19.Bölüm

2.4K 144 4
                                    

* 1 AY SONRA *


        Asansör açıldığın da içeriye geçip en üst katın düğmesine bastım. Olanların üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti ve herşey olmasa da ilişkimiz yolunda gidiyordu. Young Ho eskisinden de dikkatli davranıyordu. Annesi hâlâ beni sevmiyordu ama bu sorun değildi.

Aynadan kendime bakıp pileli eteğimi ve her an düşmeye hazır büstiyerimi düzelttim. Askılı olmaması sorun yaratıyordu ama onu giymeyi seviyordum.

İkinci katta kapılar açıldığın da içeriye Suzy girdi. Onunla aramız çok daha iyiydi. Artık sık sık görüşüp muhabbet ediyorduk.

"Günaydın," dedi geniş gülümsemesiyle.

Aynı şekilde gülümseyip "günaydın," dedim kısaca.

"Nasıl uykum var anlatamam. Neden sabahın köründe buraya gelmek zorundayız ki?" Kendi kendine mızmızlanırken ona döndüm.

"Ev almayı düşünüyorsun. Bu yüzden çalışmak zorundasın," Olumlu anlamda başını salladı.

"Beni boşver de senin nasıl gidiyor?"

"Ne nasıl gidiyor?" Dedim anlamamış gibi.

Kas göz işareti yapıp "ilişkin?" Evet, Young Ho ile ilişkimizi tüm şirket biliyordu. Saklamamızı söylemişti ama o yine beni dinlemeyip söylemeyi tercih etmişti.

"Suzy," dedim sahte bir sinirle. Gülümsedi. O sırada asansör açılmıştı.  "Görüşürüz," diyip indim. Peşimden o da inip yerine geçti. 

Bende masama geçip çantamı kenara koydum. Young Ho gelmemişti henüz. Fazla işimin olmaması güne pozitif başlamama sebep oluyordu. Önümde ki dosyaları incelemeye başladım.

Yaklaşık yarım saat sonra Young Ho Asansörden inip masama doğru gelmeye başlayınca hızla yerimden kalktım.

"Günaydın," dedi gülümseyip saçıma kısa bir öpücük kondurarak.

"Günaydın," kalbim yine kendi ritmini çalmaya başlamıştı. Onu her gördüğüm de kalp krizi geçirecek gibi hissetmem iyi değildi.

"Gel," dedi cevap vermemi beklemeden odasına ilerlerken. Peşinden bende odasına geçtim. Odaya girdiğim anda eli boşta kalan belimi kavrayıp kendine çekti.

"Napıyorsun? " dedim utanarak. Ani hareketleri kızarmama sebep oluyordu. Dudaklarını dudaklarımın üzerinde gezdirdi. Nefesini dudaklarımda hissedebiliyordum.

"Seni özledim, " dedi oldukça çekici bir sesle. Gülümsedim. Ellerimi boynunda birleştirip yüzümü daha fazla ona yaklaştırdım.

"Bende," nefesim yüzüne çarptığında gözlerini kapattı.

"Kendime hâkim olmamı engelliyorsun," dudakları dudaklarımı örttüğünde herşey durmuştu sanki. Nefesi nefesime karışmıştı. Alt dudağını kavradığımda kısa bir inleme döküldü dudaklarından. Gülümsemekten kendimi alamadım.

Öpüşü sertleşmeye başladığın da kontrolü kaybediyorduk. Hızla geri çekilip derin nefes aldım. Bu uçurumdan kendini atmak gibi bir şeydi. Kalbim ve hormonlarım benim kontrolümün dışında çalışıyordu.

"Tanrım Meva," sesi o kadar kısık çıkmıştı ki söylediğine emin olamadım. Beni kendisine çekip başımı göğsüne yasladı. "Bu akşam benimlesin," dedi.

Gülümsedim.

"İşlerim var," yalan söylüyordum. Günün sonunda onunla vakit geçirmek vardı tabi ki başka bir şeye zaman harcamayacaktım.

"Iptal et," dudaklarını saçlarıma gömdü.

"Olmaz," gülümsedim. Derin bir nefes aldı. Sinirlenmeye başlıyordu.

"Ne işin olduğunu söylemek ister misin?"

"Imm, hayır." Dedim kısaca. Geri çekilip masasına ilerledi. Kendimi boşlukta hissetsem de toparlandım. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu. Şuan da eminim bir şey söylememek için kendini zor tutuyordur.

Yanına gidip arkasında durdum. Kollarımı boynuna dolayıp, omuz çıkıntısına kısa bir öpücük kondurdum. Bedeni titremişti. Kollarımı daha sıkı sarıp çenemi başının üzerine yerleştirdim.

"Bana yemek yapıcak mısın?" Gülümsedi.

"Imm, hayır." Kısa bir kahkaha döküldü dudaklarımdan.

"Gerçekten mi?" Geri çekildim. Sandalyesini çekilip bedenini bana döndürdü. Başını kaldırıp yüzüme odaklandı. Ona tepeden bakmak komikti. Bizi dışardan bir gözle görmek isterdim.

"Ne istiyorsun?" Düşünür gibi yaptım.

Eğilip dudağına kısa bir öpücük kondurdum.

"Sen seç," ellerini belime yerleştirip beni kendisine çekti. Dudakları açıkta kalan göbeğimden bir kaç santim uzaktaydı. Nefesini tenimde hissetmek kan akışımın hızlanmasını sağlıyordu.

Beni süzmeyi bırakıp gözlerime odaklandı.

"Yanımda daha fazla kalmaya devam edersen iyi şeyler olmayacak." Kendime gelip gülümsedim. Haklıydı. Kendimize engel olmakta zorlanıyorduk.

"Tamam akşam görüşürüz," yanağından öpüp odadan çıktım.

Kızaran yanaklarımı düşünmek bile istemiyordum.

Tanrım.

Sanırım ona karşı düşündüğümden daha fazla şey hissediyordum.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


     

●Güney Kore'de Bir Türk ❄ LMHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin