...Küçücük bir çocukken bunları düşünüyordun ama şimdi birilerini ağlatıyorsun. Sevdiğini kabul etmesen de en azından ona yardım etmen gerekmez mi? Hadi yardım etmeyi de geçtim, sen çocukları sevmez miydin? Şimdi nasıl olur da kendi çocuğuna bunu yaparsın? Lütfen Tae Hyung~ah! Lütfen kendine gel artık.'' dedim. Tae arkasını dönüp yere çöktü. Küçükken de böyleydi, ağlamasını görmeme izin vermezdi. Gidip ona sarıldım.
''Hadi gidelim artık.'' dedim. Birlikte evden çıkıp arabaya bindik. Tae araba kullanacak durumda olmadığı için ben arabayı sürdüm. Bir yandan ağlıyor bir yandan yetişebilmek için dua ediyordu. Sonunda geri dönen Tae Hyung'u görmek beni gülümsetmişti. Biraz daha hızlandım. Beş dakika içinde hastaneye varmıştık. Koşarak odaya çıktık. Daha doğuma başlamamışlardı. Sancıların artmasını bekliyorlardı. Tae'yi gören Jung Kook sinirle yerinden kalktı. Yanına gidip onu geri oturttum. Zaten Tae onu önemsemeden odaya dalmıştı.
''So Eun~ah! Özür dilerim.'' Tae So Eun'un elini tutup hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ben de kendimi tutamayıp ağlamaya başladım.So Eun şaşkınlıkla ona baktı.
''Geri geldin ya, gerisi önemli değiahhhhhhhhhhhhhhhhhhh! Ölüyorum galiba. Ağğğğğğğğğğğğhhhhhhh.!'' Sancıları gittikçe arttığı için kıvranmaya başlamıştı. Tae korkuyla ona baktı.
''Dayanamıyorum. Lütfen doktoru çağırın. Ağhhhhhhhh!'' So Eun avazı çıktığı kadar bağırmaya başlamıştı. Onu böyle görmek beni de korkutmaya başlamıştı. Korktuğumu anlamış olacak ki Jung Kook güven verici bir şekilde sarılmaya başlamıştı.
''Korkmana gerek yok. Ben hep yanında olacağım.'' dedi. Dudaklarıma hızlı ve küçük bir öpücük kondurdu. Hala bu hareketlerine alışamamıştım. Hoşuma gidiyordu ama aynı zamanda çevredekileri görünce utanıyordum. Her seferinde domatesi andırıyordum. Ama bu sefer So Eun'un artan çığlıkları bana engel oldu. Doktor ve hemşire gelip hızla So Eun'u ameliyathaneye aldılar.Tae'de peşlerinden girmek istemişti.Ama doktor izin vermediği için girememişti. Onu sakinleştirmeye çalışıyordum. Çünkü benim dışımdaki herkes Tae'ye nefret dolu bakışlar atıyorlardı.O sırada aklıma süper bir fikir gelmişti. Telefonu çıkarıp Tae'yi çekmeye başladım. Tam o sırada hemşire elinde bebekle çıkageldi.
''Bir oğlunuz oldu. Tebrik ederim.'' dedi. Tae az kalsın heyecandan bayılacaktı. Oturup bebeği kucağına aldı. Yüzünde güller açıyordu. Mutluluktan ağlamaya başladı. Tabi ben de dayanamayıp ağlamaya başladım. Heyecandan bebeğe bile bakamamıştım.Bir yandan çekmeye devam ettim bir yandan da onlara yaklaştım. Tae beni fark etmemişti bile.
Bebek Tae'nin fotokobisi gibiydi.Kahverengi gözler, uzun kirpikler, güzel bir burun, tatlı bakışlar ve annesinden tek aldığı şey; tombiş yanaklar... Bir bebek nasıl bu kadar tatlı olabilirdi? O sırada So Eun ve hemşireler çıktı, onu odasına götürdüler. Tae heyecanla So Eun'un yanına gitti.
''So Eun~ah!Oğlumuza bak! Tıpkı sen.'' dedi. İkisininde yüzünde güller açıyordu. O sırada çektiğimi fark ettileri için hızla videoyu durdurdum.
''Ben en iyisi annenleri çağırayım.'' deyip sıvıştım.Herkesi içeri alıp, Jung Kook'un yanına geçtim.Ortamda sinir bozucu bir sessizlik vardı. Neyseki Tae sessizliği bozdu. Ama söyledikleri hepimizi şok etti.
