Sıcacık kum taneleri ayaklarımı yakarken sabit durmak hayli zordu.
"Kaç saniye kaldı?" Diyerek karşımda duran küçük kardeşime seslendim. Bir oyun oynuyorduk. 5 dakika boyunca sıcak kumun üzerinde durma oyunu. Kazanan ise denize koşuyordu.Temmuz ayıydı ve Arsuz'daki yazlığımıza gelmiştik. Annem ve babam ayrıydı. Ben annemle kalıyordum. Kardeşim Deniz ise arada bir uğruyordu. O, babamlaydı.
"Deniz! Bak sana buradan koşarım! Kaç dakika kaldı? Söyle."
Deniz pis pis sırıttı. "3 dakika kaldı Doğa."Aramızda 3 yaş vardı ve bana adımla hitap ediyordu. 16? 13?
O daha ergenlik çağını bitirmemişken benim lisede olmam, üzücüydü. Fazla saygısız, fazla kabaydı. Babama çektiği anlaşılıyordu.
Deniz'in kumral saçları ve yeşil gözleri vardı. Boyu yaşına göre normaldi ama fazla zayıftı. Eğlenceli bir çocuktu ama bazen şımarabiliyordu. Şımardığında ise onu öldüresiye gıdıklamak istiyordum.
"5 dakika doldu!"Bu cümle beni o kadar rahatlatmıştı ki! Anında hızlı adımlarla denize koşmaya koyuldum fakat ilk adımımda yüzüme değen kum tanelerini hissettim. Düşmüştüm.
"Hahahaha!"Deniz kahkahalara boğulurken benim yerden ona bakıyor olmam komik görünebilirdi ama komik değildi. Sıcaktan nefret ediyordum. Sıcak bir şeye uzun süre bir yerim değince o yer uyuşuyordu. Aslında sıcak kumun üzerinde durma oyununu ortaya atan kişi olmasam Deniz'e kızabilirdim ama uyuştuğumu o an tamamen unutmuştum.
Sıcağın beni uyuşturduğunu sadece Deniz biliyordu. Bu bir hastalık değil, psikolojikti. Küçükken koluma sıcak su döküldüğü için bu takıntı olmuştu.
"Dalga geçme." Diyerek ayaklandım ve eve doğru yürüdüm. Evimiz 2 katlıydı ve kahverengiydi. Klasik yazlıklardandı.
Evin kapısını ittim ve içeri girdim. Taban, mermer olduğu için ayaklarım rahatlamıştı. Birkaç saniye o mermerde durdum ve dışarı baktım. Deniz'in umurunda değildim herhalde. Çünkü kendi kendine oyun oynamaya başlamıştı bile.
Mutfağa göz attım. Her yer gri ve beyazdı ama ferahlatıcıydı. Genelde bu ev gri ve beyazdan oluşuyordu. Annem iç dekorasyon işiyle uğraştığı için renk uyumları, döşemeler, mobilyalar vb. hep annem düzenlemişti.
Hızlı adımlarla mutfaktan ayrılıp merdivenlere yöneldim. Odama geçip film izlemek istiyordum. Merdivenden çıkmak en sevdiğim şeylerdendi. Kime sorsam merdivenden nefret eder, yorucu geldiğini söylerdi. Ama ben, seviyordum.
Merdivene ilk adımımı attım ve düşündüm.
"Annem mutlu mu?"
Annem mutlu değildi. Babamla ayrılsalar dahi babam onu durmadan rahatsız ediyordu. Babamı sevmiyordum. Kardeşimin onunla kalmasını da istemiyordum. Tam bir belaydı. Ayrılmalarının sebebi de belliydi zaten.
Babam annemi hiç dinlemez, hep kendi dediğini yapardı. Annem ise babama laf anlatmaya çalıştıkça babam kulaklarını daha fazla kapatıyordu anneme. Anlaşamıyorlardı. Annem ne yapsa, babama yaranamıyordu. Benim babamla bir derdim yoktu. Onu seviyordum. Babam,ben ve Deniz çok eğlenirdik. Babam beni sadece bir kez üzmüştü. Beni severdi. Bana karşı saygılıydı fakat annemi üzüyordu. Annemi önemsemiyordu. Annemden nefret ediyordu.
Eğer bir gün babamla baş başa kalırsak, bunun sebebini ona soracaktım.Bu merdivenler tek tek çıkmakla bitmeyeceğinden koşar adımlarla merdivenlerden çıktım. Odamın kapısını açtım ve kendimi yatağa attım. Biraz düşündükten sonra aynanın karşısında buldum kendimi.
Uzun ve kahverengi saçlarım vardı. Gözlerim maviye yakındı fakat griye çalıyordu. Biraz olsun çillerim vardı. Kilom? Yaşıma göre normaldim. O kadar güzel bir fiziğim yoktu. Normal bir kızdım işte. Aynada kendimi süzdüm. Babama benziyordum. Gözlerim babam, burnum babam, çillerim babam...
Anneme benzediğim tek yerim kişiliğimdi. Babama kişilik yönünden hiç benzemiyordum.
