KUMA
YAZAR : BETÜL
BÖLÜM: 22
Hızla içeriye girdim. bu gelin dedikleri kimdi? Keşke öğrenseydim. Zorla evlenmeyi de geçtim. Hemde kuma gidecektim. Bunu ne çabuk unutmuştum? Aşağıdan çocuk sesleri gelince kaşlarımı çattım. Aşağı inince de amcamın oğlu Serdar'ın geldiğini gördğm. Yine kucaklardaydı. Ve hala da ağabim ve babam yoktu. Ben de sessiz sedasız kenara oturdum ve başımı cama yasladım. Naze neredeydi kim bilir. Ne yapıyordu diye düşününce kendini paraladığını ve arkamdan ağladığını az çok tahmin ediyordum. Keşke her şey farklı olsaydı ama yapabileceğim bir şey yoktu. Evlenirsem de artık kaçamayacağımı biliyordum. Burada artık namustur. Ve kaçan kadın öldürülür. Şuan ölmememin ve Berzan'ın beni öldürmemesinin tek nedeni belki de hala evlenmemiş olmamızdı. Ama ben ona minndet duymuyordum. Çünkü minnet duyacağım kadar büyük bir insan değildi.
-
Akşam olduğunda Berzan gelmişti ve imam nikahının ertelendiğini söylemişti. Yarın sabaha kadar. Allah'ın bir lütfu muydu yoksa cezası mı bilemiyordum. Beklemek mi daha kötüydü? Her zaman ki dama çıkıp oturdum ve bacaklarımı parmaklıkların altından uzattım. Berzan'ına rabısa tam bu saatlerde önceden buradaydı ve biz yine buradaydık. Ama şimdi burada yoktu. Belki başka bir zaman da tanışsaydık ve ben ondan bu kadar nefret etseydim bu aşka dönüşebilirdi. Ama şimdi öyle değil. Şimdi onun o geri kafalı insanlardan zerre farkı yoktu benim gözümde. Sanki kalbime koca bir ağırlık çökmüş ve benim nefes almamam için yukarıdan sanki mümkünmüş gibi daha çok bir baskı uygulanıyordu. Ve benim ilk önce baskıyı kaldırmam sonra da ağırlığı üzerimden itmem gerekiyordu. Ama bu mümkün değildi. Çünkü o ağırlığı göremiyordum. Sadece hissediyordum ve kalkacağını düşünmüyordum. Ölene kadar.
Çok fazla acıkmıştım ama oturmaya devam ettim. Benim ki de herkesin sonu gibi olucaktı. Her kötü kaderli kızın ki gibi. Ben boş yere çabalıyordum. Boş yere kürek çekiyordum. artık kaçma eyelemleriner girişemezdim. Boş yere saçma hayaller kurmak çocuk işiydi artık. Büyüdüm ve bazı sorumlulukları almam gerekiyordu. Ben böyle bir ailenin kızıyım ve evleneceğim aile de bölye bir aileydi. Aile sayılmayan bir aile.
Biraz düşündüm biraz oturdum, daha sonra kalkıp biraz ymek yemek için mutfağa indim. Tezgaha çayı koyup atıştırmalık bir şeyler çıkardım masaya koydum. Mutfağa biri girince kafamı kaldırıp bakmadım.
" Çayı yap içeri getir biz de içeriz. " Annem konuşurken bakmadım. Bir şey de demedim. Çıkıp gittikten sonra kapakları açıp çay bardağı koydum bir kaç tane. Çay olunca da doldurup içeri götürdüm. Sofrada kim olduğuna bakmadm. Gideceğim yere ve masaya baktım.
" Ben mutfakta bir şeyler yiyeceğim. Siz için. " Yine yüzlerine bakmadan odadan çıktım. Ama sanırım karşıda oturan komşumuz gelmişti. Dedikodu meraklıları, laf almak için gelmişlerdi. Akşam vakti misafir iyi bir neden için bulunmazdı
● ● ●
Ertesi gün imam nikahına bir saat gibi bir süre kaldığıda , gercekten hiçbir umut olmayacagını anlamış oldum. Ve aklıma tek bir yol geliyordu. Tek bir yol. Bu hikaye evlilik yolunda faza uzamıştı. Şimdiye kadar kendime yeni bir hayat, yeni umut bulmak için çabaladım. Belki klişe oldu belki çocukça belki de saçma. Ama ben kuma gidip , zorla karısı olduğum adama aşık olamazdım. Aşık olmama izin vermezdim. Yapamazdım. Kardeşim mutlu olabilirdi. En azından bunun için dua ediyordum.