''So Eun~ah! Billiyorum çok geç kaldım bunu sormak için ama benimle evlenir misin?''
''Tae~yaaah! Evlenirim tabiki!'' dedi So Eun sevinçle.O sırada kapı tıklandı ve içeri bir adam geldi. Üstündeki kıyafet tıpkı nikah memurlarınınki gibiydi. Adam yatağın diğer yanına geçti.
''Öncelikle bebeğiniz için tebrik ederim. Sizi bekletmeden direk soracağım. Siz Min So Eun, Kim Tae Hyung'la evlenmeyi kabul ediyor musunuz?'' diye sordu. So Eun heyecanla atıldı.
''Kabul ediyorum.''
''Siz Kim Tae Hyung, Min So Eun'la evlenmeyi kabul ediyor musunuz?''
''Kabul ediyorum.'' dedi ve uzanıp So Eun'u öptü. Nikah memuru güldü.
''Gelini öpebilirsiniz.'' dedi. Tae kızardı ama So Eun'u yeniden öptü. O sırada aklıma gelen fikri Jung Kook'a fısıldadım. Başıyla onayladı. Hemen telefonumdan karaoke açtım ve söylemeye başladık.
Şarkının yarısında onlarda bize katıldı, hep beraber söyledik. Şarkı bittiğinde hepimiz gülümsüyorduk. Ne kadar da güzel bir gün olmuştu. Üstümüzden bir yük kalkmıştı. Akşama doğru Jung Kook'la eve gitmeye karar verdik. Diğerleri de gitmişti. So Eun ve Tae'yi başbaşa bırakma kararı almıştık.
Bu gece tüm yaşadıklarımızı kutlamak istiyorduk. Eve gitmeden önce pastaneye uğrayıp küçük bir pasta aldık. Eve gelince üstümüzü değiştirip, pastayı alıp oturma odasına geçtik.Birbirimize sokulup film açtık.Bir yandan da pastamızı yiyorduk.
Filmin en heyecanlı yerinde Jung Kook filmi dondurdu.Ona acayip bir bakış attım. Boğazını temizledi.
Göz yaşlarıma engel olamamıştım.
''Yah! Cevap vermeyecek misin?'' diye sordu.
''Pabu! Biz zaten evliyiz.'' dedim.
''Yine de cevaplasan olmaz mı?'' dedi.
''O aegyo da mı yaparmış?''
''Yoksa benimle evlenmek istemiyor musun?''
''Pabu! Seninle sonsuza dek evli kalmak istiyorum. Sence istemeseydim burada olur muydum?'' dedim. Jung Kook beni kendine çekti.
''Ağlama!'' dedi.
''Ama çok mutluyum.''
''Seni ağlarken görmek hoşuma gitmiyor.''
''Ağlamak benim de hoşuma gitmiyor.Ama istersen sana da bu hormonları verip deneyelim. Ağlanıyor mu ağlanmıyor mu?''
''Yah! Pabu!''
''O benim lafım.''
''Ö bünüm lüfüm.''
''Yah! Jeon Jung Kook!''
''Yah! Jeon Yu Jin!''
''Beni taklit etme.''
''Tamam, etmeyeceğim. Hadi filme devam edelim deyip beni öptü. Sonra filmi devam ettirdi.
*****
9 ay sonra...
Jung Kook'un beni öpmesiyle uyandım. Evet, o günden beri beni her uyandırışı öperek oluyordu.Yavaşça gözlerimi açtım. Aşık olduğum adam bana gülümsüyordu.Gülümsedim.
''Günaydın.''
''Günaydın.''
Karnım iyice büyüdüğü için kalkmama yardım etti.Sabahları bebekler ve aileye düşenler hakkında kitap okuyup birbirimize soru soruyorduk.Yine her zamanki gibi kitaplarımızı çıkarıp okumaya başladık.
''YU JİN~AH!'' Jung Kook bağırdı.
''Ne oldu?''dedim.
''Yu Jin~ah! Altına mı yaptın?'' diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Ne Yaptın?
Fanfictionİşler nasıl bu hale geldi bilmiyorum ama tek bir şeye minnettarım. Seninle olduğuna... Jeon Jung Kook Fanfiction