''Ağlama. Aklında ne varsa unut, kendini bana bırak.'' dedi. Öyle de yaptım.
Ben yol boyunca düşüncelere dalmış ağlayacak hale gelmiştim. Sanırım benim yanımda durmaktan ne zaman ağlayacağımı öğrenmiş ki Jung Kook ağlama demişti.Ben kendimi toparlamaya çalışırken birkaç dakika içinde Namsan'a vardık. Kulenin tepesine asansörle çıktık.Yukarı çıktığımızda her yer aşk kilitleriyle doluydu. Onlarca çift bu sırada kilitlerini takıyorlardı. Güldüm, buraya gelmemiz çok ironikti. Biz gerçek bir çift değildik. Ne demişti? Arkadaş, en yakın arkadaş?
Bu düşünceler sinirlerimi bozarken Jung Kook'un yanımda olmadığını fark ettim. Sinirle çevreme baktım, bulamayınca daha fazla aramadan kulenin bir kenarından aşağıyı seyrettim. Neden bu çocuğa uyup buraya gelmiştim ki? Bu çocuk yüzünden yaptığım saçmalıklar...
Görüş alanıma bir kalem ve kırmızı bir kilit girdi. Başımı yana çevirdiğimde bana bakıp gülümseyen bir Jung Kook gördüm.
''Bu saçmalığı yapacağımı sanmıyorsun heralde, değil mi?'' diye sordum.
''Hayır, sanmıyorum. Yapacaksın.'' dedi emreder bir şekilde.
''Bana emir veremezsin.'' dedim.Gülümsemesi bir anda yok oldu. Kalemi ve kilidi elime tutuşturdu.
''Veririm. Yapacaksın.'' dedi. Ne ani şimdi de bir psikopata mı dönüşmüştü. Bir günde bu kadar değişim hiç eğlenceli değildi.Bu zamana kadar sabretmişti de şimdi gerçek yüzünü mü görüyordum? Sinir dolu bakışlar attığımda beni izlediğini fark ettim.
''Ne yazacağım?'' diye sordum sinirle.
''İçinden gelen neyse onu.'' dedi.Üstünde çoktan 'Jeon Jung Kook <3 Jeon Yu Jin' yazdığını fark ettim. Jeon Yu Jin mi?İtiraf etmek gerekirse bu hoşuma gitmişti. Ama hala sinirliydim. Diğer yüzüne çevirdim.
'Başladığı kadar çabuk bitmesi dileğiyle...'
yazdım ve Jung Kook'a uzattım. Bir anda gözleri parladı ve elimden aldı.Hevesle bakan gözleri bir anda hüzünlenmişti.Onu öyle görünce ben de bir an kötü hissettim. Neden böyle yazdığımı bilmiyordum.
''Düşüncelerimizin uyması iyi oldu.'' deyip kilidi taktı. Sonra hızlı adımlarla aşağı inip arabaya bindik. Önceki seferlerdeki gibi elimi tutmuyordu. Kalbini kırmış olmalıydım. Elimi uzatarak elini tuttum. Titrediğini fark ettim. Sinirlenmiş olmalıydı. Bir an için ellerimize baktı, sonra hızla elini çekti. Yol boyunca hiçbir şey konuşmadık. Eve gidince direk odasına çıktı. Ben de odama gidip üstüme rahat bir şeyler geçirdim. Kahvaltıdan başka hiçbir şey yemediğimizi fark edince yemek hazırlamaya koyuldum. Ne sevdiğini bilmediğim için yapmakta en iyi olduğum şeyleri hazırladım. Saatler süren uğraşım sonucu gönlünü alabileceğimi düşünüyordum.
Özür dilemek için odasına gittim. Kapıyı tıkladım, ses gelmeyince uyuyor mu diye kontrol etmek istedim. Kapıyı açtım ama odada yoktu. Evin diğer bölümlerine de baktım. Yoktu. Ben de onu aradım. Ama açmadı. Beşer dakika arayla aramaya devam ettim. Hepsinde de uzun uzun çalmasına rağmen açmamıştı.Koltuğa geçip onu bekledim. Beklerken de bugünkü hareketlerini düşündüm. Hep mi böyleydi yoksa artık kendini saklamaktan vaz mı geçti bilmiyordum. Saat iyice geç olmuş yemekler soğumuştu. Yine de beklemeye devam ettim. Saat yavaş yavaş ilerliyordu; on bir, on iki, bir...
Birden içimde bir ağlama isteği uyandı. Onu kırdığım için vicdan azabı mı çekiyordum? Bilmiyorum.Sonunda ağlarken uyuyakalmışım. Ertesi gün uyandığımda masaya kimsenin ellemediğini fark ettim.Sadece üstümde bir örtü vardı. Özür dilemek için yeniden odasına gittim ama yoktu.
Yapacak işim ya da yemek yiyecek moralim olmadığı için bahçeye dolaşmaya indim. Bir süre dolaştıktan sonra bir banka geçip dinledim. Birkaç dakika sonra yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Jung Kook olmasını ummuştum ama tahminim çok yanlıştı.Yine buradaydı; Tae Hyung.
''Senin burada ne işin var?'' diye sordum sinirle.
''Seni ziyarete geldim.'' dedi.
''O zaman geri git.'' dedim.
''Yapma ama beni hiç özlemedin mi? Hazır koruman Jung Kook yokken biraz hasret giderelim, kardeşim. '' dedi sonunu vurgulayarak. Sonra elini omzuma attı. Tam ben elini iterken Tae yüzüne yine yumruk yedi. Bu sefer tahminim doğruydu, Jung Kook gelmişti.
''Evimden defol.'' dedi ve elimden tutup eve doğru yöneldi.Eve girer girmez elimi bırakıp hızla merdivenlere yöneldi.
''Jung Kook, dur.'' dedim. Geriye dönüp bana baktı.Koşarak ona sarıldım ve ağlamaya başladım.
''Özür dilerim.'' diyebildim sadece.
Aman Tanrım! Ben şuan ne yapıyorum.Ona sarıldım ve ağlıyorum. Utançla odama koşmak istedim ama hala beni affetmesini bekliyordum.
Bana sarıldı. Derin bir nefes aldı.
''Ben de özür dilerim, emir vermemeliydim. Emeklerinde boşa gitti. '' dedi üzgün bir sesle.Ondan ayrılıp gülümsedim.
''Isıtırsak yiyebiliriz.'' deyip hızla mutfağa koştum. Utançtan yerin dibine girecektim. Birden Jung Kook arkamdan gelip sarıldı.Yanaklarım kesmeye çalıştığım domateslerle renk yarıştıra dursun, ben ne tepki vereceğimi düşünüyordum.
''Yapabileceğim bir şey var mı?'' diye sordu. Ellerini çekebilirsin mesela, demek istedim ama tabiki demedim yeniden onu kırmak istemiyodum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Ne Yaptın?
Fanfictionİşler nasıl bu hale geldi bilmiyorum ama tek bir şeye minnettarım. Seninle olduğuna... Jeon Jung Kook Fanfiction