Sıcak yatağımda,ağzımdaki kürdanımla uzun uzun baktım klavyeye. Beynimden geçenleri nasıl dökebilirim diye. O kadar zorki bir insana çığlıklarını duyurabilmek. O kadar imkansızki. Yanındakilere bakarak gülüyorsun. Aslında kan ağlıyorsun içten içe. Neden anlamıyorsunuz ölüyorum fark etmiyorsunuz!
"Bana yardım edin" diyemeyenlerde mi suç? Yoksa Fiile dökülmemiş sesizliklerle rededenlerde mi hata?
Aslında insanı o kadar çok zorluyorki hayat bazen yok olmak istiyoruz. Fark etmiyor çünki kimse ne demek istediğimizi. Fark edemiyor hiç bir yokluk var oluştaki acizliği.
Çığlık atmadık,seslenemedik, bana bakın diyemedik tek suçumuz bu. Geçer diye bekledik, geçmedi. Susar diye bekledik içimizdeki o ses,susmadı.
Ölür belki dedik zaman onu öldürür, o ölmedi büyüdü ve bizi esir aldı.
Ve o en dayanılmaz noktaya geldiğimizde ise artık sona ulaşmıştık zaten. Konuşsakta bir şey fark etmezdi. Son artık ele almıştı bizi bizim tek yapmamız gereken ise onu eski bir tanıdık misali almaktı en derine.
Benim için hala biraz ışık var,şimdi söylüyorum beni anlarmısın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir gençin saklı defteri
RandomBu bir kitap değil. Size bu satırlarda masum bir kızın kötü bir çocuğa aşık olmasını, Sihirli güçleri olan insananların evreni kurtarmasını yada birbirlerini çok seven insanların mizah dolu hikayelerini anlatmayacağım. Bunlar avunulacak şeyler Bu be...