Sabah sabah kalkıp damlayla sanki hiç işimiz yokmuş gibi sahile koşmaya gittik.Tabi bende astım var yani koşmak değil de yürüyüş diyelim.Uyumak varken ne bu yürüyüş diyosunuz - bencede- ama bizim cadıyı kıramadım.....
Damla eşortmanlarını giydi bende siyah kotum içine de üsten beyaz salaş bi buluz giyindim.Arka kısmı tüllerden oluşuyodu evet rahattı ama genellikle açık renk giymezdim damlanın zoruydu... Çanta takmayı sevmem bu yüzden her şeyim yağmurluğumun içine koydum...Siyah konverslerimle de bence iyiydim....
Burası gerçektende çok güzeldi trabzonda da yürümeyi çok severdim....Aklıma gelen fikirle Damlaya bis bis sırıtım bana döndü,
"Evet kuzen ne istiyosun"
"Ne istiğim canım kuzenim iyliğini sağlığını....."
"Miraaa...uzatma soyle"
"Damla halamla bugün alışverişe gidicez ya sen benim yerimede baksan zaten senle bedenlerimiz aynı lüütfennn ben biraz daha gezmek istiyorum...." dedikten sonra köpek bakışı attım.
" Anlaşıldı yağmurla sen kardeş olmalıydın o da bana kakaladı herşeyi"
"Yağmurda mı gelmiyo?"
" Evet motor yarışı varmış annemi idare et dedi.."
"Damla sence yağmur biraz bana soğuk mu davranıyo?"
"Mira yağmur benim tam tersim yane ikiziz ama birbirimize fazla huy açısından benzemeyiz.Merak etme yakında birbirinize alışırsınız.."
Damlayla böyle sohbet ede ede sahilde yürüyoduk..Tabi sabahın köründe geldimiz için yemek yememiştik ve açlıktan ölüyodum..Şurdan simit alalım dedim damla kafeye gidelim diyince ısmarlarsan neden olmasın dedim...
----------
Kafeden çıktıktan sonra damlayla ayrıldık ben sahilde biraz daha yürüdüm o da eve gitti.. Ha istanbul uzun zaman oldu dimi en son annemlerden sonra..burdaydım...
Baya yürümüştüm ilerde de kumsal vardı bende kendimi tutamayınca... Geçip oturdum denizi izlemeye başladım hava biraz bozmaya başlamıştı ama umursamadım..... Telefonumu çıkarıp müzik dinlemeye başladım beni düşüncelermle yalnız bırakmıyodu en azından.....
Annemleri çok özlüyodum.Kendimi dünyanın en kötü acılar çektiğimi düşünüyodum.. Melek abla beni teselli etmek için kimsesiz çocukların yanına götürmüştü en çok losev çocukların yanında kalmıştım. Aslında şanslı sayılırdım her ne kadar kimsesiz olsamda bana sahip çıkan birileri vardı..
Onların ise küçük bedenleri bu hastalıkla savaşırken yanlarında kimse olmaması.. İlk tanıştığım çocuk ozandı ve sadece üç yıl dayanabildi uygun ilik bulunamayınca öldü.... Elimden geldiği kadar ona destek olmuştum onunla aynı yaştaydık ve ön üç yaşında öldü.
Ölürken ellerimi tutmuştu bana beyaz kıyafetli bir kadının onu çağırdığını ve artık dayanamadığını söyledi son olarak ise beni sevdiğini söyleyip gözlerini yummuştu. Sabaha kadar başında ağlamıştım bana oyun oynuyo sanmıştım.......
Şimdide ahmet... Ahmet benim olmayan kardeşimdi şuanda on yaşında ve o da ölürse.....Aklıma gelen fikirle kıliniği aradım iki gündür haber vermediler...
" Alo ben mira, ayşe teyze ahmedle konuşa bilirmiyim?"
