Sözler ve Yüzükler

3.8K 187 17
                                    

Alışveriş merkezine varana kadar ikimizde konuşmadık. Ama o ellerimi sıkı sıkı tutmaya devam etti. Bu hareketi gereksiz ama bir o kadar da güven vericiydi. Nedenini bilmesem de elini bırakamadım.Sonunda vardığımızda hızla arabadan indik ve arabayı kilitleyip içeri girdik.

''Önce couple(çift) eşyalarını mı alsak?'' diye sordu.

''Bana uyar.'' dedim. Elimi tutup beni mağazaya doğru sürükledi. Her yer couple eşyalarıyla doluydu. Bunlar tabiki de yine onu hatırlamama neden olmuştu. O gün...

HAYIR! Hatırlamayacağım. Neden böyle oluyordu ki? Yeniden ağlama krizine giremem.Bugün benim neyim vardı böyle?

Ben bunları düşünürken Jung Kook bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamış olacak ki benimle göz teması kurmaya çalışıyordu. Ama ben gözlerimi kaçırdım.

''Yu Jin~ah! Ne oldu?Neden ağlıyorsun?'' dedi.Aşağı doğru baktım, göz teması kurmak istemiyordum.Ama o istiyordu. Çenemi tutup, kaldırdı. Gözlerini bana dikti.

''Bilmem gerekiyor.Anlatamaz mısın? Hem sen demedin mi birbirimizi tanımalıyız diye? Böyle yaparsan seni koruyamam.'' dedi.

Yine ağlamaya başladım. Lanet olsun. Hızla dükkandan çıkıp arabaya doğru ilerledi. Arka koltuğa oturdu, beni de kucağına oturtup bana sarıldı.

''Lütfen, artık anlatır mısın?'' diye sordu.Bir süre ağladım.Sakinleşince konuşmaya karar verdim.

''Ben sadece sorunları olan bir kızım. Küçükken büyük bir depresyon geçirdim ve hala atlatamadım. Ve tüm bu olanlar bana neden depresyona girdiğimi hatırlattı. Sorunlu biriyle evlenmek zor olmalı, ben özür dilerim.'' dedim ve kalkmaya çalıştım.Fakat o izin vermedi ve sırtımı sıvazlamaya başladı.

''Sakin ol. Bunlar özür dilemeni gerektirmez.Böyle düşünme.Herkesin sorunları var. Benimle her türlü sorununu paylaşabilirsin. Tüm hikayeyi baştan anlatmak ister misin?'' diye sordu. Olumsuz anlamda başımı salladım.

''Tamam, seni zorlamayacağım. Ne zaman istersen o zaman anlat. Başka şeylerden konuşmaya ne dersin? Dur ben başlayayım.'' dedi ve anlatmaya başladı. O hayatını anlattı, bense sadece çok önemli olan noktalara değindim.

''Neden senden yardım istediğimi anlatmamı ister misin?'' diye sordu. Başımı sallayarak onayladım.

''Kızın adı Min So Eun. Biz ikimiz aynı gün doğduk.Ailelerimiz hastanede tanışıp arkadaş olmuşlar. Birlikte büyüdük. Annem benim dışımda başka çocuk doğuramadı. Hep bir kızı olmasını istemişti, So Eun'u çok sever, kızı gibi görür bu yüzden. Tabi bu zamana kadar her şey güzeldi. Ama birgün şirketleri iflas etti. Annem de onların borçlarını ödeyip şirketleri birleştirmeyi bunu yapmak için de ikimizin evlenmesini önerdi. Başta pek önemsemedim çünkü So Eun'un bunu kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Ama sonra beni sevdiğini ve şirketi umursamadığını söyledi.''

''NE?''

''Bir sevgilisi olduğunu biliyordum. Bu yüzden borçlar yüzünden böyle söylediğini düşündüm.Bu yüzden evlenmeden borçlarını ödemeyi teklif ettim. Yine de beni sevdiğini söylemeye devam etti. Tabi ben baya şaşkındım. Ama biraz araştırma yapmam yetti. Sevgilisinin onu terk ettiğini ve hamile olduğunu öğrendim. Küçük düşmesini istemediğim için kimseye söylemedim. O yüzden de annemler beni zorlamaya devam etti. Sevgilim falan da olmadığı için, yardım edecek kimsem de bulunmadığı için bir yardım aradım. Ve sen bana yardım ettin. Sana minnettarım.'' dedi. Sonra ortada rahatsız edici bir sessizlik oluştu. Gözlerini yine bana odaklamıştı. Rahatsız hissedip gözlerimi kaçırdım. Göz kontağı kurmayı bırakalı çok olmuştu.

''Eğer şimdi daha iyiysen alışverişe devam edelim mi?'' diye sordu. Mağazaya geri döndük.

''En önemli şeyle başlayalım.'' dedi ve beni yüzüklerin olduğu yere getirdi. Hepsi özel tasarım olan, muhtemelen aşırı pahalı yüzükler vardı.

''Hadi seç birini!'' dedi.

''Seçme işlerinde pek iyi değilimdir.'' dedim.

