Selamlar benim güzel okurlarım. Sonunda yeni bölümü sizlerle paylaşabildim. Umarım yazdıklarımı beğenir ve her satırı keyifle okursunuz. Okumaya başlamadan önce sizden ufak bir ricam var. Lütfen biraz canlanın. Ben eskisi gibi güzel yorumlar atan okuyucularımı çok özlüyorum. Biliyorum bölümler çok geç geliyor fakat inanın elimde değil. Bölümlerin çoğunu gece geç saatlerde yazıyorum. Elimde olsa yeni bölümleri hemen sizlerle paylaşırdım. Lütfen isterseniz oy vermeyin ama yorum yapın. Oy sayısı umurumda değil ama yaptığınız yorumlar yazma isteğimi körüklüyor. Sizleri çok seviyorum. Hepinize bol keyifli okumalar diliyorum efenim. ^-^
-
Annem ölmeden önce her gece bana bir masal anlatırdı. Tek bir masal. Ama bana bu masalı anlattığı zamanlarda elinde hiçbir zaman bir masal kitabı görmemiştim. Ona bu masalı nereden bildiğini ve her seferinde neden aynı masalı anlatmasına rağmen masalın bana bu kadar farklı ve güzel geldiğini sorardım. Bu soru her seferinde aklımı karıştırırdı. Annem de şöyle cevaplardı. ''Çünkü bunu sende yaşadın Bulut.''
Annemin anlattığı masal kırık kalpli bir kızın kalbini tamir eden küçük bir erkek çocuğuyla ilgiliydi. Annem bana biraz daha büyüdüğümde bir kızın kalbini tamir etmem gerektiğini ve bunu yaparken de çok dikkatli olmam gerektiğini söylerdi. Kendi acılarımı onun acılarına sarmam değil , onun acılarını kendi ruhuma düğüm yapmamı öğütlerdi...
O zamanlar babasına hayran bir çocuk olarak babam ne yaparsa yapsın her zaman onun yaptığı şeyleri yapmaya ve onun izinden gitmeye çalışırdım. Gelecekte olmak istediğim adam oydu. Şimdiyse babam demeye bile korktuğum adam benim geleceğimde beynimdeki hatırlarını ve kalbimdeki sevgisini çekiçle parçalayıp siyah bir dumanın etrafımı sarmasını bana izlettiren adamdı...
Babama artık hayran değildim. Ne var ki artık bir çocuk da değildim. Küçükken babamın o bana sihirli gelen ve her şeyin o kutuyla tamir edilebileceğini düşündüğüm tamir kutusunun içindeki çekiç ve çivilerle kalbi kırık kızımın kalbini tamir etmeye çalıştığımda o kalbin elimde tuzla buz olup parçalandığını izlemiştim. Ve tabi anneme verdiğim sözün de öyle...
Acılarını ruhuma düğüm yapacağım kadına acılarımı öyle bir sarmıştım ki. Acılarımdaki siyah katran kadınımın ruhunu kirletmişti...
Ah! Acılarının üzerine kendi acı katranımı kattığım kadın , ruhumdaki acı katranın ruhunu sarmasını dayanamıyorum. Kalbinin katranından kendime bir sigara yaptım. Zehrini yudum yudum içiyorum...
İşte tam bu noktada o iki kalın , pembe et parçasının kalbim için bu kadar zararlı olduğunu bilsem dahi o iki dudağın arasından Alkım'ın acılarını ruhuma çekerdim.
Fakat Alkımla ben hem fikir değildik. O ruhundaki katranı bana yüklemezdi benim gibi. Her ne kadar ben onun kalbini ruhumdaki acı , siyah katranla eritsem bile...
''Gitmem gerekiyor.'' Dedin. Şu iki dudağının arasından çıkan iki kelimelik bir cümle tüm gerçekleri öyle bir anlamamı sağladı ki o an ölmek istedim Alkım.
Gitmen gerekiyordu... Gidecektin. Çünkü ben bir sigaraydım ve sen beni içine çektikçe zehirleniyordun. Ama bilmiyordun kadınım. Sen benim için bir uyuşturucusun ve içime çektikçe seni biraz daha seviyorum...
Zehri sever mi insan? Ben seni bir zehir gibi seviyorum. Sonunda ölüm olduğunu bile bile...
Umutlarımı sana bağladım. Sana gitme demeyeceğim ama senin gidişinde tüm umutlarımı öldüreceğim. Bir gün bana yeniden gelip , beni sevmen dışında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Yarım Kalmış Sevmeler? #Wattys2016
Teen Fiction©Tüm hakları saklıdır. Başka bir yerde izinsizce kullanılması dahilinde yasal işlem başlatılacaktır. - ''Sigara...'' dedim. ''Zararlı. Boşver , içme.'' ''Ben sigara içmiyorum. Sigara benim için değil.'' Sanırım ona çok tuhaf bir şekilde bakmış olmal...