"Klik."
Sesi duyduğum anda yatağıma bıraktığım telefonuma sarıldım. Mesaj gelmişti.
"Mesaj: Deniz
Konu: Annem aşağıda ağlıyor. Gel hemen."
Bunu sesli okudum. Kelimeler kulağımda yankılanmaya başlamıştı. Telefonu yatağıma fırlatıp odamın kapısını açtım ve merdivenleri ikişer ikişer indim. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Önümdeki manzarayı hayatımda ilk defa görüyordum. Annem mutfakta yere çökmüş ağlıyordu. Deniz ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Anneme yaklaştım ve ellerini onun gözlerinden ayırdım.
"Anne, ne oldu?"
Annem bana umutsuzca baktı. Bu bakıştan nefret ediyordum. Bu bakış kötüydü.
"Anne bana böyle bakma. Ne oldu? Söyle."
Annem göz yaşlarını sildi ve ayağa kalktı.
"Baban seni de yanında istiyor Doğa."
Bunu duymamla yere çakılmam bir oldu. Ne demek beni de yanında istiyordu? Anneme derin bir bakış attım.
"Ama yapamaz, değil mi? Velayetimi alamaz. Öyle, değil mi?"
Annem güldü. Ama bu sinirdendi. Bu gülüşlere o kadar alışmıştım ki artık hangisi sinirden hangisi mutluluktan anlayabiliyordum.
"Velayetini almayacak zaten. Benden alacak."
Bir kahkaha savurdum. O ciddi miydi? Ne demek benden alacak?
"Anne, bunu yapamaz. Sen izin vermediğin sürece yapamaz." Ya yaparsa?
"Doğa, beni dinle. Babanla kararlaştırdık. Sen artık bir süre babanda kalacaksın. Deniz de bende."
Bunu istemiyordum. Bunu asla istemiyordum.
"Buna kim karar verdi? Anne, neden bana sormadın?" Annem merdivenlere yöneldi ve sustu.
"Susma!"
Annem bana döndü. Orada, babamın yanında kalacağımı anlamıştım. Bunu istemiyordum.
"Senin de istediğini sanıyor baban. Kızım bak; olaylar sandığından karışık. Lütfen uzatma. Hem o evde yalnız olmayacaksın. Lü-"
Ciddi bir tavırla annemin sözünü kestim ve duyduğu şeyler karşısında şok olan Deniz'in elinden tutup merdivenlere yöneldim. Annem kolumu tuttu ama ben anında geri çektim.
"Deniz odama çık."
Deniz merdivenleri çıkarken annemin kulağına eğildim.
"Anne, pişman olursun."
Annem üzgündü. Ama yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Merdivenlerden çıkmaya koyuldum. Odama geçtim. Deniz telefonumu kurcalıyordu.
"Deniz bana bak." Yatağıma oturdum ve Deniz'e döndüm. Deniz de bacaklarını bağdaş kurdu ve bana döndü.
"Orada birileri var mı?"
Deniz bana döndü ve başını salladı.
"Biliyorsun. Biz doğduktan hemen sonra annemiz ve babamız boşanmış. Babam da tekrardan evlendi. Onun da çocukları var. İkisinden de nefret ediyorum. Gıcıklar."
Deniz'e döndüm.
"Evet, biliyorum. İkisini de tanıyorum ama sen onlarla uzun süre kaldın. Yani, nasıllar?"
Biliyordum. Bu eve kendimi çivilesem de beni bu evden çıkaracaklardı. Babam istediğini alırdı.
"Yani, biri erkek biri kız. İkisi de benden büyük. İkisi de kardeşimiz değil ama. Babamın karısından."
Bilmediğim bir şey söyle Deniz.
"Ee? Deniz bana kişiliklerini anlat."
Deniz öksürdü ve derin bir nefes aldı.
"Müge'yi biliyorsun. İyi kız ama bazen gıcık olabiliyor. Her şeyi bilmek istiyor. Müge iyi. Fakat Çağan için aynısını söyleyemem. O çok gıcık. Aslında o da iyi. Sadece fazla şey, söyleyemiyorum. Çağan'ı tanıyamadım. Yani kısaca gıcıklar ama iyiler. Sen benden büyük olduğun için daha iyi anlaşırsın onlarla."
Deniz'e gülümsedim.
"Seni seviyorum Deniz. Bunu unutma."
Deniz de bana gülümsedi. Yatağımdan indi ve kapıya yöneldi.
"Ben seni biraz yalnız bırakayım," diyerek çıktı odamdan. Ben de yatağıma girdim ve gözlerimi kapattım. Kendimi rüyalarıma bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK KUMLAR~(Askıda)
Teen Fiction"Doğa sıcak olan her şeyden nefret ediyordu. Nedenini bilmiyordum ama anlamıştım. Yanlışlıkla üstüne kahve dökmüştüm ve öyle korkmuştu ki. Kardeşiyle yaşadığı kum kavgasını da anlatmıştı. Babasının kendine olan davranışlarını. Sevmediği insanlarla a...