''Seçmeni bekliyor olacağım.'' dedi ve telefonunu çıkardı ve bir şeyler yazmaya başladı. İstemeyerek de olsa yüzüklere göz attım. İkimize de uyacak bir yüzük aradım. Yüzüklerin hepsi ya çok sade ya da çok kızsıydı. Neyi seçeceğimi bilemedim. Sonra ilginç bir şey dikkatimi çekti ve onu almaya karar verdim.

Elimdeki yüzükleri işaret ettim. ''Beğendin mi?''

Elimden aldı ve parmağıma geçirdi.(Sağdakini) ''Hem de çok.'' dedi. Sanırım şimdi ben de ona takmalıydım. Çekinerek elini aldım ve yüzüğü taktım. İlginç bir şekilde yüzükler tam olmuştu.

Elimi kavradı. Ben tam isyan etmeye hazırlanırken bir fotoğrafını çekti.

''Ne yapıyorsun?'' diye sordum. Şaşkın şaşkın baktı.

''Tabiki de Instagram'a atıyorum.'' dedi.Şaşkın şaşkın bakma sırası bendeydi. Ona bir 'neden?' bakışı attım.

''Herkes duymalı,değil mi? Bu arada Insagaram hesabın var mı?'' diye sordu.

''Neden, olması mı gerekiyor?'' diye sordum.

''O zaman yeni bir hesap açalım.Bu sayede ilişkimiz biraz duyulsun. Cuma günü evleniyoruz zaten.'' Dedi ve telefonuna döndü. Birkaç dakika sonra telefonumu aldı ve bir şeyler yapıp geri verdi.Profili açıktı en son ellerimizin fotoğrafı vardı.

'Şimdi ve sonsuza kadar'

Birden içimde bir üzüntü oluştu. Her şey bir yalandan ibaretti.Bekle? Yine ne saçmalamaya başladın? Yoon Yu Jin! Kendine gel!

''Fotoğrafını da çekmeliyiz. Şu alışverişi halledelim de onu da hallederiz.'' demesiyle kendime geldim.Bu saçmalıklara gerçekten gerek var mıydı bilmiyorum ama yapmasına izin verdim.

Alışverişe devam ettik. Couple bilmem neleri adı altında bir çok ıvır zıvır aldık. Ödememizi yaptık.

''Şimdi ne yapacağız?'' diye sordum.

''Düğün sonrası balayına gideceğimiz için, ihtiyacımız olan şeyleri alalım.Bu arada gitmek istediğin bir yer var mı?'' diye sordu.

''Benim için fark etmez,sen seç.'' dedim.

''Neden keyif almaya çalışmıyorsun, anlayamıyorum? Onlar bizimle gelmeyecek. İki arkadaş tatile gittiğimizi düşün ve rahatla biraz. Yani demek istiyorum ki en azından arkadaş olmalıyız, değil mi? Şu an itibariyle senin en yakın arkadaşın olacağım ve ne olursa olsun yanında olacağım. Seni asla pişman etmeyeceğim. Ve bir yol da bulacağım. Söz veriyorum.'' dedi. İçimde yine bir üzüntü oluştu. Cidden bu gün benim sorunum ne?

''Tamam, şimdi senin sıran.'' dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Onun söylediğine benzer bir şeyler geveledim.

''Ben de senin arkadaşın olacağım ve sana bir yol bulmanda yardımcı olacağım.'' dedim ve pinky promise(serçe parmaklarını birbirine sarıp söz mü deme) yaptık. Sonrasında alışverişe devam ettik ve eve gittik. Kapıyı yine annesi açtı.Yeni bir soru bombardımanı bekledim ama kadın oldukça sessiz durdu. Bu kötüye işaret olmalı diye düşündüm.

''İhtiyacınız olan her şeyi aldınız mı? '' diye sordu babası.Ve tahminimin doğruluğu kesinleşti.

''Omoooo! Nişan yüzüklerini almışlar. Ayy! Çok tatlı. Kyaaaaaaa!'' annem heyecanla bağırdı.

''Hayatım boyunca bu günü bekledim ama gerçekleşeceğini hiç düşünmemiştim. Şükürler olsun, bu günleri gördüm ya ölsem de gam yemem.'' Dedi annem ve ikimize de sarıldı. Onu sakinleştirdikten sonra masaya geçtik.Yemeğimizi yerken neler yapacağımızı anlattılar. Yemekten sonra veda edip arabamıza geçtik. Annem yol boyu bana takıldı.

Eve gider gitmez annemden kurtulmak için odama çıktım. Hızla duş alıp yatağıma uzandım.Gözlerim elimdeki yüzüğe takıldı. Gerçekten çıldırmış olmalıyım. Bu ne biçim bir yalan, ben ne biçim bir salağım? Allah'ım sen bana akıl vermedin mi? Ah! Çıldıracağım.

Birden telefonumun titremesiyle irkildim. Kesin yine Jung Kook'tur diye düşündüm. Sinirle telefonu açtım. Tanımadığım bir numaraydı.

'Beni özledin mi, Kardeşim?'

Bana Ne Yaptın?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin