7. Bölüm

49 6 5
                                    

Kafamın yere çarpışı zihnimde yankılanırken sanki ağır çekimdeki gibi bulanıklaşıp yavaşlıyordu görüntüler. Hiç kimse yerde uzandığımı fark etmemişti ki bu işime gelirdi. baygın gibiydim, her şey yan görünüyordu bana. Ve bulanık. O lanet çocuk -her kimse- başıma sıkmıştı silahı. Kaç kez ateş ettiğini algılayamamıştım çünkü ilk sıkışında hissetme yetim yok olmuştu.
Bu karşı gruba rezil olmayacaktım. Ayağa kalkmaya çalıştığım anda tekrardan yerde buldum kendimi. Midem bulanıyordu ve başım dönüyordu. Sanki beni sabit tutmuşlar ama dünyayı çok hızlı bir şekilde döndürüyorlar, acımasızca durmadan döndürüyorlardı. Ama o döndürenleri öldürmek benim elimdeydi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve silahımı cebime sıkıca yerleştirip merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladım. Kafama binlerce sıkan çocuğu yukarı çıkarken görmüştüm, onu öldürecektim. Yaşadıklarımın aynısını yaşamak zorundaydı.
Binanın üst kısmına ulaşınca üstünkörü taradım etrafımı fakat o çocuk ortalıkta yoktu. Yüzüne bir şey taktığı için onun kim olduğunu anlamamıştım.
"Beni mi arıyorsun?" Diye bağırdı tam arkamdan gelen sesin sahibi. Neden bağırmıştı ki?
Anında arkamı döndüm ve yüzündeki şeye elimle abandım. Çekmeye çalışırken çocuk eliyle bana vurdu ve beni itti. Sonrasında, bu kadar erken ayılacağını düşünmemiştim, diye söylendi. Bu kimdi, bilmiyordum. Hiçbir fikrim yoktu. Sadece saçı tanıdık geliyordu. Yoksa o...
"Cesaretin varsa yüzündekini çıkar!" Diye bağırdım ve silahıma uzandım. Çocuk anında üstüme atladı ve ikimiz de aynı anda betona düştük. Tam üstümdeydi, ve o kadar ağırdı ki nefes alamıyordum.
"İlginç bir an," dedi.
"Gözlerin normal gördüğüme göre daha griymiş, belirsizsin." Dedi üstüme daha çok abanarak. Cebimdeki silahı çıkarıp onun kafasına uzattım, anında silahı kavradı ama güçlerimiz eşitlendiği için silah olduğu yerde kalmıştı. Silahı oynatmaya çalıştım ama başaramıyordum. Onun dikkatini dağıtmalıydım, nefesim azalıyordu ve o tüm ağırlığını üstüme veriyordu. Bu beni öldürüyordu.
"Kendinden utanıyorsun," dedim ve silahı oynatmaya çalıştım. Çocuk yalpalayınca tam üç kez sıktım kafasına. Ölü gibi üstüme yığılmıştı bedeni. Kimdi bu? Hiç gruptaki kişilerin kıyafetlerine benzemiyordu üstündekiler.
"PAT!"
Arkamı döndüğümde Ecre yerde kıvranıyordu ve karşı gruptaki Rüzgar ona defalarca vuruyordu.
"Doğa!" Diye bağırdı bana. Onun sesinin titrekliği, kara sis gibi oturmuştu kalbime. Fakat önce bu çocuğun kim olduğunu öğrenmeliydim. Arkamı döndüm ve donuk bedenine baktım, onu sırt üstü yatırdım ve derin bir nefes alıp yüzündeki şeye uzandım.
"Lütfen sen olma,"
Yüzündeki şeyi anında çektim. Bu oydu.
Kalbim küt küt atıyordu, hakim olamıyordum kalbime. Kulağımda Ecre'nin sesi yankılanırken dünyamı döndüren kişiler dirildi ve tekrar başladılar döndürmeye.
Karşımda uzanan ve beni neredeyse öldürmeye çalışan kişi,
Çağan'dı.
Ayağa kalktım ve derin bir nefes alıp parmaklarımı çakaklarımda topladım.
"Gerçek olamaz," diye seslendim baygın çocuğa, Çağan'a.
Sen olamazdın. Hayır, sen olamazdın.
"Sen olamazsın!" Diye bağırdım. Ağlayamıyordum, akmıyordu göz yaşı.
"Lanet olsun."
Kendime gelmem gerekiyordu. Kendime sert bir tokat savurdum. Çağan'ın yüzüne taktığı şeyi ona geri taktım. Onun olduğunu bildiğimi bilmemeliydi. Çağan'ı burada bırakıp merdivenlere yöneldim.
"Seni aptal," diye yaklaştı bir ses. Bu Rüzgar'dı.
"Ne istiyorsun?" Sesim gereğinden kısık ve titrek çıkmıştı. Rüzgar bana yaklaştı ve yüzüme düşen saçımı arkaya itti.
"Bizim gruba katıl." Dedi emin bir şekilde. "Bizim gruba katılırsan herkesden ayrı olursun, güven bana."
Mantıklı gelmişti, Çağan bana ihanet etmişti bu yüzden onun grubunda kalamazdım.
"Tamam." Dedim Rüzgar'a. Yüz şekli değişti, ani karar vermeme şaşırmıştı.
"Düşünmem gerek veya hayır asla gibi bir şey bekliyordum." Dedi sakince.
"Hayal kırıklığına mı uğrattım?"
"Hayır," dedi. "Sadece şaşırdım."
Evet, ben de şaşırmıştım.

*****

Hızlı adımlarla eve yürümeye başladım. Arkamdan Çağan'ın sesleri geliyordu.
"Doğa, bugün iyi iş çıkardın." Dedi bana neşeli bir şekilde. Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Nasıl bu kadar sahtekar, yalancı olabiliyordu? Ona o kadar çok güvenmiştim ki, beni hayatımın şokuna uğratmıştı.
Çağan'ı başımdan salmaya çalıştım ama üstüme gelmeye devam ediyordu. Sinirlerimi bozuyordu, onu istemiyordum artık. Ona söyleyecektim, tepkisi ne olursa olsun.
"Ben Rüzgar'la olacağım artık," diye bitirdim lafımı. Bir anlık gülme krizi geçirdi ve şaka yapma, dedi bana. Ona şaka yapmadığımı söyleyince kolumu kavradı ve yüzünde büyük bir gülücük oluştu.
"Tamam."

SOĞUK KUMLAR~(Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin