Yine Mi Yarım Kalmış Sevmeler? - Bölüm 9

55 7 6
                                    

Renksiz bir dünyayı hayal edemeyen bir çocuktum ben. Düşerdim, dizlerim kanardı, severdim yine dizimin kırmızlığını. Aptallığımdan değildi lakin. Öğrendiğim bir şey vardı. Hayat sana renk veriyorsa doldurabileceğin kadar dolduracaktın tuvalini. Gün gelip silindiğinde yeryüzünden renkler senden eksilmesin diye... 

Sonra büyüdüm. Ve anladım ki renkler bazen çok acı verir insana. Dar gelir ya dünyanın sokakları sana, tüm hepsini ateşe versen yine sokaklardaki anılara yara ya...

Şimdi çöktüğüm bu hastane duvarında tüm korkularımı öyle bir yıktım ki havaya, gökyüzü akıttı yaşını yer taşına. Islak kaldırımlar eğlenen çocukları yükseltirken göğe, ben sevdiğim insanın canının derdine düşmüşüm. Kırmızıyı sevemiyorum artık. Kırmızı korkutuyor beni. 

Alkım uyan. Uykuyu sevdiğini en iyi ben bilirim. Uyanamazsın bir türlü. Saat vurur on ikiye sen yine uyursun. Ama bu uykun beni öldürmek ister gibi. Uyan Alkım. Çocukluğumuzu avuçlarına dolayıp gidemezsin. 

Sana daha anlatacak çok şey, senle yaşanacak çok şey, çok şey var benden alıp gidemeyeceğin... 

Bana gelen sokaklarına çivi dizsem de ayağı kan bana koşan kadınsın sen. Gitme... Gitme sokakları dönüp dolaşıp bana çıkan kadın...

Uyan, söz anlatacağım sana her şeyi. İstemezsen benle kalkmak küçükken balonumu gökyüzüne bıraktığım gibi seni de bırakırım daha mutlu ol diye. Ama kalırsan ne kadar eskittiğim kırığın varsa içinde, kendi elimi kanata kanata...

Başım düşük yerde hiç beklemiyordum bir doktorun gelip senin kurtulduğunu söylemesini. Beni bırakıp gitmeyeceğine inancım olmadığından değil. Lakin bu kadar yaraya, benim açtığım bu kadar yaraya rağmen beni sevişin en güzel şiir değil de ne kadınım?

 Seni ikinci kez bir hastane odasında görüşüm... Ama bu sefer seni bırakıp gitmeye, acılarını sana yama etmeye niyetim yok Alkım. Acılarının bir gemiye koyup limanı yakma vaktim...

''Alkım?'' Bana döndüğün an pek çok şey bekledim. Ağlamanı, belki de bana küfretmeni ama sadece gülümsedin. Dudakların o kadar kırgın bir gülüş bahşetti ki bana seni incittiğim, senin ne kadar incitildiğin sokak varsa yakıp yıkmak istedim. 

Konuşmak için araladığım ağzım polislerin odaya girmesiyle geri kapandı. Olayla ilgili sorulan birkaç soru, buz gibi bir suratla, acının tonunda konuştuğun sesinle verilmiş cevapların...

İşte o zaman sözümü tutmam gerektiğini anladım. Sana bir şeyler anlatmaya, senin de beni dinlemeye ihtiyacın vardı. Polisler gitti, ben bakarak senin gözlerine başladım anlatmaya... 

'' Alkım, ben hiç ben olmadım. Herkese mükemmel ailemden bahsettim. Bendeki babanın bana açtığı yaradan, bendeki annesizliğin eksikliğinden kimseye söz edemedim. Seninle tanışınca düşündüm ki yaralarını kanatırsam benim yaralarım geçer. Bakma öyle. Biliyorum çok yanlış düşünüyordum. Ama kimsesizdim Alkım. Kimsesiz bir çocuk, dünyada yalnız, ne yapacağını bilemez. Bende bilemedim. Affet...  

Yetimhanede yalnız bir çocuktum. Babam annemi vurmuştu.Babam hapse, annem mezara... Kimsesiz kalmıştım. Evlat edinildim. Sonra seninle tanıştım işte. Seni incittiklerinde, benim yüzümden dört çocuktan dayak yediğinde seni izlerken hep yanımda oluşunla seni sanki hiç kaybetmeyecek gibiydim. Sanki seni kanattıkça benim yarama ilaç olursun gibi gelmişti. Sonra bir gün bana gelip başka bir çocuktan bahsettiğinde seni kaybedebileceğimi anladım. Benim yanımda kalman için bir neden yoktu.''