" Mira şey kızım ahmed dün komaya girdi bugündee şey... Mira onu kaybettik.... seni çok sevdığini ve bu hayatta tanıdığı en iyi abla olduğunu söylememi..istedi..."
Duyduklarımla telefon elimden düştü. Şaşkınlıktan konuşamıyodum deli gibi ağlamaya başladım söz vermiştim o kurtulcaktı....
Neden herkes ölmek zorunda neden......A hayır bbb-eeeen söö-zz vvveeer-miştiim. - titreyen sesimle ortalığa boş boş bağrıyodum-
Tekrardan elime telefonu aldım ve poyraz abiyi aradım. Sadece ağladımı poyraz duyardı başka kimsenin yanında ağlamazdım bu yüzden umursamadan onu aradım. Telefonu açtığı gibi ona ahmedin öldüğünü ve onu annemin ve babamın yanına gömdürmesini söyledim kimsesizlerin yanına gömülmesine dayanamazdım ozanın mezarı ankaraya onu istemeyen teyzesinin yanına gitmişti ama ahmedi bırakmam bırakamazdım...
Poyrazın sakin olmamı kendime hiç bir sey yapmamam için bana telefonda deli gibi bağrıyodu telefon çoktan yere bırakmıştım...
Aklıma ilk gelen fikirle harekete geçtim.Önce yağmurluğumu çıkarmıştım soğu hiç bir yerimde hissetmiyodum artık ağlamıyodumda.Sonra konverslerimi çıkardım çoraplarımda ayaklarım çırıl çıplaktı,saçımı çok nadir olsada bugün toplamıştım. Saçlarımı açtım lodos saçlarımıla dans eder gibi estiriyodu....
Yavaşca denize doğru ilerledim dalgaları beni içine doğru çekiyodu...Çıplak ayağım denizle buluştu.Hiç bir şey hissetmiyodum beni maviğilini alsın yeterki bu sefer beni kabul etsin deniz...
Belime kadar gelmiştim ayağıma bir şeyler değiyodu ama o kadar duygusuzdum ki hiç bir şey umrumda değildi.Deniz seviyesi göğüs izama kadar yükselmişti iki elimide havaya kaldırdım gözlerimi kapattım ve sonrada kendimi denize bıraktım...
Kendimi denizin içinde sımsıkı tutuyodum maviliğini hissedmek istiyodum.Büyük bir boşluğun içindeydim yüzmeyi bilmiyodum bu biraz işimi kolaylaştırıyodu ama astım hastasanız nefesinizi biraz daha fazla tutamaya alışınıksınızdır ve ben neden tutuyodum onu da bilmiyodum....Şu an da astımım azmış olması lazımdı ama bi farklılık vardı...
Hersey aklımdan geçiyodu kaza, ozan,ahmed, bizimkiler ve en son gördüğüm ruya" benim olcaksın".....
"Nah senin olurum ben artık denizim hoşca kal mavi gözlü....."
O an da bi el beni belimden tuttuğunu hisseddim sıcak bi dokunuştu...O el beni daha çok kavramaya başlamıştı....Tam beyaz bir ışık gördüğümü annemlere kavuştuğumu sanmıştım...Ama yine etrafım karardı...
Suyun içinde ağlanabilinir miydi? Ben ağlıyodum...İsteksiz bir şekilde çırpınıyodum kulağımda yine o fısıltı" sakın ağlama buna dayanamam"
😇😇😇😯😯😡😡😡😘😘😘😎😎😎😎😎😎😎😎
Kızmak yok bi da ki bölümü bombelere gel yapmak için yarıda kestim.......
![](https://img.wattpad.com/cover/58815323-288-k602935.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlığımın sesi
Genç KurguHayata karşı bütün zorluklara rağmen inatla ayakta dimdik kalan Mira ve onun bütün benliği ve maviliyle saracak olan Deniz... Kurtarmak istediklerin gözlerine iyi bak belki onlar kurtulmak istemiyorlardır..... Yalnızlığımın sesi olmaya hazır mı...