Derin bir nefes aldım ve odamda bana getirilmiş kıyafetlere baktım. Derin bir iç çekip yatağımın sol kenarına oturdum. Kalbim düğümleniyor, yüreğim sızloyordu. Kırmızı ve başımdan yüzüme doğru dökülecek tülbenti aldım. Saçımdaki tokayı çıkardım ve yere bıraktım. O sırada kapı tıklandı.
" Hoca geldi kızım seni bekler. " Yutkunup kafamı sanki görecekmiş gibi kafamı salladım. Komşularımızdan biriydi sanırım. Tanımıyordum. Ve artık aşağı inmem
gerekiyordu. Takmadım . Tülbenti alıp, tokayı çıkardığım saçlarıma yavaşça örttüm. Ayağa kalkıp hızlı bir şekilde çekmeceleri karıştırmaya başladım. Bir kaç dakika sonra ipi bulduğumda nefesim düğümlendi.Allahım beni affet. Kardeşim, özür dilerim....
Belki başka hayatta...
● ● ●
Neredeyse on dakikadır bekliyorlardı . Narin hala inmemisti . Annesi artık kolundan tutup getirmek için yukarıya çıkacaktı. Aykalandığında kapı yumruklandı. Herkes kapıya baktı, çünkü gelen her kim ise kapıyı kırmak üzereydi. Kapıyı açtıklarında Azad geriden geliyordu.
Gelenler beklenmeyenlerdi.
Naze ve Mehmet...
"Ablam nerede? " Naze yaşlı gözlerle baktı annesine son kez umutla. O son bakıştı. Bir daha ne annesine ne de ailesine nefret dışında bir duygu ile bakacaktı . Azad hızla silahını çıkaracaktı ki babası ve Berzan durdurup onu geri çekti.
Mehmet ilerledi ve anladı. İmam nikahı kıyılacaktı. Onu görmesi lazımdı . Gerekirse başka yıl bulurdu. Bulmak zorundaydı. Tekrar gitmek... artık imkansızdı...
" Def ol lan! " Mehmet 'e doğru yürüyen Azad Naze 'yi kolundan çekmiş hıza kapıyı çarpmıştı. Mehmet hemen kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Annesı bir sorun çıkmasın diye kızının odasına çıkarken arkadakileri geride bırakmıştı. Naze de abisine yalvarıp kolundan çıkıp ablasının yanına gitmek istiyordu. Abisi kulağına küfür edip hesabını keseceğini söyledikten sonra kolundan itmişti. Berzan ise sessizce bekliyordu. Narin den bir ara hoşlanmadığı söylenemezdi . Ama onun için çok ta onemli degildi. Düğün olsun iş bitsin. Ne olursa olsun diye düşünüyordu .
O sırada anne ve genç kız kapıyı ses gelmeyince açmışlardı. Ve Nazd iki adım daha attıktan sonra durdu. Yüreği dumanla doldu sanki. Yüreği sıkıştı, sızladı . Sonra gitti. Acı geldiği gibi gitti. Yerini derin bir boşluk boşluk bıçak sapladı .
Ablasının cesedi, çıplak ayakları, boşlukta sallanıyordu...
● ● ●
Bölüm geldi . Aylar oldu. Özel sebepler sorunlar... uzatmayacagim. Bu hikaye gerçek derken genelden bahsetmiyorum. Bu yaşanılan yazılan her şey belirli kişiler tarafindan yaşandı . Ben sadece dinleyip kurguyu biraz değiştirerek yazıyorum. Bu beklenirdi. Süpriz son değil. Bu bir son da değil. Hikaye devam edecek. Bir süre daha zamanı var. En azından bir kaç bölüm. Belki daha fazla. Ne dinlersem onu yazıyorum. Okuduğunuz için teşekkürler...