Multimedia hikaye tanıtımı ve Meva'nın giydiği elbise var.
Bölüm şarkısı: Rihanna- Stay
Başımı yumuşak yastığa iyice gömüp uykumun tadını çıkarıyordum. Kalkmak gerektiğini biliyordum ama içimden gözlerimi açmak gelmiyordu. Sahi bu yastık neden bu kadar güzel kokuyordu? Başımın üzerin de nefes alışverişleri hissediyordum. Aklıma birden gördüğüm rüya -kâbusta olabilir- gelmişti. Patronum orada bile rahat bırakmıyordu beni.
Saçlarım da hafif bir ağırlık hissetmiştim. Ne olabileceği hakkında küçücük fikrim bile yoktu. Gözlerimi yavaşça açıp karşımda duran beyaz tişörtlü varlığa baktım. Gözlerim irileşene kadar kendime gelememiştim. Şuan yastık zannettiğim şey patronumun koluydu. Neyse ki henüz uyanmamıştı. Onu uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça yataktan kalktım. Ben hangi akla hizmet burada uyuyakalmıştım ki. Üstelik onun kollarının arasındaydım.
Terliklerimi giyip yavaşça banyoya gittim. Yüzüm domates gibi olmuştu. Tanrım! Şimdi ölmek istiyordum. Tam olarak şuan ölmek istiyordum. Lütfen bunu fark etmemiş olsun Allah'ım. Onun yüzüne nasıl bakacaktım? Bu çok yanlıştı. Olmaması gereken ve onun kızacağı bir şey yapmıştım. Kim bilir uyandığın da nasıl köpürecektir(?).
Soğuk suyu açıp elimi yüzümü yıkadım. Kendime gelmem, öncelikle kalp atışlarımı düzeltmem gerekiyordu. Ayna da kendime baktım bir süre. Onun kollarının arasında uyumanın ne kadar güzel olduğu geldi aklıma. Kokusu saniyeler içinde içime işlemişti bile. Yumuşacık teni o kadar güzeldi ki...
Her neyse.
Kendime gelmem kolay olmayacaktı. Soğuk suyu iyice açıp yüzüme defalarca yıkadım. Duş almak istiyordum ama vaktim yoktu. Zaten saat 8.30'u geçiyordu. 9.30'da toplantım vardı ve yetişemezdim.
Kapı tıklatıldığında yerimden sıçradım.
"Çıkmayı düşünmüyor musun?" Sevgili patronumun sesini duymak sakinleşmemi değil daha çok telaşlanmamı sağlıyordu. Hızla suyu kapattım.
Havlu ile ellerimi kurularken, "çıkıyorum," dedim zorlukla. Şimdi o kapının arkasında söyleyeceği şeyleri düşünüyordur kesin. Ah, kim bilir ne planlar yapıyordur. İşkence bile edebilir.
Benim hikâyem böyle olmak zorunda mıydı?
Derin derin nefes aldım. Bunu en az on kez tekrarladım. Kalp atışlarım durmak bilmiyordu. Göğüs kafesimi delip çıkacak gibiydi.
Zorlukla kapıyı açıp banyodan çıktım. O, elinde birkaç parça kıyafetle yatakta oturmuş bana bakıyordu. Önce yüzünde çarpık bir gülümsemeyle süzdü beni. Ayağa kalkıp bana doğru yaklaşınca birkaç adım geriledim. Ona yakın olmak içimi ürpertiyordu ve bu iyi değildi. Önüme düşen bir tutam saçı parmaklarının arasına aldı.
"Bu kadar etkileneceğini düşünmemiştim," yüzüm renkten renge girmeye başladığında gülümsemesi genişledi. Bundan eğleniyordu ama ben eğlenmiyordum. Daha çok kötü hissetmemi sağlıyordu. Oynadığı saçımı kulağımın arkasına yerleştirdi. "Bunu sık sık tekrarlayalım," göz kırpıp banyoya doğru ilerledi. İçeri girmeden önce "çabuk hazırlansan iyi olur, kahvaltıya geç kalmayalım."
Cevap vermemi beklemeden içeriye girdiğin de yatağa oturdum. En azından düşündüğüm gibi sert tepki vermemişti. Ama 'bunu bir daha yapmanı istemiyorum!' veya 'kovuldun. Seul'e gittiğimiz de istifanı masamda görmek istiyorum' demedi. Neden söylemedi? Bu kadar uysal bir insan değildi kendisi. Kızması veya bağırıp çağırması gerekiyordu. En azından bana sert sert bakıp 'çabuk olmam' gerektiğini söylemeliydi.
Onda ki bu değişimi toplantı heyecanına verip ayağa kalktım. Patronum duştan çıkmadan önce benim hazır olmam gerekiyordu. Bavulum da bugüne uygun birkaç kıyafet alıp salona geçtim. Kocaman otel de neden bir tane daha oda yoktu ki? Küçükte olsa kapısı kapalı bir oda!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
●Güney Kore'de Bir Türk ❄ LMH
FanfictionBu hikâyede ismi geçen bütün karakterler hayal ürünüdür. Biri hariç... Tanıtım: https://www.youtube.com/watch?v=aiUpmxTTFio