Hawaii adlı bölümü okuyarak olanları hatırlayabilirsiniz. :)
Her ne kadar sabah ona rezil olsam da dört gün daha buradaydık. Daha fazla rezil olmama umuduyla bugün giyeceğim kıyafeti seçtim. Jung Kook'tan sonra ben de duş aldım. Kahvaltı için aşağı indik.Masamıza yerleşip, yiyeceklerimizi aldık.
''Bugün ne yapmak istersin?'' diye sordu.
''Bilmem, senin yapmak istediğin bir şeyler varsa yapabiliriz.''
''Alışveriş yapmaya ne dersin? Gezebiliriz, hem güzel bir şeyler almış oluruz.'' dedi. Başımla onayladım. Yemekten sonra taksiyle gezeceğimiz yere gittik. Güzel güzel alışveriş yapıyorduk. Düşününce alışverişimiz eğlenceli geçiyordu. O sırada Jung Kook' baktım. Bir şeyler düşünüyor olmalıydı çünkü kaşlarını çatmıştı.
''Ne oldu?'' diye sordum.
''Gel benimle.'' deyip elimden tutup beni bir couple dükkanına soktu.Yine mi couple dükkanı?NO!Couple eşyaları ve bu tür saçmalıklar o tatlı çiftlere göreydi. Bu saçmalığı yapmak zorunda mıydık? Dükkanın sahibi bir Koreli'ydi. Bizi görünce hemen yanımıza geldi.
''Omooo! Koreli bir çift. Omona!Siz çok tatlısınız.Gelin benimle.'' dedi ve bizi peşine takıp bir çok couple eşyası almamıza neden oldu, tam bir para israfı.
Günün kalanında alışverişe devam etmiştik. Saçma sapan fotoğraflar çekip Instagram'a atmıştı Jung Kook. Bu olaya kendi salaklığımla girdiğim için sesimi pek çıkarmadım.Hem zaten Jung Kook eğleniyor gibi görünüyordu, mutluluğunu bozmak istemedim. Aslında az da olsa ben de eğlenmiştim.
Bir cafeye gidip oturduk. Siparişlerimiz gelmişti. Jung Kook yine bir couple fotoğrafı atmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözüm elimdeki yüzüğe takılmıştı. Aslında yerimde olmayı tüm kızlar isterdi. Belki de ben değil de başkası olsaydı çoktan Jung Kook'a çoktan aşık olurdu. Belki de Jung Kook'a aşık olan bir sürü kız vardı. Eminim vardı ya da en azından gittiğimiz üniversitede olacaktı. Kıskandığımdan değil tabiki, ama belki de benden daha iyi, kendisi gibi ve eğlenceli birini hak ediyordu. Belki de...
''Yu Jin~ah!Yu Jin~ah!'' Jung Kook'un bana seslendiğini fark ettim.
''İçmeyecek misin?'' diye sordu. Hızla bir yudum aldım. Biraz sohbet ettikten sonra akşam yemeğimizi yiyip otele geçtik. Aldıklarımızı giyip dışarı çıktık. Deniz kenarında yürüyorduk. Yine dünkü gibi olmaması için Jung Kook el ele dolaşmayı önerdi. Çekinerek de olsa elini tuttum. Bana dönüp gülümsedi. O an fark ettim ki Jung Kook gerçekten çok yakışıklıydı ve eminim başkası olsa ona çoktan aşık olurdu. Belki Jung Kook da o kıza aşık olurdu. Bu sayede gerçek bir evliliğe dönüşürdü, belki de çok mutlu olabilirlerdi. Biz ise Jung Kook'un deyimiyle en yakın arkadaşlardık. Cidden böyle bir sözü neden verdim bilmiyordum.
O an ayağımı yanlış bastığım için ayağımı burktum. Dengemi sağlarken boşluğa bastığımı fark ettim ve denize düştüm. Aslında yüzmeyi biliyordum. Ama ayağımı burktuğum için acıdan hiçbir şey yapamıyordum. Birinin suya atladığını, bana sarılıp beni yukarı çektiğini hissettim. Ayağım çok acıyordu.