'' Bulut?'' 

'' Alkım?''  

Ağlarken başladın bana anlatmaya. 

'' Ben seni sevdim Bulut. Ben seni çok sevdim. Ben senin yaranı kendi yarama kattım. Yanında kalmak için çok sebebim vardı. Sen aptaldın, göremedin.''

Bende ağladım senin gibi Alkım. 

'' Kimsesizdim. Bilemezdim Alkım.''   

'' Bende kimsesizdim Bulut. Kimsesizdim ama sevdim seni. Beni incitmen umrumda değil. İnan değil. Senin canın yansa ben yinede her şeyi bırakır sana koşarım. Ama kimsesizliği bahane etme Bulut. Kimsesiz bir çocuk tutunacak dal arar. Tutunduğu dalı kırmaz. ''

'' Tutunduğu dal kırılır diye korkar ama bir çocuk Alkım. Dal sağlam mı bilmek ister. Benim bunu anlamaya çalışma yöntemim çok yanlıştı. Ama bu seni sevmediğim anlamına gelmez. Ben en çok seni sevdim. En çok da seni kırdım. En çok seni sardım, en çok da sana yara açtım. 

Sen Derinle gittiğin gün ben seni unutmaya çalıştım. Beyin aptaldır Alkım. Unutmak istersen unutursun. Ama kalp asla ihanet etmez. Beynimizle ihanet eder, yüreğimiz ile severiz. Ben seni unuttum Alkım. Dokuzuncu sınıftan beri senin acına ağlamayıp başka bir kızın acısına ağladım diye kendimden nefret ettim. O kızın sen olduğunu bilmiyordum. Senden başka birini sevdim diye nefret ettim kendimden. Seni incitip başka birinin acısını sarmaya çalışıyorum diye. Senden başka insanın bana dal olamayacağını bilip yeni dallar arayacak kadar aptal olan biriyim ben. 

Senin yanında Derini görünce anladım Alkım sen olduğunu. Yanıma gelip benle konuştun, beni hatırladın, benden nefret ettin. Ben o gün seni kaybettim sandım Alkım. Ama beni Özgür'ün elinden alıp kurtardın. Eskiden olduğu gibi. Sana yara olmama rağmen beni korudun Alkım. Yine olsa yine korursun.

Ne olur sev beni. Ne kadar yara açtıysam bu sefer sende, kimin yarası varsa, dünden, bugünden, gelecekten bırak sarayım.''

''Bulut seni sevmek... Bu şey gibi hissettiriyor... Sanki kocaman bir yokuştan aşağı atlayacakmışsın ama ayağın taşa takılmış ve düşmüşsün gibi. Sanki boğazın ağrıyormuş, ağrı kesici içsen geçecekmiş ama ağrı kesici bitmiş gibi... Sanki tüm korkuların boğazına saplanmış gibi. Öyle berbat, öyle korkunç bir ki... Ve Bulut seni sevmek kocaman bir pamuk şekeri yemek gibi, gökten şeker yağması gibi, gökkuşağına dokunmak gibi, yeni bir dilde seni sevmeyi öğrenmek gibi. 

Ben senden kaçmayı bilmem. Hadi diyelim ki öğrendim, sana çıkan yollarımı yakabilecek ne sevgisizliğim var ne de o yolu yaksam sana koşamayacağıma olan inancım.''

O an Alkım, sana öyle bir sarıldım ki sanki aç çocuklar doydu, savaşlar bitti. Sanki insanlar kuşlar gibi uçabileceğini öğrendi, sanki tüm hastalıkların tedavisi bulundu, sanki tüm yaralar sarıldı, sanki herkes sevdi birbirini ve öğrendi insanlar sevmeyi, sevilmeyi.

O gün seninle uyuduk, senin yarana dokunmamak için gece boyu yataktan düştüm sonra tekrardan kalkıp yanına yattım.

O gece seni kimin vurduğunu bilmiyordum. Öğrenecektim Alkım.

Sadece bir gece sana sarılarak uyumanın nasıl bir his olduğunu öğrenmek istedim. Ve Alkım, sana sarılmak içimdeki cenazeleri uğurlamak gibiydi. Ne yaralarımı hissettim, ne acılarımı. Sanki kaldırımdaki iki çocuk oluvermiştik yine. Sevmeyi bilen, birbirini kaybetmekten delicesine korkan... 


Yine Mi Yarım Kalmış Sevmeler? #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin