış birşeymi söyledim acaba diye düşünmeden edemedim, en iyisi bu konuyu kapatmaktı.-Çoçuklarla birlikte bir piknik planlıyoruz, sizde katılmak istermisiniz Vural Bey?
-Yaa katılmayı çok isterim, eğer baş belası sekreterim yine bir beklenmedik toplantı çıkarmazsa neden olmasın?
diyip gülümsedi.
Benimle çok samimi, çekinmeden konuşuyordu, doğrusu bu hoşuma gitmeye başlamıştı.-Çoçuklar çok sevinicek gelmenize.
-Çoçuklar beni seviyor, ama sizi daha çok seviyor gibi duruyorlar, çok iyi anlaşıyorsunuz. Burada ilk defa sizin gibi bir öğretmen görüyorum, işinizi çok seviyorsunuz galiba.
-İşimi seviyorum evet çünkü çoçukları seviyorum. Çoçukluğum kolay geçmedi, annem ve babam yanımda değillerdi, anlıyacağınız onların neye ihtiyaç duyduklarını iyi biliyorum, bu yüzden iyi anlaşıyoruz.
-Sizin için sorun olmazsa annenizin ve babanızın niye yanınızda olmadığını sorabilirmiyim?
-Uzun bir hikaye ve hiç iç açıcı değil.
-Anlıyorum, pekala ısrar etmeyeceğim o halde.
Sustum, birşey diyemedim. İçimdekileri sesli anlatmaya cesaretim yoktu,bilmesinede gerek yok sanırım.
Eve geldiğimizde Kübra soru yağmuruna tutmaya başlamıştı bile, oo hayır Kübra çok yorgunum..
-Ne konuştunuz bahçede bir saat boyunca? Kitap için birşey dedimi? Pikniğe gelecekmi bizimle birlikte? Anlat ama Afra çatlıyorum meraktan?
-Kayde değer hiçbirşey konuşmadık Kübracım, evet bizimle birlikte pikniğe gelicek. Başka sorunuz yoksa hanımefendi uyumak istiyorum.
-Senin için geliyor kesinlikle, ben anlarım bak senden hoşlanıyor. Afraaa bu kadar sakin nasıl olabiliyorsun? Bak sana diyorum olucak birşeyler...
-Kübraa uyu hadii.
-Vayy be Afra Keskinkılıç.
Ahhh ne kadar hayalperest bir arkadaşım var. Yastığın altına gömülmüştüm, kübra hala birşeyler anlatıyor, uyumak istiyorummmmm.
Hala aynı mahalle, insanı zehirliyecek derecede kömür kokusu, etraf grinin kasveti içinde.
Evimiz, rengi artık maviliği gitmiş soluk kirli beyaza dönmüştü. Küçük bir bahçe, annemin sardunyalarını ektiği saksılar şimdi boştu, babamın benim için kurduğu salıncak kırılmış bir köşede atılııı.. Seslerr..
-Annee, diye koşarak içeri girdim.
Annem karşımdaydı.
-Anne geri dönmüşsün,
Beni duymuyordu, yatağımın üstüne bir zarf bırakıp hızlı adımlarla evden çıkmıştı. Arkasından gittim, nereye gidiyordu.
Mahallenin yukarısına doğru yürüyorduk, annem ağlıyordu.
Anne burda ne işimiz var, geri dönelim lütfen.
Bana dönüp bir kere bile bakmadı.
-Annee, Ne yapıyorsun,
-Anneeee.-Afra uyan afraa sakin ol sadece kötü bir rüya, al şu suyu iç.
-Teşekkürler.
Bağırarak uyanmıştım, gözlerimden yaşlar akıyordu. Kabuslar tekrar başlamıştı.-Bugün rapor alsam iyi olacak, gelmek istemiyorum yurda bu kafayla.
-Evde durup ne yapıcaksın olmaz, hem bugün Vural Bey gelicek seni göremeyince ne kadar da üzülür öyle değilmi?
-Kübraaaa.
-Pekala geliyorsun.
Okurken vote vermeyi unutmayınız
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Teen Fiction"Annemin saçlarının kokusunun yerini kan kokusu almıştı. İntikamın soğukluğunu sizi bir canavara dönüştürebilecek kadar iliklerinizde hissettiniz mi ? " Sırrı çözülemeyen kayboluşlar, Masumiyetin karanlığa dönüştüğü hayatlar, Biraz merak, Biraz k...